Gülçin Durman.
Geçtiğimiz günlerde neredeyse, her mecrada Topkapı Sarayı’nın ziyarete yeni açılan bölümleri konuşuldu durdu. Meşhur tarihçi ve yazar Reşad Ekrem Koçu da 1960 senesinde, kendine has üslubuyla Topkapı Sarayı’nı anlatmaya çalışmış. “Reşad Ekrem Koçu İle Adım Adım, Köşe Köşe Topkapu Sarayı” isimli kitap İstanbul Ansiklopedisi Kütüphanesi’nin 2. yayını olarak kitaplaşmış. Meşhur İstansbul Ansiklopedisi’nin yanında “Topkapu Sarayı” pek de bilinmeyen bir kitabı Koçu’nun.
Kitap aslında Ali Naci Karacan’nın gazete sahipliğini yaptığı dönemde Milliyet Gazetesi’nde altı ay boyunca tefrika halinde yayımlanmış. Zaten girişte Reşad Ekrem Koçu, Karacan’ın teşvikleri ile desteğinden sitayişle bahsedip teşekkür ediyor. “Topkapı Sarayı’nda Yüz Gün” adıyla yayımlanan bu gazete yazılarını Reşat Ekrem Koçu fıkra olarak nitelendirmiş. “Tarihçesini iyi bilen ve sohbeti tatlı bir rehberle Topkapı Sarayı’nı ve müzesini gezmek, felekten çalınmış bir gün olur. Bu rehberi buluncaya kadar, canınızı sıkmazsam, Topkapı Sarayı’na bu kitabın yapraklarında beraber girelim” diyerek okuyucuya renkli bir maceraya davet ediyor Reşad Ekrem Koçu “Topkapu Sarayı” kitabının girişinde. Daha sonrada sanki okuyucusunun elinden tutarak sarayın her bir köşesini gezdirip, mimarisinden, tarihinden, sanatından bahsederek anlatıyor da anlatıyor. Koçu’nun tarih sıkıcıdır kalıbını yıkan bir yazar olduğu herkesin malumudur. Bu kitapta da, ilgi çekici, merak uyandırıcı bir üslupla sarayı gezdiriyor ve bu gezi esnasında bilgilerini de tam kıvamında satırlara serpiştiriyor.
İHMAL EDİLECEK BİR ZİYARET DEĞİLDİR
İhmal edilecek bir ziyaret değildir başlığıyla açıyor kitabın girişini Koçu. Sonra da İstanbul’da yaşayıp da hâlâ Topkapı Sarayı’nın güzelliğinden bihaber olanları –yani sarayı henüz gezip görmemişler- için, eşsiz bir güzellikten ve muhteşem ihtişamdan mahrum kalmışlar olarak nitelendiriyor. İstanbul’u ilk defa ziyaret eden turistlere ise şu uyarıyı yapıyor “Bilin ki şehrimizde ilk ve dikkatle gezilecek yer Topkapı Sarayı Müzesi’dir.” Reşad Ekrem Koçu, sarayın bütün bölümlerini en ince ayrıntısına değin tasvir eder kitabında. Gizli saklı, gözden kaçmış, ya da ihmal edilmiş yerleri de ortaya çıkarır. Sarayın her köşesini bucağını, kapılar üzerine, duvarlara, kubbelere işlenen dualara, beyitlere varıncaya kadar anlatır. Onun satırlarında insan kendini, gerçekten bu sarayda sanır. Bilhassa da hazine salonlarını gezerken… Reşat Ekrem Koçu hazinedeki kıymetli eşyaları tek tek sayar, ayrıntılı ve canlı tasvirlerle resmetmeye çalışır. Tıpkı İstanbul Ansiklopedisi’nde olduğu gibi burada da fotoğraf yerine resim kullanmayı tercih etmiştir. Resimleri çizenler arasında Türkiye’nin ilk kadın illüstratörü Sabiha Rüştü Bozcalı ile Reşad Sevinçsoy ve Nezih İzmirlioğlu yer alıyor. Kitabın sonunda okuyucusuna bir romancı edasıyla şöyle seslenir Reşad Ekrem Koçu: “Saraya Bab-ı Hümayun’ dan girmiştik. Sarayburnu civarında bugün mevcut olmayan iki kuleli Topkapı’dan bir kayığa atlayıp ayrılalım. Elveda Topkapı Sarayı Hümayunu!..” Ancak bu bir vedadan ziyade, bir davettir de aslında….