Osmanlı’da matbu dini yayıncılığın seyri

Osmanlı’da Dinî Matbuat –Sultan Abdülhamid ve II. Meşrutiyet Devrinde Kurumlar Aktörler Denetim ve Sansür Politikaları adlı eser Filiz Dığıroğlu’nun uzun soluklu bir çalışması. Yazar, Osmanlı’da dini yayıncılığı incelerken aynı zamanda Osmanlı’da dini yayıncılık sahasında devletin bu sahayla olan ilişkisini de ayrıntılı olarak göz önüne seriyor.

Kamil Büyüker
​Osmanlı’da matbu dini yayıncılığın seyri.

Matbaanın İbrahim Müteferrika ile Osmanlı topraklarına girişiyle birlikte matbuat hayatı, eser basımı ve denetimi konusu süreçleri de yeni bir alan olarak ortaya çıkmıştır. Geç gelen bir matbaa ve burada nelerin basılıp basılmayacağı, kara vericiler konusu özellikle dini matbuat alanında da sıkıntıları beraberinde getirmiştir.

Osmanlı’da dini bilginin matbaaların eliyle üretimi, bu bilgiyi üreten ve tedavüle sokan aktörler ve giriş kanalları, devletin buradaki fonksiyonu konularında meseleyi etraflı bir şekilde inceleyen bir eser yayımlandı. Osmanlı’da Dinî Matbuat –Sultan Abdülhamid ve II. Meşrutiyet Devrinde Kurumlar Aktörler Denetim ve Sansür Politikaları (Dergâh yay. 2022, 383) isimli Filiz Dığıroğlu’nun kaleme aldığı eser, yazarın uzun zamandır izini sürdüğü, bir kısmını tefrika edip arşiv vesikaları ve yeni bilgi ve belgelerle zenginleştirdiği metinlerden oluşuyor. Yazar, çalışmasının kapsamını Mushaf basımı ve denetimini dışarıda bırakmadan Müslümanlara yönelik olarak basımı istenen tüm matbu dini kitap ve risaleler olduğunu belirtiyor. (s.27)

YAYINCILAR ÜZERİNE DEĞERLENDİRME

Kitap esasen bir dönem üzerinden Osmanlı’da Dini Matbuatını değerlendiriyor gözükse de meselenin öncesi ve sonrası da bu işin içine dâhil edilerek kurum, aktörler, yayıncılar üzerinden ciddi okumalar yapmamıza vesile oluyor. Matbu Dini Yayıncılık ve Denetim, Denetimin Muhatapları: Dini Yayıncılığın Aktörleri ve Dini Yayıncılığın diğer aktörlerinden İlmiye Ricali’nin üç bölümde incelendiği eser, pek çok hususiyeti ile de ilk çalışma olma hüviyetini içinde barındırıyor. Bunlardan birisi Osmanlı’da dini yayıncılık sahası ve devletin bu saha ile ilişkisi ilk defa aktörler üzerinden okumaya tabi tutulmuş. Bir diğer hususiyet dini yayıncılık alanında faal olan esnaf, devletle muhataplığı bağlamında ilk defa incelemeye tabi tutulmasıdır.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2022/12/03/05/45/resized_5d2bb-f1b666badinimatbuatkapak.psd

ABDÜLHAMİD DÖNEMİ İZİN CETVELİ

Kitapta dikkat çekici referanslardan birisi II. Abdülhamid’in tahta çıkışından itibaren yaklaşık 17 yıllık bir süre zarfında ruhsat almak suretiyle basılan kitapların gösterildiği cetveldir. Yazar, Maarif Nezareti’nce hazırlanan bu cetvelin Osmanlı’da ne tür kitapların basıldığı ve okunduğuna dair önemli bir veri sunduğunu belirtiyor. Ayrıca yine benzer bir kaynak olarak da 1877-1890 yılları arasında Osmanlı coğrafyasında basılmış matbu kitapları ele alan Osmanlı Bibliyografyası’na değiniyor. Paris’te basılan bu bibliyografyada dini, İslâmi ilimler ve kanun başlığı altında toplam 266 kitap künyesine yer verilmiş. Maarif Nezareti’nin yayınladığı bibliyografyanın daha geniş olması nedeniyle, bu listeyi referans alan yazar, burada yaptığı değerlendirmelerle dönemin dini yayıncılığını aktörler ve devlet üzerinden fotoğrafını çekmiş. Dini eser neşri söz konusu edildiğinde sürecin en önemli ayağı temsil eden Meşihat’e bağlı Teftiş-i Mesâhif ve Tedkik-i Müellefat-ı Şer’iyye Dairesi’nin önemine vurgu yapılan eserde, burada kitapları değerlendiren heyetin de karar hülasa defterleri de elden geçirilerek değerlendirmelerde göz önünde bulundurulmuş.

YAZAR KADINLAR

Sultan Abdülhamid döneminde yayınlanan katalogda ilgi çekici meslek ve meşrep grupları yanında kadın yazarlara da denk gelinmiştir. Yayınlanan katalogun dini kitaplar bölümünde tek bir kadın yazar ismi vardır. O da Nazime Şerife Hanım’dır. Türkçe olarak telif ettiği Vakitnâme isimli eser, gerekli incelemeden geçip ruhsat alındıktan sonra 1302 yılında basılmıştır. Bir süre sonra Meşihat’e başvuru yapan kadın müelliflerin sayısında artış olduğu görülüyor. Yazarın tespit ettiği dört hanım müellif de Ramazan-ı şerif orucu, Namaza hocası/rehberi, İlmihal gibi konularda kitaplar kaleme almışlardır. Kadın yazarlar konusunda ismini sıklıkla duyduğumuz yazar Kamer Hanım’dır. İlk eseri Ramazan-ı Şerif Orucu için başvuru yapmış ancak eserde birçok hata tespit edilince kitap tashihlerinin yapılması için yazara iade edilmiş, dört ay sonra yazar düzeltmeleri yapmış ve böylelikle basım izni almıştır. Velud bir yazar olduğu anlaşılan Muallime Kamer Hanım daha sonra Namaz Risalesi için başvuru yapmış. Burada da yine tashihler için kitap yazara iade edilmiş, gerekli düzeltmelerden sonra kitap 15 Aralık 1891 tarihinde Hâce-i Namaz adıyla yayınlanmıştır. Muallime Kamer Hanım’ın dönemin padişahının iltifatına mazhar olduğu ve iki kez nişan aldığı kaydı da düşülmüş. Ancak her kadın yazar için aynı şeyleri söylememiz mümkün değil. Zira kitapta nakledildiğine göre Fatma Sabiha Hanım Rehnüma-yı Salat yahut Namaz Rehberi isimli risalesi bir hayli hata içerdiği için basım izni alamamıştır. Yine Emine Cavide Hanım tarafından kaleme alınan İlmihal, hataların tashihi mümkün olmadığından basım ruhsatı alamamıştır.

RUHSATIN GEREKÇE ÖZÜ

Ruhsat konusunda Teftiş-i Mesâhif ve Tedkik-i Müellefat heyetinin temel hassasiyetini “dini mübin-i İslâmı korumak” şiarı olduğunu belirten yazar, alınan kararların usul hatası dışında hemen hepsinin esasta sahih dini bilgiyi tedavüle sokmak ve halkın din algısına zarar verecek “teşviş-i ezhan”a sebebiyet verecek metinlerin önüne geçmek gayesiyle alındığı kaydını düşüyor.

DİNİ MATBUATTA EKSİK KARELER

Osmanlı’da dini yayıncılık meselesinin eser inceleme sürecinde denetim kurumlarına ait nizamnâme ve talimatnâmelerin henüz akademik ilgiyi mazhar olmadığını belirten yazar, bu alanda çalışılmayı bekleyen yeni alanlara da kapı aralamış oluyor. Sadece neticeyi baz alarak bir dönemi sansür üzerinden değerlendirmenin yanlış olacağı Filiz Dığıroğlu’nun kaleme aldığı eserle net bir şekilde anlaşılmış oluyor. Her dönemin kendi iç dinamikleri, kendi denetim mekanizmaları, kurum, kuruluş ve aktörlerin rolü sağlıklı bir değerlendirmeye tabi tutulmadıkça sağlıklı bir netice alınamayacağı eserle ortaya konulmuş oluyor.