ERCAN YILDIRIM
Türkiye’de İslami kesimin temel ilgi alanları arasında görsel sanatlar yer almaz. Bizler kâğıt ve kalem haricindeki sahalara nüfuz edemeyiz. Resim ve heykelin İslam’ın yasakları arasında değerlendirilmesi bunun nedenleri arasındadır. İslami kesimde sanatçıların maddi külfeti olan bu sanatlara eğilmesi çok zordur; İslami burjuva denebilecek zenginler ise taşra kökleri nedeniyle zaten kültürün geneline uzaklar. Karikatür de İslami kesimin ilgi alanına neredeyse hiç dâhil olamamıştır. Hasan Kaçan’ın Ustura deneyimi tüm gayretlere rağmen uzun soluklu olamadı. Cafcaf şimdilerde nefes alıp vermeye çalışıyor.
Karikatürle birlikte mizah da yine İslami kesimin temel türleri arasına bir türlü girememiştir. Cinsellik, argo ve kutsal değerlere küfür etmeden Türkiye’de mizah dergisi çıkarmak maceraya atılmak gibidir. Yiğit Özgür bu anlayışı kısmen kırsa da genel temayül, Charlie Hebdo ile bizdeki küfürnameler arasında salınır. Mizah dergilerinin azlığı dolayısıyla dindar - İslami kesimde “mizah yazarlığı”nın da önünü kesmiş, müstakil mizah yazarı yetişmesini engellemiştir. Suavi Kemal Yazgıç işte bu ender isimlerden biridir. Şiir ve düzyazıları ile birlikte, Gerçek Hayat ve Cafcaf dergilerinde mizah yazıları yazmayı sürdürmüştür. Horkhaymır’dan Alzhaymır’a Türk Aydını - Bir Ecnebinin Gözüyle Türkler kitabı bu yazılardan derlenmiş daha çok ülkemizin aydın meselesine mizahi yoldan ama çok iyi tespitlerde bulunarak yaklaşan önemli bir çalışmadır.
Tercüme Odası’nda Bekleyen Aydın
Türkiye’de batılılaşma sonrası ile ilgili tartışılan konuların başında aydın meselesi gelir. Aydınımızın temel hususiyetleri sayılırken ilk önce “Batı’nın distrübütörlüğü”, tercüme odasından yetiştiği ve tüm bakışını Batıdan devşirerek gerçekleştirdiği üzerinde durulur. Aydının bu tavrı İslami kesimde de ciddi biçimde karşılığını bulur. Bilhassa 90’lardan sonra İslamcı aydınlar tercüme kitapların etkisiyle İslamcı tezleri farklı bir yöne evrilten yeni bir dil, duyarlık ve paradigmayı savunmuştur.
Yazgıç’ın Karton Pierre kitabı büyük oranda 90’lardaki İslamcı aydın ilgilerinin, özelliklerinin ve söylemlerinin bilhassa 2000’lerde olgunlaşmış hali üzerinde duran önemli yazılara yer vermektedir. Kitap bu dönemki tartışmaları bütünüyle yansıtmasa bile öne çıkan hususları, tekrarları ve aslında komik yönleri ele alır. Yazgıç, aydınımızın tercüme odasından doğup hala o odada kalmasından yola çıkarak, bu toprakların kimliğine uymayan yönleri üzerinde durur. Sürekli bunalmak, bunalım edebiyatı yapmak yani varoluşsal bir kaygılılık halini belki Necip Fazıl’ın Babıâlisinin çok daha gerisinde ifade eden dönemin İslamcıları, kendinden bahsetme, dil öğrenme ve “sosyete” “öteki mahalle”ye öykünen detaylar verme, yazılarında “bu ayrı bir yazı konusu” gibi derinlik vurgularında bulunma, yaş bunalımına girme, hayatın anlamı üzerinde yoğunlaşma, zaman zaman popülist kimi zaman türkücü bazen de aristokrat havalarda dolaşma, apolitik övgüsü geliştirme İslamcı aydınların yönlerindendir.
İslamcıların Ahmet Hakan ve Orhan Pamuk Kompleksi
Neoliberal dönemin ürettiği söylemler, İslamcılık, muhafazakarlık, 28 Şubat, kültürün popülerleşmesi, İslamcılığın geri çekilip sonra iktidara gelmesi, fikrin ve edebiyatın önce televizyonlara sonra sosyal medyaya taşınması, Müslüman aydınları kompleksli yapmıştır. Muhafazakar Demokrat kimlik ile İslamcılık, idealizm ile realizm arasında çelişkiye düşme, bilhassa genç İslamcı aydınların, bu kompleksleri ilerletmelerine neden olmuştur. Suavi Kemal Yazgıç bu komplekslilik hallerini isimler üzerinden zikreder. İslamcı aydınlardaki en belirgin komplekslerin başında “Ahmet Hakan Olamamak” gelir. Ahmet Hakan’ın öteki mahalleye geçişi, bir yandan şiddetle eleştirilirken öte taraftan “saygıyla ama gıptayla” karşılanmıştır. Paraya kavuşamamak, üne kavuşamamak Ahmet Hakan üzerinden idealizm kompleksiyle izah edilmiştir.
Buna ek olarak ikinci kompleks Orhan Pamuk’un Nobel ödülünü almasıdır. Yazgıç’ın değindiği gibi İslamcı aydınlar bunu “imaj ve reklama” bağlamışlardır. Bu dönemde çok satmak üzerine önemli tartışmalar yapılmış, çok satanların kalitesiz olduğu klişesi, Nobel’in tüm olumsuz anlamları sıralanarak Orhan Pamuk kompleksi aşılmaya çalışılmıştır. Aslında Yazgıç’ın, kitabındaki “roman yazma” bölümü Orhan Pamuk kompleksinin oluşmasında İslami kesimin roman yazamamasının etkisine bağlanabilir. Daha çok şiir ve hikâye yazan İslami kesim, çok satanlar listesinin, şiir ve hikâye kitaplarının az baskı yapmasının, Pamuk’un Nobel almasının etkisiyle romana yönelmiştir.
Suavi Kemal Yazgıç’ın bu dönem aydınına yaklaşımındaki ironi, “akıl tutulması” kavramıyla kendini bulur; Yazgıç bu kavramın kullanımının neredeyse yüceltilmesine de değinir. Neoliberal İslamcılık döneminde aydın eleştirilerinde karşı mahallenin simge isimleri de unutulmamalıdır; Suavi Kemal, Bekir Yıldız ve Serdar Turgut’u da bu amaçla yazarken, esasında çok eleştirel yaklaşmamasına rağmen bu dönemin İslamcı gençliğinin ufkunu gösterecek iki önemli yazıya da yer verir. Hakan Albayrak Olmak İsteyenlere 10 Tüyo yazısı, 90’ların sonunda 2000’lerde şekillenen genç okur yazarların aktivist kimliğiyle öne çıkmış entelektüel prototipi olarak Hakan Albayrak imgesi üzerinde donmalarına temas eden dikkate değer bir yazı. Bu dönemin gençliğini, kültür ve fikir hayatının tüketim ve popüler kültür hazırcılığı ve derinliği bakımından ele alan Nostalji Yaşı Düştü yazısı aslında 2000’li yılların kültür algısı ve derinliğini hatta ideolojisini göstermesi bakımından hayli önemlidir.
Suavi Kemal Yazgıç’ın kitabını biraz da bugün geçmişlerinden uzun uzun bahseden 15 yaşındaki çocukların belirlediği aydın kimliğinin egemenliğinin göstergesi olarak da okumak mümkün!
Kitabın künyesi:
Horkhaymır’dan Alzhaymır’a Türk Aydını Pierre KartonSuavi Kemal Yazgıç Cafcaf Mizah 2015