Masaldan bir sayfa: Datça

Bu hafta tatil rotamızı Datça’ya çeviriyoruz. Begonvil ve yasemin kokuları eşliğinde çocuklarınızla birlikte oldukça rahat edebileceğiniz Datça’nın plajları ve koyları oldukça revaçta. Tarihin ve doğanın buluştuğu Datça, adeta masaldan bir tatil size vadediyor.

Datça.

Marmaris’ten çıkıp virajlı yollardan geçerek gidiyoruz Datça’ya. Yol kıvrıldıkça aklımız çeliniyor. Hisarönü’nü geçtikten sonra Bozburun yarım adası davet ediyor bizi. Körfezi solumuza alıp ilerlerken Çubucak Orman Kampı çıkıyor karşımıza. Bördübet Koyu, Emel Sayın Koyu derken Balıkaşıran’a geliyoruz. Bir yanımız Ege, bir yanımız Akdeniz. Balıkaşıran’dan öteye akıllı adam geçmez deyişi aklımızda, geçiyoruz Balıkaşıran’ı da. Yol kenarlarında yaban eşekleri var ara ara. Datça’ya 30 km kala Aktur plajına varıyoruz.

Datça Aktur- Burası Türkiye’nin en güzel kamp alanlarından ve tatil sitelerinden birine ev sahipliği yapıyor. Etrafımızdan bisiklete binen çocuklar geçiyor, pazardan alışverişini yapıp evine ya da çadırına dönen Aktur sakinleriyle birlikte. Burada bir büyük bir de küçük koy var sırt sırta vermiş. Datça’nın berrak, tertemiz ve nispeten soğuk denizi ile burada tanışıyoruz. Begonviller ve yasemin kokularıyla da. Aktur’daki plajlara günübirlik giriş yapmak mümkün, burada ev veya çadır kiralayıp kalmak da. Fakat çok önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.

Rüzgarına hazırlıklı olun

Datça’ya doğru devam ediyoruz. Emecik’ten Datça’ya geçerken meşhur rüzgar yokluyor bizi. Buralara zamanında cüzzamlı hastaların bırakıldığı ve bol oksijenli havada hastaların iyileştiği rivayetleri geliyor aklıma. Direksiyonu kırıp Karaincir Plajına uğruyoruz.

Karaincir Plajı: Burası çocuklu ailelerin tercih edebileceği, uzun süre derinleşmeyen bir plaj. Deniz yine tertemiz ve kumluk. Plaja ulaşmak için arabayı park ettikten sonra biraz yürümek gerekiyor. Şezlong ve şemsiye kiralamak mümkün.

Karaincir Plajı’nda bir süre denize girdikten sonra Datça merkeze varıp butik otelimize yerleşiyoruz. Yorgunuz, virajlardan, çam kokularından, rüzgardan, yükseldikçe güzelleşen manzaralardan şaşkın ve mutluyuz da. Otelimizin duvarları begonvillerle sarılı. Datça’da denize yürüme mesafesinde onlarca butik otel var. Akşam sahile iniyoruz. Kumluk Plajı’nda sahile bakan restoranların masaları kurulmuş, ağaçlardan sarkan renkli ışıklara karışan yakamozlar, yürüdükçe değişen şarkılar, yine begonviller, insanlara alışık kedi ve köpekler, birbirine karışan, insan sesleri, darbuka sesleri, çatal bıçak sesleri var. Kumluk’tan Sevgi Yolu’na yürüyor, yolda meşhur bal badem dondurmasını tadıyor, sıra sıra dizili el işi, takı stantlarına göz atıyoruz. Biraz ilerledikten sonra yol sakinleşiyor ve deniz kıyısında küçücük bir iskelenin dibinde mola verip dalga seslerini dinliyoruz. Rüzgar hala hafifçe esiyor. Datça’nın bize hoş geldin deyişini seviyoruz.

Gidilecek üç plaj var

-Datça merkezde denize girilebilecek üç plaj var: Kumluk Plajı, Taşlık Plajı, Hastane Altı Plajı. Akşamları ışıklandırmasıyla, renkleri, müzikleriyle bambaşka bir ortam sunan Kumluk Plajı temiz ve kumlu olsa da saat 17.00’den itibaren şezlonglar kaldırılıp, masalar kurulduğu için tercih etmiyoruz. Taşlık ve Hastane Altı plajlarına ise merkezden yürüyerek ulaşmak ve dibi çakıllı, suyu serin ve tertemiz bu plajlarda denize girmek mümkün.

Eski Datça’da vakit geçirmek lazım

Datça’da kalan günlerimizi gündüzleri Hastane Altı plajı ya da Hayıtbükü’nde denize girerek akşamları bazen Sevgi Yolunda yürüyerek bazen de Eski Datça’da geçiriyoruz. Eski Datça, Datça merkeze 3 km uzaklıkta, Can Yücel’le özdeşlemiş bu mahalle, daracık sokakları, taş evlerin duvarlarını kaplayan begonvilleri, renkli kafeleri, atölyeleri ile Datça’da en sevdiğimiz yerlerden biri oluyor. Akşamüstü gündüzün sıcağını üzerinden atan sokaklar hareketleniyor, kalabalıklaşıyor, Datça’nın insana alışık kedi ve köpekleri burada da sakince etrafta dolaşıyor. Bademli kahvelerimizi içerken iyi ki Datça’ya gelmişiz diyoruz.

Datça hakkında bilmeniz gerekenler

* Datça’ya kara yolu dışında, Dalaman veya Bodrum havalimanlarından ortalama 3-3.5 saatte ulaşabilirsiniz. Datça’yı ve Bükleri rahatça gezebilmeniz için araçla gelmenizi ya da kiralamanızı öneriyoruz.

* Datça’ya sadece gezme amaçlı geliyorsanız 3-4 gece kalmanız yeterli olacaktır.

* Datça’da konaklama için butik oteller ve kiralık villalar mevcut.

* Datça’da esnaf lokantalarında lezzetli yemekler yiyebilir, meşhur Datça gazozunu, bademini, bademli levrek, bal bademli keçi sütlü dondurma dahil bademle yapılan her şeyi tadabilir, merkezdeki ve civardaki çiftliklerden ve yöresel ürün mağazalarından alışveriş yapabilirsiniz.

* Sıcak deniz seviyorsanız, Datça’nın deniz suyunun biraz soğuk gelebileceğini akılda tutmakta fayda var.

* Datça’da hemen her koyda denize ücretsiz girmek ya da sahildeki tesislerin hizmetlerini kullanarak şezlong şemsiye kiralamak mümkün.

* Son olarak Datça’ya deniz sezonu dışında her yıl şubat ayında yapılan Badem Çiçeği Festivali zamanı yolunuzu düşürüp, bu muhteşem coğrafyayı bembeyaz çiçeklerle süslenmiş haliyle görmenizi öneriyoruz.

Koylara doğru keşfe çıkıyoruz

*İkinci gün amacımız bükleri görmek. Datça’da koylara bük deniyor ve yarımadada onlarca bük var. İlk olarak Datça merkeze üç km kadar mesafedeki Kargı Koyu’na düşüyor yolumuz.

Kargı Koyu:

Burası, plajı taşlık, suyu soğuk ve yine tertemiz bir koy, dalga yok denecek kadar az. Çocukla gelmek için ideal olmayabilir ama soğuk ve berrak suyu seven yetişkinler burayı da sevecektir. Kargı Koyu’ndan araçla Knidos yönünde ilerlerken Akvaryum Koyu ve Domuzbükü Koyu’nu geçerek Mesudiye’ye ilerliyoruz. Datça merkezden 20 km mesafedeki Mesudiye Köyü Datça’nın en ünlü büklerine ev sahipliği yapıyor. Sırasıyla Kızılbük, Hayıtbükü, Ovabükü ve Palamutbükü.

Kızılbük (Gabaklar Koyu):

Burada plajda minderler, gölgelik alanlar, konaklayabileceğiniz ve yemek yiyebileceğiniz bir tesis mevcut. Plaj ücretsiz, Hayıtbükünden yürüyerek ya da araçla ukaşmak mümkün. Deniz suyu Datça geneline göre daha sıcak, dibi taşlık tertemiz ancak çabuk derinleşiyor. Bu nedenle çocuklar için uygun olamayabilir.

Hayıtbükü:

Burası Datça’da daha sonra da denediğimiz plajlar arasında deniz suyu bize göre en sıcak koy oluyor -tabii Datça’ya göre- hem sıcaklığı hem de diğer büklere göre sahilin daha kumluk olması ve çabul derinleşmemesi sebebiyle çocuklu ailelerin de tercih ettiği bir koy. Datça’da neredeyse her koyda olduğu gibi burada da isterseniz tesislere ait şezlonglara oturup bir şeyler sipariş edip denize girebilir, ya da şezlonglara oturmadan plajı ücretsiz kullanabilirsiniz.

Ovabükü:

Hayıtbükünden bir km kadar ileride Ovabükü var. Ovabükü’nün denizi de yine tertemiz fakat daha taşlık ve özellikle öğleden sonraları dalgalı oluyor. Ovabükü ile Palamutbükü arasında sırasıyla herhangi bir tesis bulunmayan Kurubük, bir çadır kamp alanı bulunan Akçabük ve yine tesis bulunmayan , manzarası muhteşem, suyu serin Gerence (Akvaryum) koyu var.

Palamutbükü:

Palamutbükü Datça’nın en sevilen bükü denebilir. İki km’lik sahil şeridi, lacivert, berrak, serin ve çabuk derinleşen denizi, çakış taş karışımı sahili ile burası diğer büklere göre daha büyük bir yerleşim yeri. Palamutbükü’nde de sahilde sıralanan işletmelerden sipariş vererek şezlong, şemsiyeleri kullanabilir ya da havlunuzu serip plajdan ücretsiz yararlanabilirsiniz. Palamutbükü de akşamları Datça gibi renkli; sahil boyu kurulan stantlarda alışveriş yapmak, yürümek ya da sahilde oturup dalgaları dinlemek mümkün.

Fatma Matur

HAYAT
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Üsküdar’da bir tekke