Konya’da kız kardeşi ile birlikte öğrenci evinde kalan 24 yaşındaki Birgül Güngör, aslen Tekirdağlı. Ailesi Çorlu’da yaşayan Güngör, Konya Selçuk Üniversitesi son sınıf Sosyoloji öğrencisi. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı bölümünde okuyan Güngör, bir yandan da yazılımla ilgileniyor. Üç yıldır öğrenci evinde kalan Güngör, “Başlarda paylaşımlı evlerde kalsam da bunun pek bana göre olmadığını anladım ve kendi evime çıktım. Ekonomik açıdan epey zorlayıcı olsa da bir kere deneyimleyince vazgeçemiyorsunuz” diyor ve bir yıldır konservatuara hazırlanan kız kardeşiyle birlikte yaşadığını söylüyor. Güngör, şu sıralar yıllar sonra öğrenci evini özleyeceğini bildiği için bol bol tadını da çıkarıyor. Her öğrenci evinin olmazsa olmazı vardır. Güngör için de evdeki beyaz eşyaların tümü olmazsa olmazlardan. Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, buzdolabı hayati önem taşır. Güngör de bunların yanı sıra çamaşır kurutma telinin olmazsa olmazlardan olduğunu söylüyor ve “Kışın balkona kıyafet seremeyince anlıyorsunuz kıymetini” diyerek ekliyor. Ailesiyle birlikte yaşayan ve evin büyük çocuğu olan herkesin kaderinde ev işlerine yardım etmek yazılı olmayan kuraldır. Güngör de bu durumdan nasibini alanlardan. Ailenin büyük çocuğu olan Güngör, “Annemle işbirliği halindeydik. Hep yardım ederdim ama ettiğim yardımların onun yaptığı işlerin yanında bir hiç olduğunu kendi evime çıkınca anladım. Ev hanımlığı dünyanın en ama en zor mesleğiymiş” ifadelerini kullanıyor.
Öğrenciyi okeyden ayrı düşünmek olmaz
Öğrenci evlerinde kimi akşamlar arkadaşlarla bir araya gelinir, kimi zaman sabah saatlerine kadar ders çalışılır, sohbet edilir kimi zamanda oyunlar oynanır. Güngör’e evinde en sevdiği eşyanın ne olduğunu soruyorum. Arkadaşlarının ev hediyesi olarak aldığı ahşap okey takımı olduğunu söylüyor. “Okey takımı öğrenci evinin olmazsa olmazı” diyen Güngör, “Kafelere para vermek yerine evimizde toplanıp arada bir oynuyoruz. Ee tabii öğrenciyi okeyden ayrı düşünmek olmaz” diyerek anlatıyor. “Peki evinden hatıra bir eşya alacaksan olsa ne olur” diye soruyorum, gülerek duba cevabını veriyor. “Evimizde bir duba var. Bayağı yol kenarlarında bulunan dubalardan. Arkadaşım kız kardeşime doğum günü hediyesi olarak getirmişti. Zaten öğrenci evlerinin bence en ikonik yanı evde anlamsız eşyaların olması ve kimsede nereden geldiğini neden orada olduğunu sorgulamaz. Bu yüzden yanıma onu alırdım” şeklinde cevaplıyor.
En çok özlediğim anne yemeği keşkek
Öğrenci evine çıkan herkes için yapılan ilkler unutulmazdır. Eve gelen ilk misafir, ilk hediye, yapılan ilk yemek gibi. Güngör’ün de ilk yaptığı yemek tavuklu bulgur pilavı olmuş. Dedesinden tarifi alan Güngör, “Bu tarifte bütün malzemeler tek tencerede pişiyor ve görece daha hızlı hazırlanıyor. Çok fazla bulaşık çıkarmaması ve pratik olması açısından tercih etmiştim” diyor. Nerede yemek yersek yiyelim, kendimiz de yapalım hiçbir yemek anne sevgisiyle yapıldığı kadar lezzetli olmaz. Hele ki gurbetteysek en çok özlenen de anne yemeğidir. Güngör’ün de en çok özlediği anne yemeği keşkekmiş. “Çok uzun süreler kaynıyor içine envai çeşit şey giriyor ben annem gibi yapamam ve ocağım bunu kaldıramaz bu yüzden keşkek en çok özlediğim yemek” diyor. Güngör’e “Ders çalışmak mı zor evi temiz tutmak mı?” diye soruyorum. İkisinin de olmadığını söylüyor. Güngör’e göre, bu ikisini yaparken bir de iş hayatında olmak en zoru. “Evime ve derslerime zaman ayırmayı çok seviyorum, rutinlerim vardır ama iş hayatında iken o rutinler hep bozulur ne kendine ne evine vakit ayıramazsın” diyen Güngör, şu anda en çok evin kapısını gündelikçi bir ablanın çalmasını belirterek, “Fena olmazdı. Evi toplardık beraber sonra belki bana yemek yapardı” şeklinde dile getiriyor.