Hüseyin Akın’ın son eseri, “Kötü Öğretmenin El Kitabı”, Şule Yayınları’ndan çıktı. Daha önce “Kırk Dakika Koridoru”, “Bana Bunu Öğretmediniz” ve “Bana Öğretmenini Söyle” kitaplarıyla da bir öğretmene rehber olabilecek nitelikteki eserlerinden sonra öğretmenliği ironik tarzda ele alması kendisinin mizah anlayışını tanıyanlar için şaşırtıcı olmamıştır.
“Tersten okuma denemesi” tanımı, alanında tecrübeli bir öğretmen için uygun olsa da benim için tam bir “tersine mühendislik” denemesi olmuş. Tersine mühendislik yapmak için bir ürünün tüm parçaları sökülüp incelemesi yapılır; ürünün hangi parçaları nasıl yerleştirilmiş, hangi amaç için oraya takılmış ve neye hizmet etmiş? Hüseyin Akın da bu eserinde, hem kendi deneyimlediği hem de alanda çokça örneklerini gözlemlediği öğretmenlik mesleğini tekrar masaya yatırıp bir güzel parçalarını sökmüş. Tabii bunu yapması için de bazı şeylerin doğru çalışmadığını görmüş olmalı ki yeni bir tasarım inşa etmek istesin. Bu işin kuralı aynı parçalarla farklı bir ürün ortaya koymaksa yapılacak şey, basitçe onları farklı yerlere takmak olmalı. Ancak ürünün hâlâ çalışıyor olması şartıyla…
İYİ VE KÖTÜ OLMA ÜZERİNE
Yıllardır gerek iyi insanın gerekse iyi öğretmenin nasıl olması gerektiğine hatta nasıl olmaması gerektiğine dair çözümler sunulmuştur. Peki “kötü”nün nasıl olması gerektiğiyle hiç ilgilendiniz mi? Kurguda en önemli kurallardan biri “kötü adam” karakteridir. Yazarın ortaya koyduğu kötü adam ne kadar iyi tasarlanırsa “kahraman” o kadar “iyi” olur. Yani esas oğlanı “kahraman” yapan şey iyi bir “kötü” tasarımıdır. Elbette öğretmenliği meslek olarak değil de “öğretmeyi” kendisine şiar olarak kabul eden biri için “kötü”yü allayıp, pullayıp satmak söz konusu bile olamaz. İşte bunun için “kötü öğretmeni” okula, hayata ve akıllara farklı şekilde yerleştirmek gerekebilir. Tabii mesleğin hâlâ çalışıyor olması şartıyla…
Örneğin “Sevmeyin; sevmek yolu uzatmaktır. Kötü öğretmen olmak hedefi taşıyorsanız ya hiç sevgiye bulaşmayacaksınız ya da sevgileri yarına bırakacaksınız.” diyor minik el kitabında. Tabii sevmek öğrenilebilir bir şey ise yarın da bir ümittir ama hikâyelerinizi kendinize bile unutturduğunuz o karanlık sokaklarda sevgiyi bulma ihtimaliniz varsa.
“Hayatın içinden örnekler vermek” ise kötü öğretmen olmayı başaramayanların zayıf bir fiilidir. “Klasik zamanlarda müellifler hayattan kitaba yerleştirmek için aldıklarını işleri bitince gerisin geri yine hayatın neresinden aldılarsa oraya bırakırlardı. Modern zamanlarda durum değişti. Yazarlar hayattan aldıklarını bir daha geri vermemek üzere kitaplara bırakıyorlar.” Kitaplardaki “ölü örnekler” de öğrencilerin canlı hayatlarında nefes alamadan yaşama savaşı vermeye devam ederler.
“Aydın yetiştirmek iddiası olan iyi öğretmenler yaşadıkları zamanı ve mekânı da aydınlatmaktadır. Hâlbuki aydınlık kim olduğunuzun seçilmesini sağlar ve sizi ele verir. Kötü öğretmenler karanlığı aydınlığa yeğlerler.” tespiti ise son zamanlarda birbirine karışmış “karanlık” ve “aydınlık” kavramlarını bir kez daha tersten okutuyor bizlere.
Siz yine de kitabı okurken kötü öğretmen olmanın müthiş rehberliğine kendinizi kaptırmayın. Hüseyin öğretmenin mizah anlayışı ve ironisini her sayfanın altına dipnot olarak muhayyilenizde mutlaka iliştirin. Öğretmenliğin aksayan parçalarını çıkarıp yerine takarken ufak bir terslik yaptığını da unutmayın!