Başı rahmet ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan Ramazan ayının yarısını geride bıraktık. Hatimler yarılanırken, mübarek Kadir Gecesi’ni hakkıyla geçirebilmek için itikafa hazırlıklar da başladı. Her Ramazan ayında olduğu gibi bu yıl da Kur’an-ı Kerimler okunarak dinimizin buyrukları anlaşılmaya çalışıldı. Eskiden Ramazan ayı öncesi “Kur’an”ların onarım için götürüldüğü bir geleneğin temsilcisi mücellitler vardı. Halen var, ama artık Kur’an onarımı için onlara kimse gitmiyor. Mücellit ve nadir eserler uzmanı Fatih Hündür ile bunun sebeplerini ve geleneği konuştuk.
Yaptığı işin, bir medrese kütüphanesinde görevli olan dedesinden miras kaldığını söyleyen Hündür’ün büyük dedesi de mücellitmiş. Uzun zaman Anadolu’da eserleri sanatsal değil de koruma amacıyla tamir ediyorlarmış. Dedesinden dikişleri, sırt kaplamayı, kopan sayfaları bir araya getirme gibi tamirleri öğrenmiş.
RAMAZAN ÖNCESİ CÜZLER HAZIRLANIRDI
Ramazan ayında ya da öncesinde Kur’an tamiri için kapısını çalanların olup olmadığını sorduğumuz Hündür, sitemle karışık şu cümleleri kuruyor: “Maalesef, biz bu dönemleri terk edeli çok uzun zaman oldu. Yani toplum olarak o kültürü bıraktık. Benim en sevineceğim şeylerden birisi, insanların Ramazan’dan önce “Kur’an”larını tamir ettirmeleri, hazırlamaları olur, ama bu eskide kaldı. Eskiden bir Kur’an’ı oluşturmak yıllar alıyordu. Bir yandan günümüzde ciddi bir maliyet de söz konusu. İnsanlar tamir ettirmek yerine yenisini almayı tercih ediyor. Bugün basılan kitaplar, bizim kültürümüzün bir parçası olup, iki yüz sene sonrasını görebilecek mi acaba? Eskiden Ramazan ayı yaklaştığında cüz takımları çıkarılır, mukabele okumalarında talebelere o cüzler dağıtılır, her biri bir cüz okurdu. Rahmetli dedem her Ramazan ayı öncesi mukabele için cüzleri hazır hale getirirdi. Talebelerin elinde uzun süre kalacak o cüzlerin bağlarını toparlar, yapıştırırdı. Nitekim Ramazan sonunda çoğu yırtılmış ya da dağılmış olurdu.”