Dünyanın en ünlü boksörlerinden ve aynı zamanda önemli bir İslam aktivisti olan Muhammed Ali’nin “Kelebeğin Ruhu: Hayat Yolculuğuna Dair Düşünceler” adlı kitabı, Ketebe Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. Muhammed Ali, Kelebeğin Ruhu’nda hayattan öğrendiklerini ve mücadelelerinden edindiklerini okurlarıyla paylaşıyor. Doğruları İslam’dan öğrendiğini söyleyen Ali, dini için savaşan, ırkı için mücadele veren ve inancıyla büyüyen savaşçı ruhlu bir insan olmasıyla tanınıyor. Muhammed Ali, kitabında hayatının dönüm noktalarını, hayata dair izlenimlerini, yaşamındaki önemli noktalara dair yorumlarını bizzat kendi kaleminden anlatıyor.
TASAVVUFİ DÜŞÜNCELERİ DE VAR
Boks hayatının ardından Parkinson hastalığına yakalanan ve sağlığıyla da mücadelesi başlayan Ali, yaşarken deneyimlediği farkındalığa da şu sözleriyle yer veriyor: “Beden ve zihin, hayatı deneyimlemek için sadece birer araçtır. Bu farkındalık benim Parkinson ile yaşamama yardım etti.” Ruhuna dokunan ve kalbine ilham veren ideallerin, hikâyelerin ve felsefelerin çoğunu İslâm hakkındaki çalışmalardan öğrendiğini belirten Ali, kitabının “İlk Yıllar” başlığını verdiği bölümünde, siyahi olmanın ona yaşattığı zorluklardan bahsediyor ve siyah olan her şeyin kötü ve iticil kabul edildiğini ifade ediyor. Bu konuda dünyada bir fark meydana getireceğini belirten Ali, “Boksun bana büyüdüğüm zamanlarda eksik olan siyah bir rol modeli olmam konusunda yardım edeceğini düşünüyordum” diyor. Kitap, onun ve kızı Hana Yasmeen Ali’nin bazı şiirlerini ve Muhammed Ali’nin tasavvufi düşüncelerini de içeriyor. Muhammed Ali, kitabının giriş yazısında şunları söylüyor: “Bu kitap hayatımın bir yansımasıdır. En hatırlanmaya değer bazı deneyimlerimi tasvir ediyor ve şu an olduğum adam haline nasıl geldiğimi anlatıyor. Boksa başladığımdan beri uzun bir yol katettim. Tüm dünyayı dolaştım ve her türden insanla karşılaştım. Allah’ın herkesi yeryüzüne dağıtarak ve bizi farklı farklı yaratarak bu gezegeni güzelleştirdiğine inanıyorum. Milletlerimizin hedefi anlayış, farklılıklarımıza saygı ve benzerliklere övgü üzerine çalışmak olmalı. Farklılıktaki güzelliğe değer vermeliyiz. Eğer bütün çiçekler aynı şekilde, renkte ve boyutta olsaydı, dünya çok sıkıcı olurdu.”