Uzmanlar “Ortoreksiya nevroza” (sağlıklı ve temiz beslenme takıntısı) adı verilen bu bozukluk tedavi edilmediğinde başta ruhsal ve psikolojik olmak üzere bazı sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğine dikkat çekti.
Son yıllarda tüm dünyada, sağlıklı beslenme bir moda haline gelirken doğru ve sağlıklı beslenme çabası bazı kişilerde aşırı saplantı ve kaygıyla karakterize olan bir yeme bozukluğunu ortaya çıkarabiliyor.
“Ortoreksiya birinci basamak sağlık çalışanlarında en fazla ihmal edilen halk sağlığı sorunlarından birisi”Ortoreksiya’nın birinci basamak sağlık çalışanlarında en fazla ihmal edilen halk sağlığı sorunlarından birisi olduğunu vurgulayan Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Gülay Yılmazel, “Ortoreksiya sağlıklı ve temiz beslenmeye aşırı ilgi gösterilmesiyle karakterize patalojik bir tablo. DSM-5 yeme bozukları arasında henüz yer almasa da sağlıklı besin ve temiz besine yönelik aşırı ilgi, katkılı ve ambalaj ürünlere yönelik katı tutumlar, sağlıklı beslenmeyle ilgili katı diyetlerin uygulanmasıyla karakterize olumsuz düşüncelere sahip olma tablosu olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizde ortoreksiya eğilimi genellikle sağlık çalışanlarında, beslenmeyle ve spor bilimleri ile ilgili alanlarda eğitim görenlerde karşılaştığımız bir tablo” dedi.“Son yıllarda ülkemizde de ortoreksiya eğiliminde artış var”Son yıllarda ülkemizde de ortoreksiya eğiliminde artış olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Gülay Yılmazel, “Bu artışı kanıtlayacak unsurlardan birisi de birinci basamak sağlık çalışanları. Birinci basamak sağlık çalışanları aslında toplum sağlığı hizmetlerinde aktif görev yapan ve ön planda olan bir grup. Bir yandan kronik hastalıklarla mücadele ederken bir yandan da toplumun beslenmeyle ilgili sağlık sorunlarında rol oynayan özellikle anne-çocuk sağlığı, aile planlaması, okul eğitimleri ile ilgili konularda topluma danışmanlık yapmaktalar. Bu grupta ortoreksiya eğiliminin yaygın görülmesi topluma rol model olmaları açısından da önem arz ediyor. Birinci basamak sağlık çalışanları arasında ortoreksiya kadınlarda daha çok görülüyor. Bireylerin yaşları ilerledikçe, eğitim düzeyleri yükseldikçe, sağlık okuryazarlığı düzeyleri arttıkça daha fazla ortoreksiya eğilimi gösterdikleri tespit edilmiştir” diye konuştu.
'Ortoreksiya eğilimi yeme tutumu ve depresyonla da ilişkilidir'
Ortoreksiya eğiliminin yeme tutumu ve depresyonla ilişkili olduğunu anlatan Yılmazel, “Ortoreksiya yeme tutumu bozukluğu olarak tanımlansa da beraberinde ek komorbid durumlarla da karşımıza çıkmaktadır. Depresyon düzeyi şiddetlendikçe birinci basamak sağlık çalışanlarında ortoreksiya eğilimi de artmaktadır. Yeme tutumu anormalleştikçe yani sağlıksız besinlere yönelik yeme tutumu sergilendikçe ortoreksiya eğilimi de daha fazla kuvvetlenmektedir. Ülkemizde henüz yeni bir kavram olarak karşımıza çıkan ortoreksiya ile ilgili çalışmaların birinci basamak sağlık çalışanlarında hız kazandırılması ve bu birinci basamak sağlık çalışanlarının da ruh sağlığı ve beslenmeyle ilgili eğitim ve danışmanlık yönlendirilmesi yararlı olacaktır” ifadelerini kullandı.
'Birinci basamak sağlık çalışanlarının yüzde 58’i ortoreksik'
Sağlık çalışanları üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları hakkında da açıklamalarda bulunan Yılmazel, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü; “Birinci basamak sağlık çalışanlarının yüzde 58’inin ortoreksik, yüzde 76’sında ise yeme tutumunun normal olduğu belirlenirken bununla birlikte yüzde 48’inde depresyon şiddetli bulunmuştur. Araştırma grubunda yetersiz sağlık okuryazarlığı düzeyi yüzde 46 civarında ve oldukça yüksek. Ortoreksiya eğilimi 20-29 yaş grubundan itibaren başlayarak 40 yaşına kadar artış gösterdiği ve 40 yaşında da normal düzeye gerilediği tespit edildi. Dolayısıyla yaş ile ortoreksiya eğilimi arasında anlamlı bir ilişki mevcuttur. Kadın sağlık çalışanlarının erkek sağlık çalışanlarına göre daha ortoreksik olduğu tespit edildi. Yine anormal yeme tutumu 20-29 yaş grubundan başlayarak artmış olup 40 yaş ve üzerindeki sağlık çalışanlarında ise yeme tutumlarının normale döndüğü belirlenmiştir. Kadınlarda erkeklere göre anormal yeme tutumu daha yüksek. Eğitim düzeyi yüksek sağlık çalışanlarının da yeme tutumlarının anormal olduğu ve evlilerinde daha fazla anormal yeme tutumu sergilediği belirlenmiştir. Sağlık çalışanlarının yaşları, kiloları ve sağlık okuryazarlığı düzeyleri ile ortoreksiya eğilimleri arasında da pozitif bir ilişki vardır. Yani yaş, kilo ve sağlık okuryazarlığı düzeyi arttıkça sağlık çalışanları daha ortoreksik tabloya bürünmüştür. Ortoreksiya riski sağlıklı ve temiz beslenmeye yönelik sosyal medya kanallarını takip edenlerde 2 kat, fiziksel aktivite yapanlarda 1.8 kat, anormal yeme tutumlarına sahip olanlarda ise 5 kat, depresyon düzeyi şiddetli olanlarda 2.4 kat daha yüksek bulunmuştur”
'Tedavi edilmezse psikiyatrik sorunları tetikler'
İster genel toplumda olsun, ister sağlık çalışanlarında olsun ortoreksiya nervozanın tedavi edilmesi gereken önemli bir yeme bozukluğu olduğunun altını çizen Yılmazel, “Eğer tedavi edilmezse diğer psikiyatrik hastalıkları tetikleme şansı oldukça fazla. Hatta insanlar ortoreksiya nedeniyle katı diyetler uyguladığından anoreksiya nervoza adını verdiğimiz yada blumia nervoza adını verdiğimiz diğer yeme bozukluklarının ortaya çıkması da söz konusu. Mutlaka bilişsel ve davranışçı tedavilerin uygulanması bir psikiyatri uzmanından destek alınması gereklidir” şeklinde açıklamada bulundu.
'Pandemi ortoreksiya eğilimini şiddetlendiren bir risk faktörü oldu'
Birinci basamak sağlık çalışanları arasında yapılan çalışmada verilerin yüksek çıkmasında pandeminin de etkisinin olduğuna yönelik tespitlerinin olduğunu açıklayan Yılmazel, şunları kaydetti: “Çünkü birinci basamak sağlık çalışanları pandemi döneminde hep ön safhada yer aldılar. Bu aşamada kendileri ile ilgili sağlıklı ve temiz besin tüketimine yönelik bir davranış tutum sergilediler. Biz pandemide hijyen ile ilgili alışkanlıkları daha fazla sergilemeye gayret ettik. Katkısız ve saf diyetlere yöneldik. Kendin hazırla kendin pişir tekniğini kullandık. Dolayısıyla tükettiğimiz tüm gıda maddelerinin içeriğini, etiketini, sorgulamaya özen gösterdik. Pandemi ortoreksiya eğilimini şiddetlendiren bir risk faktörü oldu. Beraberinde depresyonu ve yeme tutumunu tetikledi. Ortoreksiya eğilimi ile ilgili konularda sağlık çalışanlarının içinden geçmiş olduğu durum göz önünde bulundurulmalıdır. Bundan sonraki süreçte pandeminin etkisi azalsa dahi devam ediyor olması bu riskin azalacağı anlamına gelmemelidir. Çünkü ortoreksiya eğilimi bir kez kazanıldığında devamı gelebilir ve diğer ruhsal bozuklukları da tetikleme şansına sahiptir”.