Robotu biz yaparsak, o robot halay da çeker, zeybek de oynar

İlk yerli bilgisayar oyunu kahramanımız Süper Can'ın arkasında bir baba ile oğlu var. 21 yıl yaşadığı İngiltere'de oyun sektörünün önde gelen isimlerinden biri olarak gösterilen Mevlüt Dinç, birlikte bilgisayar oyunu tasarlığı oğlu Necati ve ailesini alıp, ülkesine hizmet etmek için döndü. Citroen'in ünlü robotunun oyunu yapıp, robota halay çektiren baba oğlu, oyunlar sayesinde dünyaya Türkiye'yi tanıtmaya kararlı...

Merve Sena Kılıç
Robotu biz yaparsak, o robot halay da çeker, zeybe

Türkiye'nin ilk yerli bilgisayar animasyon oyun karakteri SüperCan'ı duymuşsunuzdur. Türk Telekom'un bünyesindeki yazılım-animasyon üreticisi Sobee Studios tarafından hayata geçirilen Süper Can, piyasaya çıkar çıkmaz yoğun bir ilgiyle karşılaştı. Kısa sürede Sünger Bob, Ben 10 gibi çizgi film kahramanlarıyla birlikte anılmaya başlandı. Süper Can, oyunda kendisine eşlik eden Örümcek Adam gibi arkadaşlarıyla birlikte kötülere karşı mücadele veriyor. Buraya kadar herşey normal. Ama işin can alıcı kısmı geride... Hazırsanız oyun başlasın: İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Maslak Kampüsü'nde, 26 kişinin birlikte çalıştığı bir makam odasındayız. Mevlüt Dinç'in yanında... İki üç hafta önce, Türkiye'de bilişimden anlayan ne kadar adam varsa hepsinin 'vay be helal olsun' dediği bir iş çıkaran bu kişi, sıradan bir işçi gibi bizi karşılayıp buyur ediyor. İlk izlenimlerimiz.. Samimi... Kendinden emin... Mevlüt Dinç'in kim olduğunu ve ne yaptığını anlamak için önce biraz daha eskiye gitmek gerekiyor, 1957'ye... Çünkü farklı kılan şeylerden biri, bu topraklara olan aşırı düşkünlüğü... Çünkü o, bu topraklarda doğup, imkansızlık içinde yaşamanın acısını iyi bilenlerden...

HERŞEY BİR BİLGİSAYARLA BAŞLADI

Ordu'da doğan, ardından hayatın rüzgarıyla önce Ankara'ya, ardından İstanbul'a savrulan Dinç, parasızlık nedeniyle masterini tamamlayamayınca bir İngiliz vatandaşı ile evlenip soluğu İngiltere'de almış. Avrupa macerasına her gurbetçi gibi başlayan, bir kablo fabrikasında çalışırken satın aldığı bir bilgisayar ile hayatına yeni bir pencere açan Dinç, Vividiamage isimli şirketinde geliştirdiği oyun yazılımlarıyla bir anda İngiltere'nin yakından tanıdığı isimlerden biri haline gelmiş. Ama Türkiye'yi aklından hiç çıkarmadan... Ülkesine dönüp oyun sektörünü ayağa kaldırmak üzere hayaller kuran Dinç, bu tutkusunu gelen çok cazip tekliflere bile değişmemiş.

ROBOTU SEN ÜRETİRSEN HALAY BİLE ÇEKER

Dinç, ülkesine dönüşünü 10 yıl boyunca çocukların okulu gibi bahanelerle geciktirdiğini ama sonunda 21 yıllık birikimini geride bırakıp geldiğini anlatıyor. Dinç'in Türkiye'deki ilk durağı İTÜ'de 35 metrekarelik bir ofis olmuş. Burada ilk yaptığı işlerden birisi ise Citroen'in C4 modeli için çekilen reklam filmindeki ünlü robot için yaptıkları bilgisayar oyunu. Oyunun tüm yazılımını kendilerinin ürettiğini anlatan Dinç, oyun sektörüyle ilgili ilk hayallerini de o oyunla birlikte hayata geçirmeye başlamış. Robota Köprübaşı'nda halay çektirip, Ankara havalarıyla oyun oynatmış. Dinç, tam bu noktada neden bu sektörü önemsediğinin ve niçin Türkiye'ye geldiğinin ipuçlarını veriyor: “İçeriğini sen ürettiğin zaman içindeki değerleri de sen belirliyorsun. Kendi kültürünü koyabiliyorsun. Ayrıca bu oyunlar onbinlerce genç tarafından oynanıyor. Hepsine Türkiye'yi tanıtıyoruz.”

Daha önemli bir şey var. Dinç ve ekibi bu oyunu sadece Türkçe yapmışlar. Bunun anlamı şu: Dünyada bu oyunu oynamak isteyen ne kadar çocuk varsa hepsinin Türkçe öğrenmesi demek. Dinç, bu ayrıntıyı şöyle anlatıyor: “Oyuna başka dil desteği vermedik. Yurtdışından bu oyunu oynamak isteyen binlerce insandan mail geldi. Neden İngilizcesi yok diye soruyorlardı. Tepkim aynen şöyle oldu; “Yok öyle yağma... Yıllarca biz o oyunları İngilizce oynamak zorunda kaldınız.” Sonucunu merak ediyorsanız söyleyim. İki hafta sonra Japonya dahil, bir çok ülkedeki gençler oyunun içindeki Türkçe arayüzleri kendi dillerine çevirmişlerve Türkçe komutları ezberlemişler.

OYUN İÇİN DOKTORA EĞİTİMİ VERİLİYOR

Dinç, böylesine önemli bir kültürel ihraç ürünü olan oyun sektörünün 50 milyar doları aşkın bir ciroya sahip olduğunu söylüyor. Bu rakam sadece oyunların satışların oluşuyor. Bu sektörü anlamak için büyük resme bakmak gerekiyor. Oyuncaklar, filmler... Örneğin eskiden filmlerin oyunları yapılıyordu. Şimdi oyunların filmleri yapılıyor. 50 milyar dolara bu yansımaları dahil ettiğinizde korkunç rakamları telaffuz etmek gerekiyor. Peki bu sektörde oyuncu olabilmek için ne gerekiyor? Dünyanın en önemli üniversitelerinde artık oyun programlama ve tasarım bölümleri olduğunu hatırlatarak söze giren Dinç, “Bu bölümlerde doktora düzeyinde eğitim veriliyor. Türkiye'yi ise sormayın. Şu an sadece ODTÜ'de oyun programlamayla ilgili bir ders var. Bir de İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde... Halen ne yazık ki başlı başına bir oyun programlamaya ilişkin bölüm bulunmuyor." diyor. Mevlüt Dinç'in iki kelimesinden biri Güney Kore. Korelileri acayip kıskanıyor. 'Çünkü 10 yıl öncelerini biliyorum. Hiç bir şeyleri yoktu. 1950'de savaştan çıktılar. Onları korumak için asker gönderdik. Bugün dünyaya teknoloji satıyorlar. LG, Samsung, Kia... ' diyor. Peki nasıl böylesine hızlı bir gelişme sağladı Kore? Bunun cevabı da basit: Devlet bilişim ve teknoloılde 10 yıl sonra şurada olacağız demiş ve olmuşlar.” Mevlüt Dinç, Türkiye'nin genç nüfusuyla övünürken zamanın akıp gittiğini, artık o genç nüfusun yaşlandığını söylüyor. Bunu da kendisinden örnek veriyor: “10 yıl önce geldiğimde 18 yaşında olan gençler bugün çoluk çocuğa karıştı. Zaman akıp gidiyor”

BİR BİLGİSAYAR VE BİR BEYİN YETERLİ...

Oyun sektörünün en önemli artısı ekonomik boyutu. Kesinlikle geri dönüşümü çok fazla... Ayrıca hepsinden önemlisi çocuklara ve gençlere hitap ediyor. Ve yatırım da istemiyor. Dinç bu durumu şöylye özetliyor: “Tekstilde inanılmaz sanayi alt yapısı gerekiyor, büyük fabrika kurmak gerekiyor, ama bilişimde öyle değil, bir tane bilgisayar, hevesli yetenekli genç bir beyin... İşte size yatırım. Hepsi bu. Geri dönüşü de çok yük yüksek. Üretilen yazılımları ister sanayide kullanın ister savunma sanayinde... ” Dinç şöyle bitiriyor: Kahvehanenin yerini Facebook aldı. İnsanımız hobi için de olsa birşeyler üretsin.."

Fotoğraf altı...

Oyunların içine doğan oğlunu da ekibine katan Dinç, 2009 yılından bu yana Türk Telekom'un çatısı altına giren Sobee Stüdios'un Ceo'su olarak görev yapıyor. Tabi ki oğlu Necati hala yanında...

Süper Can çocukları eğitiyor

Türkiye'ye geldikten sonra İstanbul Kıyamet Vakti isimli oyunu yapan Dinç, bu oyunda tarihi yarıdamadayı birebir modellemiş. Yani bu oyunu oynayan gençler arka planda kendi kültürüne, kendi değerlerine ait detaylar görüyor. Türk Telekom'a katıldıktan sonra Süpercan için çalışmalarını başlatan Dinç, şunları söylüyor: “Oyunla eğitim dünyanın en çok kafa yorduğu konu.. Ve biz bunu çözdük. Süper Can müthiş bir örnek oldu. Mesela kahraman olarak çevreyi korurken çevre bilincini aşılıyor. Dünyanın en iyi ürününü de yapsanız eğer oyun değil de eğitim ön plana çıkıyorsa çocuklar oradan kaçıyor. Yakında Süpercan 'ın içerisine deprem, trafik gibi eğitimleri de yerleştireceğiz. Büyükleri değiştirme şansımız yok, çocukları eğiteceğiz. Mesela Süpercan, dedesi emniyet kemerini takmazsa kapısını kapatmıyor. Çocuklar Süpercan'ı örnek alacak"