Yeryüzünün sakinlerinden biri de insandır. Ancak şerefli ve kıymetli olarak yaratılan insan, varlıklar içerisinde kendisine lütfedilen akıl, irade ve muhakeme sayesinde yükümlü kılınmıştır. Aynı zamanda yeryüzünün imarından, güven ve istikrarından sorumlu tutulan insan, şeytanın vesvesesine ve nefsânî arzularına yenik düşerek yerkürenin güvenini ve istikrarını bozma, doğayı tahrip etme cüretini göstererek barışı bozan bir aktör olarak da sahnede yerini almaktadır.
Kur’an-ı Kerim, kâfirlerin/inkârcıların, birbirlerinin dostu olduğunu, birbirlerine destek verdiklerini kesin bir şekilde deklare ederken, aynı kararlılığı hatta daha da fazlasını müminlerin birbirlerini dost edinmeleri ve birbirlerine arka çıkmaları üzerinde yoğunlaştırmıştır. Müminlerin, böyle bir kararlılığı ve eylemi gerçekleştirmedikleri takdirde yeryüzünde fitnenin, fesadın/bozgunculuğun, anarşinin/kargaşanın çıkacağını da şöyle dile getirmiştir: “Kâfir olanlar birbirlerinin dostlarıdır/yardımcılarıdır. Eğer sizler de birbirinize dost olmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne çıkar, büyük bir fesat meydana gelir” (el-Enfâl, 73).
Ayetin günümüze ve geleceğe de ışık tutan mesajını daha iyi anlayabilmek için ayette zikredilen iki kavramı kısaca açıklamakta yarar vardır.
FİTNE KAVRAMI
Fitne, denemek, imtihan etmek, görüş ayrılığı, kargaşa, sapıtmak, şaşırtmak, aldatmak, şiddet, işkence, delilik, dinsizlik, canilik anlamlarına geliyor. Bunu çeşitli lügatlerden anlamaktayız. Ancak daha ziyade karışıklık, kargaşa, anlamını içerdiği görülür. Kur’an’da otuz yerde geçen “fitne” sözcüğü, çok manalı bir kavram olarak yer almaktadır. Fitne kavramı, Kur’an’da, imtihan, belâ, saptırma, şaşırtma, delilik, günah, savaşma, kargaşa, karışıklık, fesat, baskı gibi anlamlarda kullanılmıştır. Yine Kur’an’da insanlara baskı, işkence, zulüm ve kötülük etmenin öldürme olayından daha büyük, şiddetli ve dehşetli olduğuna da fitne kavramı ile işaret edilmiştir. Zulüm ve baskının/fitnenin bertaraf edilmesine dek ve hâkimiyet, Allah’ın olmasına kadar, gerekirse savaşın yapılması ve fitnenin yok edilmesi üzerinde özellikle durulmuştur.
FESAT KAVRAMI
Fesat, itidalin, istikametin, doğruluğun dışına çıkmış şeylerle ilgili olarak kullanılır. Fesat kavramı, Kur’an’da, bireyin, toplumun, yeryüzü ve çevrenin, barış ve huzur ortamının bozulmasını, can, mal ve namus emniyetinin ortadan kalkmasını ifade için kullanılır. Bu kavramın îman, ibadet, ahlak, hak ve istikametten sapılmasını ifade için de kullanılması göz önüne alındığında, söz konusu kelimenin geniş bir anlam yelpazesine sahip olduğu görülür. Kur’an sisteminde önemli bir yer tutan bu kavramın zıddı, bozulmamış, sağlam, sağlıklı, doğru, düzenli, âdil, barış, huzur, erdemli anlamlarını içeren ‘salah’ kelimesidir.
MÜMİNLERİN BİRBİRİYLE DOSTLUK KURMAMASININ HAZİN SONUCU
Genelde bu âyetin tefsirinde müfessirlerin yorumu kısaca şöyledir: İnkârcılar/kâfirler birbirlerinin dostudurlar. Onlar, kendi aralarında yardımlaşır, işlerini takip ederler. Ve birbirlerine mirasçı olurlar. O halde eğer sizler, kendi aranızda yardımlaşmaz, birbirinize karşı olan vazifelerinizi yerine getirmezseniz, yeryüzünde büyük bir fitne çıkar. Öyleyse bu konudaki vazifelerinizi asla ihmal etmeyiniz, onları titizlikle yerine getiriniz. Ey müminler! Eğer siz inkârcıların birbirleriyle dostluk ve yardımlaşma tesis ettikleri gibi aranızda dostluk kurmaz, kendi kardeşlerinizi bir tarafa bırakır, birbirinize yardım etmezseniz, dahası, kâfirleri veli/dost edinirseniz, yeryüzünde büyük bir kargaşa/fesat/bozgunculuk ve huzursuzluk ve fitne zuhur eder. Savaş sebebiyle sıkıntılara maruz kalmak, bununla birlikte ortaya çıkan talan, sürgün ve esaretler baş gösterir ve büyük bir fesat olur. Büyük fesat ise şirkin ortaya çıkması ve üstün gelmesidir.
KÜRESEL KARGAŞANIN GERÇEK YÜZÜ
Kur’an ve âyet bağlamında gerçekleştirilen bu yorumlar, aslında günümüzde yaşanan küresel kargaşanın/kaosun/bozgunculuğun ve daha öz bir ifadeyle anarşinin sebebini ortaya koymaktadır. Genelde bütün dünya ve özelde Müslümanların yaşadıkları coğrafyalarda işgalin, savaşın, katliamın, soykırımın, tehcirin, fakru zaruretin, insan haklarına tecavüzün, zulmün, esaretin, baskının ve insanlık onurunun ayaklar altına alınmasının gerçek sebebi güç dengesinin kurulamamasıdır. Daha öz bir ifade ile zalime karşı koyabilecek Müslümanlar arasındaki güç birliğinin, yardımlaşma ruhunun ve dostluk inşasının bir türlü tesis edilememesidir. Âyetten, küresel anarşinin/kargaşanın/kaosun asıl sebebinin, Müslümanların yardım konusunda ve birbirlerini dostlukla kucaklamada yeterince başarılı olamadıklarını anlamamız da mümkündür. Zira günümüzde küresel anarşi/kargaşa ve buna bağlı olarak zulüm, işkence ve baskı altın devrini yaşamaktadır.
KÜRESEL ANARŞİNİN PANZEHRİ
Âyette zikredilen “Yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur” ifadesini, fitne ve fesat kavramlarının anlamlarını göz önüne alarak “Küresel Kargaşa/Anarşi/Kaos” olarak anlamlandırmayı yeğledik. Buna göre, müminler, aralarında dostluk ve yardımlaşma kurmadıkları takdirde evrende çok, aşırı, büyük bir bozulma, anarşi, kargaşa ve karışıklık olur anlamı ortaya çıkar. Nitekim tarihte ve günümüzde küresel anarşinin/kargaşanın etkilemediği hemen hemen hiçbir millet, kesim ve insan toplulukları kalmamıştır. Allah Teâlâ, ele aldığımız Enfâl Sûresi, 73. âyette, müminlere küresel anarşinin çıkmaması için, birbirlerini dost edinmelerini ve yardımcı olmalarını emretmiştir. Aksi takdirde, yeryüzünde küresel kargaşanın/anarşinin hâkim olacağını belirtmiştir. Küresel anarşinin bir anlamda panzehiri, müminlerin birbirlerinin dostluğunu sağlayacak gönül bağlarını kurmaları ve birbirlerine destek temin edecek mekanizmaları inşa etmeleridir.
Küresel anarşinin oluşumunda, birbirleri ile dostluk kuramayan, birbirlerine yardım etmeyen, öte yandan inkârcılarla işbirliği yaparak küresel anarşinin değirmenine su taşıyan Kur’an’ın müntesiplerinin, Müslüman halklarının idarecilerinin de elbette payı vardır. Canlı örnek olarak büyük küresel anarşinin ve acımasız küresel eşkıyanın pençesi altında çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı demeden ezilen Gazze halkının ve diğer coğrafyalarda aynı akıbeti paylaşan mazlumların ezilmesinde, yok edilmesinde, baskıya maruz kalmasında birbirleriyle yardımlaşmayan, Müslümanlarla yardımlaşma yerine inkârcılarla dirsek temasında bulunan ya da suskun kalan idarecilerin veballeri yok mudur?
ORTAK SORUMLULUK
Ele aldığımız âyeti iyi okumak, anlamak, orada verilen mesaja göre hareket ederek gönül birliğini tesis etmek suretiyle dostluğumuzu perçinlemek ve bu çerçevede küresel anarşinin gerçekleşmesine engel olmak hepimizin vazifesidir. Zira küresel anarşiye ve buna sebep olan küresel eşkıyaya/çeteye, hak-hukuk tanımayan, kandan, gözyaşından ve katliamlardan beslenen çağdaş zorbalara onların yeryüzünde işlediği suçlara ve cinayetlere engel olmak, ancak müminlerin aralarında oluşturacağı vahdetle mümkündür.