Balkanlar’da Türkolojinin temellerini atan Prof. Dr. Nimetullah Hafız, Türk Edebiyatı Vakfı tarafından verilen “Yaşayan Dede Korkut” ödülünün sahibi oldu. Derleme, antoloji ve kütüphanecilik faaliyetlerinin yanı sıra birçok öğrenci yetiştiren 80 yaşındaki Hafız, dünyanın farklı ülkelerinde akademisyen olarak bulundu, konuşmalar yaptı. Türk dilinin Kosova’da başka Irak’ta başka konuşulduğuna dikkat çeken Hafız, edebi dil üzerinden birlik kurulabileceğini söylüyor. Orta Asya’da birçok ülkede araştırma yapan Hafız, “Türk cumhuriyetlerinin mezarlarını gezdim, sofralarına oturdum, dağlarında dolaştım. Sembollerimizi araştırdım. Küçük küçük kayıtları okudum. Özellikle dağda gördüğüm laleler, belgelerde de kendini gösteriyordu. Laleye çok önem verilmiş. Belgelerde var ama gözünüzle görüyorsunuz gittiğinizde. Gücüm yeterse bu konu hakkında yazı yazmak istiyorum” diyor. Vakıfta düzenlenen saygı etkinliğinde bir araya geldiğimiz Prizren doğumlu Hafız ile Türk birliğini, Türkçe’yi ve Balkanlar’ı konuştuk.
BELGELER YERİNE LALELER
Yaşayan Dede Korkut ödülünü aldınız. Ne söylemek istersiniz?
Okumuştum, Dede Korkut’u biliyordum ama çalışmalarımın beni ona götüreceğini düşünmemiştim. Dede Korkut ödülünü almak, onun adının arkasına yazılmak benim için şereftir.
Geçtiğimiz hafta Türk Birliği tekrar gündeme geldi. Nasıl bir birlikten söz edebiliriz?
Gençliğimden beri bu konuyu düşünürüm. Araştırmalarımı yaparken her zaman birlik üzerine ne yapılabileceğine kafa yordum. Bununla ilgili makaleler yazdım. Özellikle dil üzerine nasıl bir uzlaşma olur onu anlattım. Orta Asya’ya gitme fırsatım oldu. Türk cumhuriyetlerinin mezarlarını gezdim, sofralarına oturdum. Dağlarında dolaştım. Sembollerimizi araştırdım. Küçük küçük kayıtları okudum. Özellikle dağda gördüğüm laleler, belgelerde de kendini gösteriyordu. Laleye çok önem verilmiş. Belgelerde var ama gözünüzle görüyorsunuz gittiğinizde. Orta Asya’daki mezarlarda da Almanların kullandığı gamalı haçı gördüm. Arada ilişki var mı bilemiyorum. Avrupa tarihçileri bu konulara girişmiyor. Elimdeki malzemeleri toparlamaya çalışıyorum. Gücüm yeterse bu konu hakkında yazı yazmak istiyorum.
ORTAK ÇALIŞMA GEREKLİ
Dil üzerinden bir birliktelik olabilir mi sizce?
Aynı kökten geliyoruz. Birçok ortak benzerlik var. Ünlü kullanımı, ünsüz eksikliği falan bunlar bir yana sevgi ve istek gerekiyor aslında. Özellikle bilim adamlarında, Türkologlarda. Eğer böyle olursa birlik kısa sürede sağlanır. Başka devletler hükmedip insanları zorlamazsa olur bu çok daha kolay çözülebilir ve başarı gelebilir. Birliğimize müdahale edilmese zaten biz birlikteyiz. Halk istiyor ancak siyaset durumları bırakmıyor. Ağızlar ile dil arasında bağ kurulabilir. Türk dili Kosova’da başka Irak’ta başka konuşuluyor ama edebi dil üzerinde en azından birlik kurabiliriz. Kazaklar’da öz Türkçe birçok sözcük var, Balkanlarda öz Türkçe bir kelime çıkmış örneğin, bunu neden kullanmayalım. Hiç olmazsa yüzde seksen anlasak birbirimizi iyi olacak.
Eserler üzerinde nasıl bir çalışma yapılabilir?
Edebi zenginliğimiz müşterektir. Halk edebiyatı üzerine, Hindistan Türkçesiyle yazılmış eserler incelediğim oldu örneğin. Bu zenginlik çok önemli. Buna benzer destan, hikaye örnekleri, el yazmaları var. Ancak bunların hepsi üzerine ortak çalışmalar yaparsak bütün Türk dünyasının edebiyatı ve dil zenginliği ortaya çıkmış olur.
Milli borcumu ödemeliyim