Kitapla yüz yıl direndik

Mazalto ve Eliza kardeşler tarafından bir asır önce Kohen Hemşireler Kütüphanesi olarak yola çıkan mekan, Kohen Kitap Kafe olarak Albert Sapan yönetiminde kitapçılığa devam ediyor. İngiltere ve Fransa’daki müzayedelerden el yazmaları getiren, yabancı yayınların Türkiye’deki ilk durağı olan mekan için Sapan, “Biz sadece kitapçı olarak, kitapla zamana direndik” diyor.

İlker Nuri Öztürk
Kohen Kitap Kafe

Bağımsız kitapçıların bir bir kapandığı bugünlerde Kohen Kitap Kafe, 100 yıldır raflarından kitabı eksik etmiyor. 1918 yılında İstiklâl Caddesi’nde Kohen Hemşireler Kütüphanesi adıyla kurulan mekan, önce İsveç Konsolosluğu bahçesine sonra da şimdiki yeri olan Tünel Pasajı’na taşındı. 500 sene önce Osmanlı topraklarına gelen İspanyol Musevisi bir ailenin iki kızı Mazalto ve Eliza Cohen’in kitabevi macerası, yurt dışından getirdikleri yabancı kitapların satışıyla başlıyor. İki kızkardeş sonrası kitabevini yeğenleri Samuel Sapan ve oğlu Albert Sapan bugüne kadar devam ettiriyor.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2019/03/23/02/42/resized_d190a-a0182906kohenfoto3.jpg

Kitabevinin hikayesini 54 yaşındaki Albert Sapan’dan dinliyoruz: “Kız kardeşler Fransa ve İngiltere ağırlıklı olmak üzere, yurt dışındaki müzayedelerden değerli el yazması kitapları alıp Türkiye’ye gönderirlerdi. Arkasından üniversite kitaplarını getirdik. İstanbul Üniversitesi’nin kitaplarını babamlar kurmuşlar, temin etmişler. Sonra Saint Benoit, Saint Pulcherie, Saint Michel, Saint Joseph gibi Fransız okullarının kitaplarını getirmeye başladık. Zaman içinde o bölüm de bitti, moda dergileri ithal etmeye başladık. Moda dergileri ve tasarım kitaplarının mümessilliğini aldık. Tüm Türkiye dağıtımını biz yaptık. Almanya ve Fransa’dan mağaza katologları da ithal ederdik. Tekstil konusunda geriydik, bu kataloglara bakıp insanlar üretim yapmaya başladı. Bu da aşıldı. Çünkü firmalar katalogları internete koymaya başladı, oradan bedava görünebiliyordu. Moda dergilerinin de satışı azaldı. Şimdilerde ise bu dergilerin dörtte üçü kapandı.”

TEK DÜZE DÜKKANLAR AÇILIYOR

Teknolojinin dezavantajına dikkat çeken Sapan, zaman içindeki değişimi şu sözlerle anlatıyor: “Artık bir şeylere ulaşmak çok kolay oldu. Eskiden döviz bulunamadığı için rahatça ithalat yapılamıyordu. Nostaljik açıdan bakarsak da eskiden günümüze geldikçe bir kötüleşme görebiliriz. Buranın araç trafiğine açık olduğu zamanları biliyorum. Okula troleybüsle gidip gelirdik. İnsan bu günleri özlüyor bazen ama modernliğin bir gereği bu. Pasajımız da öyle. Eskiden burada daha çeşitli iş grupları varken şimdi tek düze, kafe restoranlar açılmaya başladı. Biz sadece kitapçı olarak, kitapla zamana direndik. Geçtiğimiz yıldan itibaren ise kafe bölümümünü ekledik. Mecburen.”

KAPIDA NOBEL KUYRUĞU OLURDU

Çevre ve teknoloji sürekli farklı bir şekil alsa da değişimin etkisi Kohen Kitap’ın eşiğinden içeri girememiş. Kitapların ikinci el olmadığına dikkat çeken Sapan, “Raflarımızda 1918’den beri getirdiğimiz ama satılmamış olan yabancı dil kitaplar. Mobilya ve dekorasyon da o günlerdeki kütüphanemizden. Yurt içinden olduğu kadar yurt dışından gelen ziyaretçilerimiz de var. Uzun zamandır arayıp bulamadıkları kitaplar oluyor. Eskisi kadar yoğun olmasa da yine de kitaplarımıza talep var” diyor. O zamanın kültür seviyesini ise şu sözlerle anlatıyor: “Yeni çıkan kitaplar ilk olarak buraya gelirmiş. 50 ve 60’lı yıllarda özellikle Nobel Edebiyat ödülünü alan bir yazarın kitabı çıktığında İstanbullular kapıda kuyruk olurmuş.”

ÖZEN KARŞILIK BULUYOR

Kohen kardeşlerin hikayesi menü arkasından okunabilir. Kitabevinin kafe bölümünde Saint Sebastian Cheesecake ile Cortado ikilisi öne çıkıyor. Albert Sapan, “En kaliteli yiyecek ve içecekleri en iyi şekilde misafirlerimize sunmaya çalışıyoruz. Gösterdiğimiz özen zamanla karşılığını buluyor. Yüz yıllık güven aynı şekilde devam ediyor” diyor.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2019/03/23/02/39/resized_2e037-3cfeaaf4kohenler.jpg

Reşat Ekrem’den iki kardeşin hikayesi

Dönemin ağır şartlarında iki kız kardeşin zorlandığını belirten Albert Sapan, Reşat Ekrem Koçu’nun hazırladığı 1963 tarihli İstanbul Ansiklopedisi’ndeki bilgilere göre kitabevinin 4 lira sermayeyle kurulduğunu ve sonradan Musevi cemaatinin de yardımda bulunduğunu söylüyor. Koçu’nun yazdıklarının bir kısmını birlikte okuyalım: “İki kız kardeş yabancı diller üzerine kitabcılık yaparlar. Son zamanlarda İstanbul editörlerinin basıb neşretdikleri eserleri de alıp satmaya başlamışlardır... Her iki kız kardeş, işleri kitabcılık olduğu halde, doğub yaşadıkları İstanbul gibi bir beldede Türk edebiyatı ile meşgul olmadıklarından, Türkçeyi avami ağızla konuşurlar; anadilleri ve Türkçeden gayrı Mazalto Cohen Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Rumca, Elisa Benzimra da (Evlendikten sonra bu soyadını aldı) Fransızca, İngilizce, İspanyolca bilir; her ikisi de kahve tiryakisidir, seyahati severler, güzel sanatlara, bilhassa resme derin alakaları vardır; kütübhanenin ağır yükü Mazalto Cohen’in üstündedir, ev işleriyle uğraşamaz, o işler Elisa Benzimra’ya kalmışdır.”

6-7 Eylül’den herkes etkilendi

6-7 Eylül 1955 yılındaki olaylardan çoğu insan gibi etkilenen Kohenler’in camları kırılsa da komşuların sağduyulu davranışları daha büyük zararların önüne geçmiş. Yapılanların anlamsız olduğunu belirten Sapan, o günleri geride bıraktıklarını söylüyor.