SEYFULLAH ASLAN
Akdeniz son yıllarda artan siyasî gerilimler nedeniyle ilgi odağı olmaya başladı. Ancak tarih boyunca Akdeniz, kıyılarında yerleşen halklar, devletler ve nihayetinde imparatorlukların çekişme sahası olmuştu. Osmanlı İmparatorluğu da Anadolu’ya hâkim olduktan sonra denizlerde tam hakimiyet kurmak üzere hem kıyılara yakın konumlarıyla tehdit oluşturabilecek adaları hem de ticaret güzergahında bulunan adaları ele geçirmek istedi. Bu bakımdan günümüzde Ege Denizi denilen Adalar Denizi’nden Doğu Akdeniz’e açılan noktada ve Anadolu yarımadasının bir uzantısı olarak anakaraya oldukça yakın bir konumda bulunan Rodos, Osmanlı topraklarının yanı başında bir tehdit unsuru olarak duruyordu. Nitekim Haçlı seferleri sonrasında St. Jean Şövalyeleri’nin ele geçirip yerleştiği adadaki askeri varlık ve şövalyeler zaman içinde “Rodos Şövalyeleri” olarak tanındılar ve Mısır-İstanbul ve Mısır-Anadolu arasındaki deniz ticaretini kontrol ve tehdit eden bir konuma geldiler.
TARİHİ GÖRSELLERİYLE OKUMAK
Cem Sultan’ın Anadolu’da tutunamayınca Rodos’a sığınmasıyla artan Osmanlı ilgisinde belirleyici olan Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ın fethetmesi olmuştur. Kanunî Sultan Süleyman döneminin başlarında 1521’de Belgrad fethedildikten sonra 1522’de ilk hedef Rodos’tu. Nihayetinde Kanunî ağır bir kuşatmanın ardından adayı ele geçirmeyi başardı. Bu sene, Rodos’un fethinin 500. yılı olması sebebiyle yeni yayınlanan bir kitap, Rodos kuşatmasını görsel malzemesi bol bir metinle okura sunuyor. Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi M. Yaşar Ertaş’ın hazırladığı ve Timaş Yayınları’nın “Görsel Osmanlı Savaş Tarihi” serisi içinde yayımlanan Rodos Kuşatması 1522 adlı kitap, aynı seride yayınlanan Uyvar, Kamaniçe ve Çehrin kuşatmalarını ele alan kitaplardan sonra serinin dördüncüsü olarak raflardaki yerini aldı. Tarih kitaplarının görsel malzemelerle zenginleştirilmesi metinlerin daha anlaşılır hale gelmesini sağlıyor. Böylece kitaplar daha geniş bir okur kitlesinin ilgisini çekiyor. Bu bakımdan serinin danışmanı Kahraman Şakul’u tebrik etmek gerekir.
KROKİLER, HARİTALAR, RESİMLER…
Osmanlı savaş tarihinin görsel malzemeyle desteklenmesinden ne anlaşılması gerektiğini de söylemek lazım. Serinin diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitapta da özel çizimler, krokiler, haritalar, resimler ve tarihi minyatürler yer alıyor. Bilhassa kuşatmanın hangi taraftan yapıldığını, birliklerin pozisyonunu, kuşatan Osmanlı kuvvetlerinin kaleye yaklaşım yollarını, savunmadakilerin tedbirlerini bu şekilde daha iyi görme imkânı elde ediyoruz.
Rodos kuşatmasından önce 16. yüzyılda Akdeniz’deki siyasi durumu ele alan yazar M. Yaşar Ertaş, Osmanlıların Rodos adasıyla ilgilenmesini ve Rodos Şövalyeleri’nin Batı dünyası için anlamını dikkatle ortaya koyuyor. Mısır’ın fethinden sonra Osmanlıların nihai olarak Rodos’u ele geçirmek istedikleri açıktır. Yavuz Sultan Selim zamanında yapılan donanma hazırlıkları oğlu Sultan Süleyman’ın hızlıca seferi düzenleyebilmesine imkân vermiştir.
Müslümanların esir edildiği, ticaretlerinin engellenip mallarının yağmalandığı, hac yolunun güvenliğinin tehlikeye düştüğü bir ortamda, mübarek toprakların ve müslümanların koruyucusu sıfatını kullanan Osmanlılar için Rodos’un ele geçirilmesi neredeyse bir meşruiyet meselesiydi. Diğer taraftan büyük ve sağlam kalesiyle meşhur Rodos adasının kuşatılması, Osmanlı denizgücünü göstermesi bakımından kayda değer bir noktaydı. Kara muharebelerinde alınan galibiyetler gibi deniz savaşlarında ve ada kuşatmalarında da önemli başarılar elde etmek isteyen imparatorluk, Rodos’un bu muhkem kalesini kuşatmaya girişti.
KUŞATMA HAZIRLIKLARI
Deniz seferlerinin ve ada kuşatmalarının kendine özgü nitelikleri, bu seferin Osmanlı İmparatorluğu tarafından titizlikle hazırlanmasını gerektirmiştir. Yavuz Sultan Selim döneminde tersanenin genişletilmesi çalışmaları bu seferin hazırlıklarında bir bakıma neticesini göstermiştir. Nitekim deniz kuşatması için yeterli sayıda geminin inşası mümkün olmuştur. Gemilerin inşa ve tamiri, mühimmat tedariği, yiyecek ve içme suyu temini gibi bir dizi teknik hazırlık dışında deniz kuşatmasına uygun askerlerin sefere görevlendirilmesi de gerekmekteydi. Bütün bu hazırlıklardan sonra Haziran 1522’de İstanbul’dan ayrılan Osmanlı donanması temmuz ortalarında Rodos adasına ulaşmış ve kuşatmanın ön hazırlıklarına başlanmıştır. Bu süre zarfında İstanbul’dan ve Anadolu içlerinden gelip Kütahya’da toplanan askerler Muğla ve Marmaris istikametine peyderpey yürüyüş yaparak gemilerle Rodos adasına nakledilmiştir. Temmuz sonuna doğru adadaki hazırlıklar bitince Kanunî Rodos Adası’na gelmiş ve Rodos Kalesi tam olarak kuşatılmıştır.
KRİTİK BİR ADA
Bizzat Kanunî’nin yönettiği kuşatma uzun, ağır ve zorlu geçse de Rodos kalesinin ve müdafilerinin mukavemetini kırmayı başaran Osmanlı kuvvetleri, 20 Aralık 1522’de adadaki şövalyeleri teslime zorlamıştır. Böylece Osmanlılar Akdeniz ve Anadolu güvenliği açısından kritik öneme sahip Rodos adasını ele geçirmiştir.
Tam bu noktada, böylesine teknik bir konuyu okurun daha iyi anlaması için, kuşatmaya dair detaylı bilgilerin; kale çizimlerinin, minyatürlerin, haritaların, fotoğrafların ve Osmanlı kuvvetlerinin kaleyi ele geçirmek amacıyla saldırı yaptıkları noktalara dair ayrıntılı krokilerin kitapta okuru beklediğini ifade edelim.
Rodos’un fethinin 500. yılı dolayısıyla yayınlanan bu kitap hem tarihçiliğin teknik imkanlardan yararlanması bakımdan hem de metnin daha anlaşılır kılınması bakımından kıymetli bir çalışma olmuş. Diğer taraftan günümüzde Doğu Akdeniz’deki strateji savaşları nedeniyle söz konusu coğrafyanın tarihsel arka planını merak eden okura dikkate değer bir bakış açısı veriyor.