Kemal Tahir, Turgut Uyar ve Ömer Seyfettin

Kemal Tahir’in kitapları bir proje hâlinde Ketebe’den yayımlanıyor. Projenin başında İsmail Coşkun var. Onun gayretiyle romancının kurgu dışı metinleri ve bu metinler üzerine değerlendirmelerin yer aldığı yeni kitaplar gün yüzüne çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde bunlara İsmail Coşkun ve Mehmet Güven Avcı editörlüğünde iki kitap daha eklendi.

Yakup Öztürk
Kemal Tahir.

Kemal Tahir’in Son Posta gazetesindeki yazı ve röportajları ile 1950’lerin ortasında çeşitli mecralarda yayımladığı yazıları, soruşturma ve söyleşi cevapları okur karşısına çıktı. Son Posta’daki ürünleri Yüz Bin Çiçek Saksısına Bakan On Adam adıyla kitaplaştı. Burada daha çok gazete muhabiri Kemal Tahir’le karşılaşıyoruz. Geniş hacmi karşısında edebiyat meselelerine dair başlıkların sınırlı olduğu bu kitapta Kemal Tahir’in denemeye yaklaşan haber metinlerini ve gözlemlerini okuyoruz. Edebiyat tarafında ise dikkat çekici başlıklar yer alıyor. “Şair ve Romancılarımız Bize Bu Sene Ne Okutacaklar?” başlıklı beş sayılık tefrikada kalabalık bir kadro var. Bunun dışında Hüseyin Rahmi ile bir mülakat da dikkat çekiyor. Beni bu kitapta en heyecanlandıran kısım ise Türk edebiyatçılarının Pierre Loti ile Claude Farrere’in “Türk dostluğu” üzerine değerlendirmeleri oldu. Farrere’i bilmem ama Loti üzerine bir dönem uzun tetkikler yapmış biri olarak bu isme Türkler arasında bu derece neden önem atfedildiğini anlamamıştım. Ciddî psikolojik sorunları olan bir portre vardı karşımda. Selami İzzet, Aka Gündüz, İbrahim Alaeddin gibi isimler Loti’ye bakışta benim elimi rahatlatan sözler sarf ediyorlar. Okurların bugün de ilgisini çekecektir. İkinci kitap Kolaya Kaçmayalım başlığı ile yayımlanmış. Artık Kemal Tahir’in romancı kimliği ile Türk edebiyatının merkezinde yer aldığı yıllar. Yayımladığı her romanından sonra yeni bir tartışma başlatan, Tanzimat senelerinden beri batılaşma macerasını artırarak sürdüren Türk toplumu karşısında sözünü dinleten bir düşünür ile karşı karşıyayız.

Kolaya Kaçmayalım, büyük nispette Kemal Tahir’in kendi romanları vesilesiyle Türk romanı ve hikâyesi ile yer yer Türk şiiri üzerine yazılardan oluşuyor. Bunlara soruşturma ve söyleşilere verdiği cevapları da ilave ediyorum. Türkiye’nin 1950’lerdeki siyasî ortamından ve özellikle sol düşüncenin durumundan bahisler açıldığı da görülüyor. Kemal Tahir’in romana bakışı, onun gerçekçi roman diye tanımladığı roman anlayışı, romanları özelinde neleri hedeflediği gibi okur ve araştırmacılara rehberlik eden ve oldukça cesur, açıklayıcı ifadelerle zenginleşen bu metinler romancının batı karşısındaki mevkiini tayin ediyor, yerli aydın sorumluluğunun ne olduğuna da cevaplar veriyor. Bu kitabı Ömer Seyfettin üzerinden edebiyatta Türkçülük düşüncesine dair şahsî bakışımla örtüşen sözler açıtığı için ayrıca değerli buluyorum.

Kemal Tahir.

ÖMER SEYFETTİN BATICILIĞA KARŞI DURAMAZ

Kemal Tahir, Ömer Seyfettin ve arkadaşlarına dair tespitlerini düpedüz dile getiriyor. Ona göre, Ömer Seyfettin batıcılığa karşı çıkamaz. Çünkü onların dünyada var olmalarının sebebi, batıcılığa yol açmak için hürriyet hareketine girmiş olmalarıdır. Osmanlılarda hâkim ırk Türk ırkı olduğu hâlde, hangi gerekçe ile olursa olsun, bu ırkın ırkçılığa yönelmesi “kendi kurduğu ve yaşattığı imparatorluktan peşin peşin vazgeçmesi demektir.” Kemal Tahir’e göre Ömer Seyfettin, İttihatçı subayların içindedir ve bu takımın yazarıdır. Bu sebepten onun ideolojisi gerçekçi sayılamaz. Bu İttihatçı subaylar, “Alman emperyalizminin etkisiyle” Osmanlıyı kurtarmak için ırkçılığa sapmışlar ve tarih sahnesinde yer alma nedenlerine sırt çevirmişlerdir. Böylece Ömer Seyfettin’i gerçek dışına sürüklemişlerdir.

Turgut Uyar

TURGUT UYAR’IN DİVAN’I

Kemal Tahir’in Turgut Uyar’ın Divan’ı hakkında yazdığı bir yazısı da epey ilgi çekici. Önce şu vurgusuna bakalım. Kemal Tahir’e göre Türklerin Anadolu’daki bin yıllık tarihi, Batıda insanın, insanı, Batılıların Doğuluları sömürmelerine mecbur bırakan bir ekonomik temele dayanmadığı için “onurlu” bir tarihtir. Oysa böyle bir tarih sistemli olarak reddedilmekte, yeni kuşakların bu tarihi tanımaları engellenmektedir. Kemal Tahir’e göre tarihine dönmeyecek, gelecek için tarihinden güç almayacak bir toplum yoktur. “Biz de ergeç tarihimize dönecektik.” deyip sözü Nazım Hikmet ve Turgut Uyar’a getirir. Nazım Hikmet’in 1930’larda Bedrettin Destanı’yla beş yüz yıl gerilere gitmesi tesadüfî değildir. Kemal Tahir, Türk tarihine dönüşün önemli adımlarından biri olarak Divan’ı gösterir. Türk şiirine yeni alanlar açacak olanlar divan, tekke, halk edebiyatıyla, Tanzimatçıların yeni, Nazım Hikmet’in sosyalist edebiyatıyla hesaplaşmak, yerli ile yabancı olanı birbirinden ayırmak zorundadır. Kemal Tahir’e göre Turgut Uyar, Divan’ıyla böyle “yaman” bir mücadeleye girişmiştir.

GERÇEKÇİ ROMAN

Kemal Tahir’de “gerçek” kelimesini özel anlamları vardır. En başta kendi köklerimize dönmeyi gerçeklik olarak tarif eder, yabancılara ait “maskaralıklardan” uzaklaşmayı, Türk okurun karşısına yerli gerçeklerimizle çıkmayı savunur. Türkiye, II. Dünya Savaşı’ndan beri az gelişmiş, geri kalmış gibi “iftiraların” saldırısı altındadır. Bu iftiralarla, kendi kendimize aşağılık duygusuna kapılmamız amaçlanır. Kemal Tahir, Türkiye’deki sosyalist düşüncenin aykırı temsilcilerinden biridir. Varlık sebebi itibarıyla yerliliğin karşısında olan sosyalizmin dahi yerlileştirilmesi gerektiğini düşünür. Türkiye’de aydınlar uzun süre Stalin’in, sonra da Mao gibi “tanımadığımız ve bilmediğimiz bir adamın arkasından” koşmuştur. Kemal Tahir’e göre Türk sosyalisti, Türk komünisti olmak lazımdır.

Kolaya Kaçmayalım, on yılı aşan hapishane günlerinden, hapse giriş sebebinden, Nazım Hikmet’le nasıl tanıştığından, Devlet Ana’da neyi hedeflediğinden, Yorgun Savaşçı’da Atatürk’le değil Kemalizm’le mücadele ettiğinden, Rahmet Yolları Kesti’de asıl muhalefetinin Yaşar Kemal’e olmadığından da bahisler vardır. Kemal Tahir’in kurgu dışı metinleri Yedigün, Karikatür, Karagöz ve Tan yazıları ile devam edecektir.

HAYAT
Tanbûrî Cemil Bey çalıyor eski plâkta