İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Dünya Cerrahi Gastroenteroloji ve Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ender Dulundu, kanserin artık 50'li yaşlardan sonra değil 30'lu yaşlardan itibaren risk oluşturmaya başladığını söyledi. Prof. Dr. Dulundu, Kovid pandemisinin de var olan kanser yatkınlığını tetiklemiş olabileceği yönünde çalışmalar olduğunu ve pandemi sonrası dönemde kanser teşhisi alan vakalardaki artışın nedenlerinden birinin Kovid'in kendisi olabileceğini de kaydetti. Gençlerin, belirtileri yeterince önemsemediği için çok daha büyük risk altında olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Dulundu,
genç yaşta ortaya çıkan kanserlerin de genellikle çok agresif seyrettiğini belirtti.
"Günlük pratiğimizde çok sık görmeye başladık"
Prof. Dr. Dulundu, "Son yıllarda gençlerde kansere yakalanma oranını çok daha fazla olarak günlük pratiğimizde görmeye başladık. Gerçekten de son yıllarda yapılan çalışmalar, 15 ila 39 yaş grubunda kanser vakalarının yüzde 30 oranında daha fazla görüldüğünü ortaya koyuyor. Kovid dönemi sonrasındaki hasta gruplarına baktığımızda, hakikaten genç yaş grubunda kanserlerin artmış olduğunu gözlemliyoruz. Bunun Kovid'le direkt bir ilişkisi olup olmadığı da henüz net olmamakla beraber, yapılan çalışmalar Kovid'in kendisinin de kansere katkısı olabileceğini destekliyor. Çünkü Kovid, bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen bir sürü inflamatuar süreci tetikleyen bir hastalık. Bu da hücrelerin kontrolsüz çoğalmasını ya da doğal ortamını olumsuz etkiliyor" dedi.
"Genç biri 2 hafta hareketsiz kalsa, kas kütlesini kaybediyor"
Pandemi sırasında genç nüfusun da ciddi bir şekilde hareketsiz kaldığına işaret eden Prof. Dr. Dulundu, "Genç birini 2 hafta bile evinde hareketsiz tuttuğunuzda, kas kütlesinin büyük bir çoğunluğunu kaybettiğini; viselar yağlanma dediğimiz karın içi yağlanmasının ciddi bir şekilde arttığını görüyoruz. Yağlanmanın kendisi de pek çok kanseri tetikleyen bir süreç. Bir de pandemi döneminde insanlar şikayetlerini çok öncelemediler ve kontrol ya da tedavilerini ertelediler, aksattılar. Bu nedenle de belli bir zaman dilimi içerisinde çok fazla kanser hastasına rastladık" diye konuştu.
"Her iki gençten biri obez"
Kolorektal kanserler, pankreas, meme, tiroit, uterus (rahim) ve cilt kanseri gibi kanserlerin genç yaş grubunda artış gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Dulundu, şu bilgileri verdi:
"Solaryum, fazla güneşlenmek cilt kanserlerini çok tetikliyor. Bugünlerde gençlerin bunlara da çok önem verdiğini dikkate alırsak, bu konuda da dikkatli olmak gerektiğini vurgulamak isterim. Tabii ki çevresel faktörler de çok önemli. Yağlanma, vücut kitle indeksinin artması ki günümüzde neredeyse genç yaş grubunda iki kişiden bir tanesi obez olarak karşımıza çıkıyor."
"40 yaş altında ileri tetkik çok sık istenmiyor"
Kolorektal kanserlerde, kalın bağırsak kanserlerinde, mevcut tıbbi kılavuzlara göre tarama testlerinin 50'li yaşlardan itibaren yapıldığını da vurgulayan Prof. Dr. Dulundu, "Çünkü 50 yaşın altında bu kanserlere çok fazla rastlamıyoruz. Ama günümüzde kanserlerin 40'lı yaşların altına kadar indiğini görüyoruz. Yine meme kanserindeki tarama testleri 35-40 yaşından sonra yapılıyor. Ama biz çok daha erken dönemde kanser hastalarına rastlıyoruz. Dolayısıyla burada belki biz hekimlerin de bazı pratiklerini değiştirmesi gerekecek. Örneğin genç hastalarda da şikayetlerin altında kanser olabileceği ihtimalini aklımıza getirmemiz gerekiyor. Ona göre ileri tetkikleri de istiyor olmamız gerekiyor. Bir de genç hasta grubu, şikayetlerini çok önemsemiyor. Ya da biz hekimler de bu şikayetlerin altında her zaman olabilecek en kötü sonuçları düşünmüyoruz. Tüm bunlardan dolayı genç yaş kanser vakalarını biraz geç dönemde tespit ediyoruz. Gençlerdeki kanserler maalesef biraz daha agresif seyrediyor karakteri itibarıyla" ifadelerini kullandı.
"Şikayetler önemsenmeli, teşhis, konana kadar üstüne gidilmeli"
Prof. Dr. Dulundu, hangi belirtilerin önemsenmesi gerektiği konusunda ise şu bilgileri vererek sözlerini noktaladı:
"Kalın bağırsak kanseri özelinde bakacak olursak, kabızlık, kilo kaybı ya da kabızlık-ishal dönemlerinin sürekli birbirini takip etmesi (dışkılama alışkanlıkların değişmesi), şişkinlik, hazımsızlık gibi problemleri biz genelde gençlerde, fast-food tarzı beslenme alışkanlığı veya stres faktörüne bağlayabiliyoruz. İlk olarak aklımıza kolonoskopi gelmeyebiliyor. Ama bu şikayetleri olan hastalarda belki de çok uzatmadan kolonoskopi gibi tetkiklerle yola devam etmek gerekebilir. Birinci basamak hekimde başlanan tedavilerin ardından şikayetler son bulmuyorsa, tedaviden istenen yanıt alınamıyorsa, mutlaka daha ileri tetkiklerle yola devam etmek gerekiyor. Özellikle aile öyküsü olan kişilerde, (ailesinde kalın bağırsak, pankreas, meme kanseri olan kişiler) şikayetlerini ihmal etmemesi ve sonuna kadar bu şikayetlerin sebebini net bir şekilde ortaya koyabilecek tetkikleri ve hekim kontrollerini yaptırması gerekiyor."