Modern dönemde Müslümanlar olarak karşı karşıya kaldığımız birtakım sorunlar olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ömer Türker, asıl itibariyle canlılığın gelişim süreçlerini açıklamak amacıyla ortaya çıkmışsa da süreç içinde tarih ve dil gibi insani tefekkürün merkezi alanlarına tatbik edilerek kapsamlı bir felsefeye dönüştürülmüş olan “evrim teorisi”nin de bu sorunlardan biri olduğunu söylüyor. Türker, kaleme aldığı Evrim Risalesi kitabı ile modern dönemde karşılaştığımız belli başlı sorunları, İslam’ın nazari mirasından hareketle nasıl değerlendirebileceğimizi gösteriyor. Prof. Dr. Ömer Türker ile Ketebe Yayınları arasından çıkan son kitabı Evrim Risalesi’ni konuştuk.
EVRIM TEORISI BIR FELSEFEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
Evrim Risalesi çalışmanız modern dönemin en etkili ama aynı zamanda en tartışmalı teorilerinden biri olan evrim teorisini konu ediniyor. Böyle bir çalışma nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
Modern dönemde Müslümanlar olarak karşı karşıya kaldığımız birtakım sorunlar var. Doğrusu bu sorunların listesini bile bir çırpıda oluşturmak zor. Fakat sorunların bir kısmı düşüncenin bütün alanlarına yahut çoğu alanına yayılmış durumda. Her ne kadar asıl itibariyle canlılığın gelişim süreçlerini açıklamak amacıyla ortaya çıkmışsa da süreç içinde tarih ve dil gibi insani tefekkürün merkezi alanlarına tatbik edilerek kapsamlı bir felsefeye dönüştürülmüş olan evrim teorisi de bu sorunlardan biri. Açıkçası hala modern dönemde karşılaştığımız sorunları İslam düşünce geleneklerinden hareketle değerlendirme noktasına varamadığımız kanaatindeyim. Kimi cüzi meselelerde teşebbüsler olsa da İslam düşünce gelenekleri hakkında birikimimizin zafiyeti belki de böylesi değerlendirmeye elvermedi. Son elli yılda yapılan çalışmalar hala pek çok eksikle malul olsa da İslam’ın fikri mirası hakkında daha kuşatıcı ve derin bir kanaate ulaşmamızı sağladı. Sanırım yaşadığımız çağın sorunlarını bu mirası dikkate alarak anlama ve yorumlamaya daha yakın bir durumdayız. Ben modern dönemde karşılaştığımız belli başlı sorunları İslam’ın nazari mirasından hareketle nasıl değerlendirebileceğimizi görmek ve aynı endişeyi taşıyan insanlarla paylaşmak istedim.
METAFIZIK FAILIN INKÂRI ATEIZMDIR
Evrim teorisi açık ve net bir şekilde klasik dünyanın iki temel kabulünü bilimsel açıklamanın dışında bırakıyor. Kabullerden ilki canlılığın gelişim sürecinde hiçbir metafizik bir fail, bir “yaratıcı” bulunmadığıdır. İkincisi ise “gaye”dir. Bu kabullerin sonuçları ve tehlikeleri hakkında neler söylemek istersiniz?
Bu kabuller, sadece bilimde yapılan olgu açıklamasının bizzat olgunun duyularla algılanan yahut araçlarla gözlenebilen unsurlarının olabildiğince yetkin bir tasvirini oluşturmak iddiasından öte gitmediği sürece sadece Aristotelesçi bilim anlayışına yönelik bir itirazı ifade eder. Aristotelesçi bilim anlayışına eleştiri olduğu ölçüde ise klasik İslam dünyasında fiilen icra edilen doğa bilimlerine de eleştiri sayılmalıdır. İslam’da kelam geleneği Aristotelesçi gaye nedeni kabul etmez ama kelam geleneğinin bir doğa teorisi olsa da felsefe geleneğinde görüldüğü haliyle bir doğa bilimi olduğu söylemez. Bu itiraz, sadece fiziksel bir nesneyi araştırmak için geliştirilmiş bir yöntemin fiziksel olmayan unsurları kavramasının imkânsız olduğudur. Bu sebeple fiziği aşan unsurların fiilen fizik araştırması yapan bir bilimde tespitinin imkânsız olduğunu ifade eder. Doğrusu modern bilim bir kısım büyük başarılarını da bu itiraza borçludur. Fakat bu kabuller metafizik iddialara dönüştüğünde fiziksel olgunun fiziksel olmayan yönleriyle de ilgili iddialara dönüşür. İkinci iddia, evrimle yahut herhangi bir fizik teorisiyle temellendirilemeyecek bir iddiadır, zira tanımı gereği fiziksel araştırmayı aşkındır. Metafizik, varlığa dair bir idraki ifade eder. Bu varlık, fizik ve matematik nesnenin varlığı olabileceği gibi fizik ve matematiğin nesneleri arasında bulunmayan bir nesnenin de varlığı olabilir. Dolayısıyla metafizik failin fiziksel açıklamanın dışında tutulma çabası ile ilke olarak reddedilmesi son derece farklıdır. Metafizik failin inkârı, ateizmdir. Evrim teorisinin zorunlu olarak bir tür ateizm olmamasına rağmen ateizme payanda yapılmasının nedeni de metafizik faili fiziksel açıklamanın dışında tutma tavrının külli bir inkara dönüştürülmesidir. Bu, sadece bir Müslüman için değil, var oluşu anlama çabasındaki herhangi bir ciddi düşünür için kabul edilebilir bir şey değildir. Zira fizik ve matematik incelemeler, varlık anlamını tüketmeye elverişli değildir; bu bilimlerde yapılan araştırmalar, araştırma nesnesinde hala açıklanmayı bekleyen yönler bırakır ki metafizik araştırma tam da bu aşamada devreye girer.
BILIMSEL GELIŞMELER ESKI DÜNYANIN OTORITELERINI TAHTINDAN INDIRDI
Kitabınızın sonuç bölümünde “Evrim teorisini ateizmin Truva atına dönüştürmek” tabirini kullanıyorsunuz. Bu tabiri biraz daha açabilir misiniz?
Bu tabirle evrim teorisinin kendi sınırlarının dışına taşınarak ateizme dayanak haline getirilmesini kastediyorum. Biyoloji teorisi olarak evrimin bütün iddia ve kanıtları asıl itibariyle canlılığın gelişim süreçleriyle ilgilidir. Fakat evrim negatif metafizik kabulleriyle birlikte bir dünya görüşü haline getirildiğinde din ve metafizik için yıkıcı bir öğretiye dönüşmektedir. Bu durumda teori ironik şekilde evrim geçirerek biyolojik açıklama görünümünde bir ateist felsefe haline gelmektedir.
Newton ve Einstein gibi pek çok bilim adamı Tanrı’ya inanıyor ve yaptıkları işi, tanrısal fiillerin düzenliliğini keşfetmek olarak görüyordu. Fakat Batı’daki bilim devrimi sonrasında, bilimlerdekitafizik varsayımların bilimsel açıklamaya herhangi bir katkısı olmadığına kanaat getirildi. Evrim teorisi de aslında bu kanaatin en radikal sonuçlarından biri oldu. Bu değişimin sebebi sizce nedir?
Bu değişimin pek çok sebebi sayılabilir ama bunları birkaç maddede toplamak mümkün. Birincisi, Hıristiyanlığın klasik dönemde Aristotelesçi bilimi akideye dönüştürmesidir. Bu durum süreç içinde bilimsel gelişmelerin dini kabullere rağmen olması gibi bir sorunu ortaya çıkardı. İkincisi, Katoliklik ve Protestanlık çatışmalarının Batı’da dinin kendisinin çatışmanın kaynağı olduğu kanaatini ortaya çıkarmasıdır. Bu sebeple özgürlük kavramı bir yönüyle dini kabulleri kamusal olanın dışına atmak olarak anlaşıldı. Bu da dinden destek alan teolojik iddiaların süreç içinde peyderpey zedelenmesine yol açtı. Üçüncüsü, Batı’da bilim devriminin fiilen klasik dünyanın bilimsel kabullerine karşı yapılmış olmasıdır. Yani yeni bilimsel gelişmeler eski dünyanın otorite isimlerini tahtından indirdi ve onların temsil ettiği bilim, açıklama gücünü süreç içinde yitirdi. Tabii ki bu bir anda yahut kısa bir sürede olmadı. Başlangıçta eleştiriler, eski otoritelerin metafizik kabulleriyle uyumu tahkim edilmiş bilimsel açıklamalarına yöneliyor ama metafizik kabullerine ilgisiz kalıyor yahut onları sürdürüyordu. Fakat zamanda bilimsel gelişmeleri dikkate alarak felsefi teorileri yeniden inşa çabasına giren filozoflar ya Kıta Avrupası’nın Kant öncesi filozofları gibi klasik metafiziği yeni bilim karşısında muhafaza etme ve onunla uyumlu hale getirme gayretine girdiler ya da Ada felsefesinde olduğu gibi bilim olarak metafiziğin imkânsızlığına kanaat getirdiler. Kant’la birlikte ise genel olarak metafizik bilim olma payesini kaybedip araştırma alanına dönüştü. Bütün bunların yanı sıra sözünü ettiğiniz durumun evrim teorisi özelinde ayrıca vurgulanması gereken bir sebebi daha vardır: Evrimin genelde türlerin var oluşuna özelde insanın var oluşuna dair iddiaları, Hıristiyanlığın Aritotelesçi akideleriyle çelişmektedir. Hatta dinî eğitim alarak yetişen Darwin’in de bunun farkında olduğu ve teorisini ilan edinceye dek uzun yıllar sebepsiz baş ağrısı çektiği söylenir. Kısaca, Batı bilimi ve düşüncesinin ortaya çıktığı ve geliştiği şartların kademeli bir şekilde sözünü ettiğiniz sonuca yol açtığı söylenebilir.
İSLAM MEDENIYETININ MIRASI ILGI ÇEKICI VE ZIHIN AÇICIDIR
Son zamanlarda dijital mecralarda yayınlanan “Bi’Düşünelim” programı ile meşgulsünüz. İslam felsefesine dair böyle bir program nasıl geri dönüşler alıyor?
Evet, ayda iki defa yaptığımız bir program. Açıkçası dönüş sürecini çok iyi takip edemiyorum ama olumlu dönüşler aldığımı söyleyebilirim. En azından dikkatli bir takipçi kitlesi var. İslam medeniyetinin özelde felsefi genelde nazari mirası, bütün dönemler için daima ilgi çekici ve zihin açıcı yönlere sahiptir. Aslına bakılırsa İslam medeniyetinin varisleri olan bizler için Fârâbî, İbn Sînâ ve Fahreddin er-Râzî gibi filozof ve düşünürleri tanımak, sadece bir filozof veya düşünürü tanımaktan da ibaret değil, bir tür kayıp hafızanın hatırlanmasıdır. Diğer yandan Türkiye’de bizim İslam nazari mirasını anlatacağımız hazır bir kitle de yok aslında. Bizim fiilen anlatacağımız kitleyi de oluşturmamız gerekiyor. Bu sebeple kendi asli işimizi ihmal etmeden böyle programlara zaman ayırmak gerektiğini düşünüyorum.
EVRIM RISALESI
ÖMER TÜRKER
KETEBE YAYINLARI EYLÜL 2023
152 SAYFA