Üsküdar-Eminönü vapurundayız. Saat sabah 9:25 bir hikayenin peşinden gidiyoruz. Tüm zamanların en çok sevilen ve kullanılan kokusu Eau de Cologne, yani kolonyanın bu topraklardaki öyküsünü dinleyeceğiz. İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, dedesi Hasan Şevki Efendi'yi ve kolonyalarını anlatacak. Ama önce kolonya kokularının Avrupa'dan ilk yükseldiği günlere uzanalım.
KOLONYAYI NASIL BİLİRDİNİZ
Kolonya'nın öyküsü aslında Avrupa'daki sınıf mücadelesine dayanıyor. Mucitleri hakkında kesin bilgi olmamasına rağmen, özellikle 16. yüzyıldan itibaren, Avrupa'da Burjuvazi sınıfının gözdesi olur. Aristokratların ağır kokulu ve pahalı parfümlerinin yerini burjuvazinin de güçlenmesiyle Eau de Cologne alır. Yani bizim kolonya daha geniş kitlelerin kullandığı ürüne dönüşür. Kolonyanın Osmanlı topraklarına ulaşması ise II. Abdülhamit dönemine rastlar. Eau de Cologne (Köln'de üretimine başlandığı düşünüldüğü için 'Köln suyu' olarak adlandırılır) firma sahibi Jean Marie Farina isimli üretici, “Fahri Saray-ı Hümayun Kolonyacısı” olabilmek için saraya başvurur. Böylece bizin kolonya 1882 tarihinde padişahın izniyle kullanılmaya başlanır. O döneme kadar gül suyunu misafirine ikram eden halk, ürünü çabuk benimser. Artık bayramın seyranın vazgeçilmezi bu yeni kokudur.
YIKILMIŞ BİR ÜLKEDE BİR GİRİŞİMCİLİK HİKAYESİ
İbrahim Çağlar'ın anlattığına göre, 1882 doğumlu büyük dedesi Hasan Şevki ise, 8 yaşlarında Çorum'dan saraya getirilir. O dönemde, Anadolu'dan seçilen ve gelecek vaat eden çocukları saraya getirip okutma geleneği malumunuz. Topkapı Sarayı'ndan ayrılınca Karaköy Kürekçiler Caddesi'nde kolonya imalatına başlar. 'Hasan Şevki kolonyaları' ismiyle bir fabrika kurar. Onun hikayesi aynı zamanda ülkemizdeki girişimciliğin ilk örneklerinden. Üstelik kolonya ve losyonlar Avrupa ve en çok Fransızların güdümünde tüm dünyaya pazarlanırken, bu işe kalkışır. Hatta markasını güçlendirmek için ürünlerinin üzerine 'Hassan Chevki' damgasını basar, bu bile ülkemizin ilk markalaşma çabalarından sayılabilir. Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Türkiye'nin şartlarını düşündüğümüzde, belki de birçoğuna göre 'deliliktir' ancak Hasan Şevki yılmadan kolonyalarını yüklenir ve yola çıkar.
Viyana, Berlin, Londra FUARLARINDAN ÖDÜL
Ülke sınırları ile yetinmeden alır başını ve yurt dışı fuarlara katılır. 1920'li yıllarda Viyana, Berlin, Londra, Milano, Madrid, o yıllarda katıldığı fuarlarda şirketini ve ülkemizi tanıtır. En başarılı şirketlerin seçildiği bu fuarlardan madalyalarla döner. Cumhuriyetin ilk yıllarında da girişimciliğini sürdüren Hasan Şevki Efendi'nin kolonya dükkanı zamanla Karaköy'ün simgelerinden olur. Hatta sonraki yıllarda 7 sene Atatürk'ün yaverliğini yapar.
100 YILLIK ŞİŞELER ŞİMDİ AÇIK ARTIRMADA
Kolonya şişeleri şu anda internet siteleri ve çeşitli müzayedelerde açık artırmada satın alınıyor. 1920'li yıllardan kalan Hasan şevki kolonyaları şu anda 800 liradan başlayan fiyatlarla satılıyor. Çağlar, aile üyelerinin şimdilerde dedelerinin yadigarının peşine düştüğünü ve kolonya şişelerini topladıklarını anlatıyor. Günümüzde antika sevenlerin ilgi odağında olan şişeler, neredeyse 100 yıllık. Bazılarına ise paha biçilemiyor.
Özel iplik fabrikasını dedem kurmuş
İbrahim Çağlar ile sohbetimiz sırasında, dedesinden kalma kolonya şişelerinin kendisi ve ailesi için manevi önemini anlatıyor. Dedesinden kalan mirasının önemini yine kendi hikayesi üzerinden anlatıyor: “İstanbul'da doğdum. Aslen Konyalıyız. Girişimcilik bizde bir aile geleneği. Annemin babası Hasan Şevki Efendi Türkiye'nin ilk kolonya fabrikasını kuran kişi. Ancak ana sektörümüz tekstil. Dedem Ebu Bekir Sıtkı Çağlar ise, ülkenin ilk özel sektör iplik fabrikasını kuran kişi. Tabii bu gelenek benim ticari hayatım için büyük bir şans oldu. 7 yaşımdan okul hayatımın sonuna kadar her yaz tatilimi ticaretle iç içe geçirdim. Bunlar benim için büyük şans oldu.” İbrahim Çağlar, aynı zamanda bu manevi mirası kendi torununa bırakacak olmanın da gururunu yaşıyor: "Aile hakikatten hayatın özü. Biz de ailece bu sıralar farklı bir heyecan yaşıyoruz. Bir kaç ay önce ilk defa dede oldum. Torunumla, ailemle bir arada olmaya özel bir hassasiyet gösteriyorum. Haftanın en keyifli saatleri de onlarla birlikte geçiyor diyebilirim.”