“Âlem yine ol âlem, devran  yine ol devran”

Süheyl Ünver ile Uğur Derman’ın 60 yıl önce birbirlerine yazdıkları mektuplar Kubbealtı Yayınları tarafından Gurbetname adıyla yayınlandı. Üniversite hocası Süheyl Ünver ile henüz 22 yaşında bir üniversite öğrencisi olan Derman’ın mektupları bir dönemin kültürel, tarihi ve sosyal yapısıyla ilgili bugünün okuruna önemli bilgiler veriyor.

Yeni Şafak Haber Merkezi
​“Âlem yine ol âlem, devran yine ol devran”

KAMİL BÜYÜKER

Mektuplar hem yazan için, hem yazılan için firakı, hasreti, gurbeti ve vuslatı içinde barındırır. Mektuplar hayatımızdan çekildiğinden beri yazılan her mektup çürüyüp, unutulup yok olmaya yüz tutarken, kimisi de kilitli sandıklardan çıkarılıp güneşle yeniden tanışmayı bekler durur. 60 Yıldır muhafaza edilen Süheyl Ünver ve Uğur Derman mektupları ise kaderi güzel mektuplardan sayılabilir. Aradan geçen süre zarfında 1958-1959 yılından bugüne Süheyl Ünver mektupları Süleymaniye’de muhafaza edilirken Uğur Derman mektupları da yine Uğur Derman hocanın kendi arşivinde saklanmaktadır. Nihayet herşeyin vakt-i merhununu beklediği gibi gün gelip sandıklar açılmış, Hoca-Talebe, Baba-Oğul ve hatta aynı kaygıyı, hissiyatı taşıyan iki dostun mektuplarının yayımlanma zamanı gelmiştir. Sâmiha Uluant Ataman’ın yayına hazırladığı mektuplar Gurbetnâme/Süheyl Ünver-Uğur Derman Mektuplaşmaları (Kubbealtı, İstanbul 2018, 167 s.) adı ile yayımlandı.

BULUŞTURAN BAĞ: NECMETTİN OKYAY

Uğur Derman ile Süheyl Ünver tanışıklığı, Derman’ın 1955 yılında Necmeddin Okyay’dan hat meşkine devam ettiği yıllara dayanıyor. O tarihlerde eczacılık fakültesi talebesi olan Uğur Derman’a hocası Okyay, Tuğrakeş İsmail Hakkı Bey için yazdığı kabir kitabesini vermiş ve “Bunu Süheylime götür, göster ve kendisiyle tanış” demiştir. Bu talimat üzere Uğur Derman, 1957 yılının Ocak ayında Süheyl Ünver’in İstanbul Üniversitesi Merkez Binasındaki Tıp Tarihi ve Deontoloji Enstitüsü’nde bulunan odasına gider ve kendisini tanıtır. Konuşmaların akabinde Süheyl Bey “O hâlde bundan sonra buraya da geleceksiniz” der. 1957 yılında Süheyl Bey 59 yaşında bir hoca iken Uğur Derman 22 yaşında bir genç üniversite talebesidir. Bu tanışıklığa vesile olan Necmeddin Okyay hocanın tesiri ve gölgesi de hep bu iki ismin üzerinde olacaktır.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2018/06/13/05/36/resized_c9b1f-c707ad47gurbetnamekapak.jpg

AMERİKA’DA 11 AY

Çok kısa sürede hoca talebe ilişkisinden öteye giden bu yakınlık, kısa süren bir ayrılık dolayısıyla farklı bir iklime bürünecektir. Süheyl Ünver, devletin müsaadesi ile Amerika’ya çalışma ve araştırma yapmak üzere gidecektir. Kızı Gülbün, oğlu Aydın okullarını bitimiştir. Oğul Aydın da Amerika’da okumak isteğini beyan eder ve Ünver ailesi ailecek 1958 yılında Amerika yolcusu olmuştur. Bu ayrılık elbet Uğur Derman için tarifsizdir. Süheyl Ünver için de öyle. 11 aylık ayrılık mektuplarla telafi edilmeye çalışılır. Süheyl Bey, Uğur Derman’a kendisini mektupsuz bırakmamasını ve gün gelip kendisinin de mektuba ihtiyaç duyacağı zamanların olacağını ifade eder. Hatta hocasının kerameti olarak gördüğü mektupların birinde Süheyl Bey gün gelip bu mektuplar da yayınlanacak demiştir.

Uğur Derman İstanbul’dan hasretle karışık mektuplar yazmış, bu mektupları dörtlüklerle, beyitlerle tezyin etmiş. Necmeddin Okyay Hoca, Bandırmalı Ali Efendi, Mahir İz Hoca, Muzaffer Gökman gibi Süheyl Beyin hayatında önemli yerleri olan isimlerden havadisler ulaştırmış, selamlarını mektuba iliştirmiş. Aynı şekilde Süheyl Bey de Amerika’da neredeyse Türk Kültür Ataşesi gibi kütüphane, müze, kültür merkezi dolaşmış ve oralardan çarpıcı bilgileri mektubunda paylaşmış. Süheyl Bey sadece kütüpheneleri gezmekle kalmamış bunun yanında 1959 yılı içinde San Fransisco’da suluboya eserlerinin yer aldığı bir sergi açmıştır. Yine New York’ta bir sergi açılmış ve 69 eseri sergilenmiştir.

AZİZİM UĞURUM DERMANIM

Uğur Derman bir yandan okulu ile ilgili havadisleri verirken öte yandan meşhur hattatların mezar taşlarına yazılacak yazıdan, kapalı çarşı girişinde yer alan kitabenin serencamından, memlekette sanat erbabının azaldığı ve hususan taş ustalarının da azaldığına vurgu yapan mektuplar kaleme alır. Süheyl bey “Azizim Uğurum Dermanım” diyerek hitap ettiği kimi mektuplarında bu genç talebesine ufuk açıcı istikamet çizer. Kendisini ansiklopedist bir alim görmek istediğini beyan eder ve kendisinin yaptığı gibi yapmasını ister: “Mevzu gayet basit. Anlar anlamaz ne kadar eski yazma kitap elinize geçerse okumak memnû. Hangi dilde olursa olsun, daima karıştırın, kitapların önce mahiyeti ve şekilleri hakkında bir fikir alırsınız ve sonra benim gibi bir beyit, bir mısra, bir söz, bir kayıt ve bir tarih, ne bulursanız hepsini âdi ufak kağıtlara kaydedin, sonra tasnif ediniz, hüküm veremediklerinizi de bana gösteriniz. Bu sizi bizde ve Garp’da tanıtacak en mühim bir çalışma yolu olacaktır.” (s.72)

“YAŞAMAYANLAR İÇİN MERHUM DENİR’’

Bir mektupta Uğur Derman hoca, henüz yeni vefat eden Yahya Kemal için merhum ifadesi kullandığında Süheyl Bey akabinde yazdığı mektupta kendisini ikaz eder ve bu insanlara merhum ifadesi kullanmanın yanlışlığına vurgu yapar. Zira yaşamayanlar için merhum denileceğini, Fuzuli, Baki, Yahya Kemal gibi isimlerin ise rahmete muhtaç olmayıp eserleri ile yaşadıklarını ifade etmiştir. Geride bıraktığı bütün güzelliklere rağmen Süheyl Bey, “dostlar kabul ederse cim karnında bir nokta olmaya çalışacağım” demekle büyük bir tevazu göstermiştir. Elbette hatırlamak hatırlanmak güzel şey lakin o dönemde de büyük bir yalnızlık olduğunu görüyoruz. Nitekim mektupların bir yerinde “Kaybedilmeden bir şeyin hakiki değeri anlaşılamıyor” diyen Uğur Derman, Süleyman Nazif’ten şu mısraları naklediyor:

Sağlığında nice ehl-i hünerin

Bir tutam tuz bile yoktur aşına

Öldürüp evvel onu açlıktan

Sonra bir türbe dikerler başına.

İSTİKBALE YAZILMIŞ MEKTUPLAR

İsmi Gurbetnâme olan ancak hakikatte istikbale yazılmış mektuplar, bizlere çok şey söylemektedir. Süheyl Beye geride bıraktığı paha biçilmez tarihi, kültürel miras için teşekkür edip, minnetle yâd ediyor, Uğur Derman Hocamıza da eşşiz sanatımızı ihya yolunda nice hayırlı ömürler diliyorum.