Albayrak Medya Grubu, yaptığı kültür hamlelerini, 10 ulusal dergi yayınıyla taçlandırdı. Türkiye’nin önemli edebiyat, sanat ve kültür insanlarını grup çatısı altında bulunan; Cins, Gerçek Hayat, Post Öykü, Derin Tarih, Nihayet, Lokma, Bilge Çocuk, Bilge Minik ve Z Raporu dergilerinde bir araya getirmesinin ardından bir başka önemli adım daha attı.
Romandan şiire, tarihten düşünceye, klasik metinlerden özel edisyon çalışmalara kadar geniş bir yelpaze ve yüksek bir frekanstan yayın yapmayı hedefleyen Ketebe Yayınları’nı kuran Albayrak Medya Grubu, Türk kültür hayatında kalıcı bir yer edinmeyi hedefliyor.
Bugüne kadar kültür dünyasına 300 eser kazandırmanın gururunu yaşadıklarını ifade eden Ketebe Yayınları Yönetmeni Furkan Çalışkan, “Yayınevimiz Türk edebiyatının seçkin eserlerine, genç kalemlere, tarihin engin zenginliğine meraklıları ve araştırmacıları davet edecek nitelikteki çalışmalara, dünya edebiyatının hem güncel hem de klasik metinlerine, düşünce dünyasının verimlerine, maneviyat tarihinin köşe taşlarına ve gün yüzüne çıkmamış değerlerine ev sahipliği yapıyor. Mimarlar, matematikçiler, sanat tarihçileri, bilim tarihçileri, tasarımcılar, geleneksel sanatçılar ve geometrik desen analizlerine ilgi duyan herkes için özel bir çalışmaya imza atan Yazar Serap Ekizler Sönmez’in iki yılda tüm Anadolu’yu dolaşarak hazırladığı, Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili’ni kaleme aldığı “300. Kitap” koleksiyonculara özel baskısıyla kitapseverlerin karşısına çıkacak” dedi.
300'üncü kitap kültür dünyamıza bir armağan
Koleksiyon değeri taşıyan özel baskısıyla okuyucuya sunulan 300'üncü kitabı Furkan Çalışkan şu ifadelerle anlattı:
“İslam Medeniyetinin bilim ve sanat arasındaki bağlantı zenginliğinin en güçlü göstergeleri olan geometrik desenler, üzerinde yaşadığımız toprakların ruhuna açılan kapılar gibi bizimle birlikte yaşamaya devam ediyor. Anadolu’nun bu muazzam zenginliğini iki yıl boyunca karış karış gezerek, hem görsel hem teorik alt yapısını oluşturan Serap Ekizler Sönmez, kültür dünyamıza bir hazine armağan etmiş durumda. Kozmosun dilinin geometri olduğunu bilerek, sanatın bir milletin dünyayı kavrama çabası olduğuna işaret eden bu dev eser, geleneğin geleceği nasıl besleyebileceği konusunda da bir teklif sunuyor.
Sistematik geometrik alt yapıya sahip olanlar arasından seçilen 118 desenin hem cetvel-pergel konstrüksiyonu ile hem çokgen (poligonal) sistemleriyle hem de geometrinin izin verdiği farklı perspektiflerle üretimi sağlandı. Kitabın diğer analiz kitaplarından ayrılan en önemli yanı ise desenler arasındaki akrabalık ilişkilerine de dikkat çekmesi ve yeni tasarımlar oluşturmak için yönlendirici yaklaşımlarda bulunmasıdır. Bu yönüyle bakıldığında analizi yapılan desen sayısından çok daha fazla tasarım içerdiği söylenebilir.
Çalışkan ve Sönmez, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında tanıtımı dijital ortamda yapılması planlanan yayınevini ve "Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili" eserini anlattı.
Furkan Bey, Ketebe Yayınları 2'nci yılını geride bıraktı ve 300'üncü eserini yayımlamış oldu. Sizden yayınevinin vizyonu ve hedefleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz? Hedeflediğiniz noktaya ulaşabildiğinizi düşünüyor musunuz?
Furkan Çalışkan: "Ketebe Yayınları kuruluş aşamasında şöyle bir zihinsel alt yapıya sahipti. Türk kültür ve sanat hayatında yüksek bir irtifayı temsil edebilir miyiz? Bu irtifada önemli bir toplama ulaşabilir miyiz ve büyük bir kütüphane inşa etmek mümkün olur mu? Çünkü benim açımdan da Ketebe Yayınları'nın kuruluşuna katkı veren hocalarımızın, dostlarımızın bakış açısıyla da durum şöyle, bir yayınevi kurmak demek bir kütüphane inşa etmekle aynı şey. İnsanlar kütüphanelerini kurarken titiz oluyor. Bizi, kimliğimizi, kişiliğimizi, ufkumuzu, vizyonumuzu temsil edecek eserlere yöneliyoruz. Ketebe Yayınları da bir kütüphane inşa etmek istedi ve kütüphanenin temel taşları arasında da özellikle Türk sanatını ve entelektüel vizyonumuzu, mirasımızı, geleneklerimizi temsil eden eserlerin olmasını istedik. Buna mukabil dünyayı da yakından takip etmek de aldığımız kararlardan biriydi. Bu yüzden epey eseri de Türkçeye çevirdik.
Önümüzdeki süreçte kendi üretimlerimizi, yazarlarımızı, şairlerimizi de İngilizce, Arapça, İspanyolca gibi diğer dillere çevirerek dünyada dolaşıma sokmayı planlıyoruz. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Ketebe yüksek bir hızla yayın yaptı ve çabuk büyüdü. Burada çok büyük ve geniş bir editör kadrosu çalışıyor. Adı itibariyle de Ketebe, geleneksel İslam sanatlarına özel önem veren ve bu konuda bir yetkinliğe sahip olmaya başlayan bir yayınevi. Bu doğrultuda Serap Hanım, Türkiye'de özellikle geometrik desenler ve mimari konusunda çalışmalarıyla hepimizin dikkatle izlediği isimlerden birisiydi. Onun son iki yıl boyunca büyük bir çalışması olduğunu biliyorduk. 'Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili' isimli bu esere talip olduk. 300'üncü kitap olması bizim için çok anlamlı. Çünkü hayal ettiğimiz, bir yayınevi süreli yayından farklıdır. Yıllar içerisinde kademe kademe inşa edilir. Bizim için 300'üncü kitap böyle bir eser olmalıydı büyük bir emeğin, belki de bir ömürlük bir birikimin yoğun bir çabasının sonucu."
Geometrik desenleri fark etmem mimarlık tarihine merak salmamla başladı
Serap Hanım siz geometrik çizimler alanında çalışan bir sanatkarsınız. Bize kitabın detaylarından bahsedebilir misiniz?
Serap Ekizler Sönmez: "Sanırım geometrik desen analizine başlama sürecimle eşdeğer giden bir süreç kitabın hazırlanma süreci. Bu da yaklaşık 15 yıllık bir zaman. Çünkü benim ilk defa geometrik desenleri fark etmem mimarlık tarihine merak salmamla başladı. Mimarlık tarihini araştırma sürecinde Anadolu'daki birçok yapıyı gezmek gibi bir mecburiyet hissettim. Gittiğim her yerde, her coğrafyada bir-iki saat mesafe bile olsa mutlaka yönümü oraya çevirip önce orayı görüp sonra gideceğim noktaya gittim. Ciddi bir veri topladım. Tabii İslam mimarlık tarihini araştırma inceleme sürecinde geometrik desenler hele bir de Selçuklu olunca sanatın merkezine oturuyor. Mimarinin de önüne geçiyor. Bu geometrik desenlere aslında bir süsleme unsuru olarak herkes bakıyor ama ben bir kimyacı gözüyle de kimyadaki kristal sistemleriyle simetri gruplarının benzerliğinden hareketle bir bağlantı kurdum. Sonra basit geometrik desenlerin ufak ufak analizini yapıyordum ki 15 yıl önce internet de yaygın değildi, geometrik desenler hakkında hiçkimse hiçbir şey bilmiyordu, yayın yoktu. Kendim el yordamıyla doğru ya da yanlış bir şeyleri yakalamaya çalışıyordum. Bu birikmeye başladı bir süre sonra.
Uluslararası geometrik desenler çalıştayları tertip edildi 2013 ve 2014'te. Bu çalıştaylarda ben danışman olarak yer aldım. Bu çalıştayların bana katkısı çok oldu. Dünyadaki birçok uzmanın bu alana yaptığı katkıları bizzat kendilerinden görmek şansına ulaştım. Bu insanların aslında dünyada ne kadar söz sahibi olduklarını da gördüm. Biz o dönemde Türkiye'den de bir uzman katılsın diye düşünüyorduk. Çok araştırdık fakat Selçuk Mülayim Hoca dışında kimseye ulaşamadık analiz konusunda. Selçuk Hoca da zaten analizci olmadığı için kültür tarihi bağlamında güzel katkıları olmuştu. Biz çok üzüldük analiz konusunda niçin kimse çalışmıyor diye. Bu bir misyon da yüklüyor insana.
Geometrinin gelişim süreciyle geometrik desenlerin gelişim sürecinin paralelliğini gördüm
Bir araştırma merkezi kurulması, bir üniversitede bunun dersinin bu metodlar üzerinden verilmesi benim hayalimdi. O yüzden doktoraya başladım. Çünkü özellikle birçok sempozyum, panel, şura, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın kent kimliği üzerine hazırladığı yayınlarda kent kimliğinin altı sürekli çiziliyor. Açıkçası bir veri tabanını oluşmasını çok daha önemsiyordum. Yayına dönüşür mü dönüşmez mi onun hesabını yaparak yola çıkmadım fakat gelen teklif, yaptığım çalışmalardan bir kısmının yayına dönüşmesi şeklindeydi. Ben de çok mutlu oldum.
Bilim tarihinde matematiğin gelişim süreci çok önemli noktalar. Tam da bu noktalarda geometrik desenlerin izini sürdüğünüzde ve onların analizini yaptığınızda kompleksleşmeye ve yapının daha başka bir boyuta ulaştığı sürecin de bu yıllara karşılık geldiğine şahit oluyorsunuz. Geometrinin gelişim süreciyle bunun sanatsal dışa vurumu olan geometrik desenlerin gelişim sürecinin de paralelliğini ben gördüğüm için bilim tarihinin de çalışma alanı içerisinde olması gerektiğini düşünüyorum. Ketebe'nin son zamanlardaki yayınlarına baktığımda bilim tarihi çalışmalarına, düşünce tarihi çalışmalarında da önem verdiğini gördüm."
Anadolu'da karış karış gezilerek yapılmış bir çalışma
300'üncü kitap hem Ketebe Yayınları için hem de Serap Hanım için çok önemli ve kıymetli bir eser. Böyle bir eserin lansmanını yaşadığımız süreçte online yapmak durumundasınız. Hem lansmanın online olması hem de fiili olarak iş başında olamamak süreci nasıl etkiledi?
Furkan Çalışkan: "Biz aslında pandemiden önce üçüncü yılımıza giriş ve 300'üncü kitabımızı tanıtmak maksatlı büyük bir lansman hazırlığındaydık. İstanbul'da bir toplantı tertip edecektik ve buna özel bazı hazırlıklar da yapmıştık. Hatta Serap Hanımdan da kitabın hazırlık sürecini gelen misafirlerimize anlatmasını rica edecektik. İki yıllık, Anadolu'da karış karış gezilerek yapılmış bir çalışma bu. Onun fotoğrafları var. Bunun ortaya çıkış sürecini anlatan bir de fotoğraf sergimiz olacaktı. Tabii pandemiden dolayı bunları gerçekleştiremedik ve bizim için de farklı bir deneyim olan daha dijital bir lansmana yönelmemiz gerekti. Fakat bizim enerjimizi açıkçası çok bozmuyor. Yayınevi olarak da şu anda bütün editörlerimiz ve çalışanlarımız aynı ruh ve heyecanla evden işlerini yapıyorlar. Mümkün mertebe üretmeye devam ediyoruz. Ketebe Yayınları’nda kitap üretme ve kültür hayatımıza katkı verme yönünde bir yavaşlama olmadı. Bu konuda da normalimizi korumaya çalışıyoruz. Nasip böyleymiş fakat önemli olan bu yayınevini buraya getirmek ve en azından 300'üncü kitabımızı bu kadar önemli bir eserle gerçekleştirmekti. Bundan dolayı da çok mutluyuz."
Çalışmalarımın kitaba dönüşme süreci iki yıl oldu
Serap Hanım, online bir lansmanla eseriniz tanıtılacak, bir yazar olarak nasıl bir heyecanınız var?
Serap Ekizler Sönmez: "Yaptığınız çalışmalar gün yüzüne çıkmaya yakın zamanda sizi bir stres basıyor. Ciddi bir sorumluluk. Ben çok mutlu olamıyorum, bunu itiraf edeyim. 'Evet ne güzel, nihayet kitabın çıkıyor' diyorlar. O ana kadar çıksın diye çalışıyorsunuz. Çünkü kitabın baskıya hazırlık süreci ve sonraki aşamalar çok uzun süre gerektiriyor. Bir yılı aşkın bir süredir baskı ve dönüşüm aşamasında bekleyen çalışmalar da olabiliyor. Heyecanla bu kitabın basılacağı haberini almak istiyorsunuz. Haberi aldığınızda çok mutlu oluyorsunuz.
Lansman olayına gelince, tabii ki çok onurlandım. Bir taraftan da bu kitap bir başlangıç ve daha güzeli, daha büyüğü, daha kapsamlısı 10 cilde gidebilecek kadar geniş bir sahada sadece 3 ciltlik bir çalışma. Tabii bütün bu büyüklük içerisinde sizin onun hangi noktasında durduğunuzu biliyor olmanız açıkçası kendinize de çok kocaman anlamlar yüklemiyor. Ama çok emek verdiğimizi söylemeliyim. Sadece benim çalışmalarımın kitaba dönüşme süreci iki yıl oldu. Bu süreçte kendi çektiğim fotoğrafları yayınevinin çıkaracağı bu çalışmada kullanamazdım. Çünkü fotoğraf kalitesi çok yüksek değildi. Sağ olsunlar her şeyin en güzeli olsun diye çok titizlendiler. Mehdi Öztürk ve Erkan Bülbül, iki profesyonel fotoğrafçı benim işaret ettiğim adreslere nokta nokta giderek, yoğun bir çalışma temposuyla fotoğrafladılar. Online olan şeyleri sevemedim, sevemiyorum da... Çünkü insan enerjisini seviyorum, onu fark ettim bu süreçte. Derslerimde de iletişim kurduğum öğrencilerimde de birlikte güzel şeyler yaptığınız insanlarla aynı enerjinin o ortamı kaplaması bence muazzam bir duygu ve çok insani bir şey. Yani Allah tarafından lütfedilmiş bir şey. Güzel insanlar, güzel insanlarla hep bir araya geliyorlar bu enerjiyi çoğaltmak için. Açıkçası ben o enerjiyi sevdiğim için interaktif şeyleri, insanlarla bir arada olmayı seviyorum. Ama tabii ki böyle bir imkanın olması bile bir şükür vesilemiz. Ben bir adım atılmış olmasından çok mutluyum."
Bundan 2-3 yıl sonra da basacağımız kitaplar belli
Ketebe Yayınları olarak bugüne kadar edebiyattan tasavvufa, tarihten psikolojiye birçok alanda eser neşrettiniz. Bundan sonra okuyucularınıza neler hazırlayacaksınız? Ajandanızda neler var?
Furkan Çalışkan: "Yayınevi aslında büyük bir kompozisyon demektir. Biz yayınladığımız kitapları bir yapbozun parçaları olarak düşünüyoruz. Ortaya bir resim çıkması gerekiyor, bu yüzden dizilerimiz ve serilerimiz var. Bunlara çok önem veriyoruz. Çok fazla branşta yayın yaptığımız için ortaya tutarlı bir toplam koymamız gerekiyor. Ketebe Yayınları'nda böyle bir akıl var. Bundan 2-3 yıl sonra da basacağımız kitaplar belli, hepsini önceden çalıştık. Çeşitli dizilerimiz var, koleksiyon serilerimiz, poetika serilerimiz var. Bir sanat kitaplığı oluşturmak konusunda özel bir dikkate sahibiz. Biz sadece mimari üzerinden değil aynı zamanda geleneksel İslam sanatlarından modern sanata kadar çok önemli eserleri yavaş yavaş yayınlayacağız. Böylece Türkiye’de sanatseverler için bir koleksiyon toplamı oluşturmuş olacağız. Zaten İslam düşüncesi, felsefe, bilim, modern Batı düşüncesi ve yerli edebiyat konularında sürekli ve yüksek bir hacimle yayın yapıyoruz. Burada da bir külliyat oluşturma niyetindeyiz. Yazarlarımızın bir iki kitapları değil bütün eserlerinin bir külliyat toplamında olması bizim için çok önemli. Sabırla, yavaş yavaş, adım adım büyük bir kütüphanenin parçalarını oluşturuyoruz. 300'üncü kitap da bu yüzden büyük bir adım bizim için. Bundan sonra Ketebe Yayınları’nın kitapseverler ve sanatseverler için büyük sürprizleri olacak. Umarım istediğimiz noktaya ulaşırız."