Kalem ve kitap mücadelemizin iki önemli silahı -4

Raja Shehadeh: Yerinde kalma kararlılığını sürdürerek direniyorum.

Arşiv

Yazarlar geçmişte Filistin direnişini nasıl desteklediler?

Edebiyat, Filistin direnişini harekete geçirmek ve Filistinlilerin içinde bulunduğu çıkmazın daha iyi anlaşılmasını sağlamakta her zaman önemli bir rol oynamıştır. 1948’den önce ‘Filistin Şairi’ olarak bilinen İbrahim Tuqan’ın şiirleri yaygın olarak okunuyor ve ezberleniyordu. 1967’de İsrail’in Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi’ni işgal etmesinden sonra kız kardeşi Fadwa Tuqan da önde gelen direniş şairlerinden biri olarak popüler oldu. Mahmud Derviş’in şiiri, Filistin direnişinin diğer tüm edebi ürünlerinden açık ara önde gelse de Derviş, bu mücadelede yalnız değildi. Onun şiirleri nazım için ne kadar önemliyse, Ghassan Kanafani’nin yazıları da nesir için o kadar önemli bir konuma sahipti. Kanafani’nin ‘Güneşteki Adamlar’ kitabı, nesillerdir Filistinliler için direnişin sembolü olmayı sürdürüyor. Ayrıca Batı Şeria’da yaşayan ve bu mücadeleye destek veren Sahar Kaliefeh gibi başka yazarlar da var. Kaliefeh’nin 1976’da yayımlanan Vahşi Dikenler kitabı, İsrail işgali altındaki Filistinlilerin yaşamını anlatan ilk romanlardan biriydi. İşgal altındaki bölgenin koşulların gerçekçi bir şekilde anlatan roman, işgale karşı direnişi canlandırmaya yardımcı oldu. Suad Amiri, Şaron ve Kaynanam adlı kitabında, İsrail’in işgal altındaki topraklardaki uygulamalarla mizah yoluyla alay etmeyi seçmişti. Aralarında Fadi Judeh’in de bulunduğu İngilizce yazan Filistinli yazarların da katkısıyla Filistin edebiyatı, Filistinlilerin topraklarında yaşananlar hakkında ne hissettiklerini daha anlaşılır kılmak için önemli bir araç oldu.

Onlardan nasıl bir miras devraldınız?

Ben kimseden ilham almadım ve kendi yolumda ilerledim. Her zaman yazmak için özel bir konuya sahip olduğumu düşündüm. İsrail’in, ağır işgal şartları altında yaşayan Filistinlileri bu topraklardan söküp atmayı amaçlayan sömürgeci uygulamalarına karşı yurttaşlarımın çoğu gibi silahlı mücadeleyi değil, sumoud’u yani yerinde kalma kararlılığını sürdürerek direnmeyi seçtim. Bu konuda avukatlık eğitimimin ve tecrübemin çok faydasını gördüm.

Filistin’deki soykırımın ilk yılı geride kaldı. Bugün olanlara karşı kaleminizle nasıl direniyorsunuz?

Medyada, Gazze’de yaşanan yıkım ve ölümleri ortaya koyan pek çok yazı yer aldı. Bu bilgileri tekrarlamak bize yarar sağlamayacak. Ben, bizi bu noktaya getiren çatışmanın nedenleri hakkında yazmaya çalışıyorum. Son kitabım ‘İsrail Filistin’den Neden Korkuyor’da 1948-49 döneminde gerçekleşen Nekbe hakkında yazdım. Olayların bu yönleriyle ele alınmasının içinde bulunduğumuz çıkmazı açıklamaya büyük ölçüde yardımcı olacağına inanıyorum.

Semir Atiyye: Kültür bayrağını taşımaya devam ediyoruz.

Geçmişte yazarlar Filistin direnişini nasıl destekledi?

Filistin yazarları ve entelektüelleri; Filistin’in vatanları olması sebebiyle işgale karşı yazarak, farkındalık ve bilgi üreterek direndiler. Bu mücadele; başından itibaren tarih, kültür, sanat gibi mümkün olan tüm araçlarla devam etti. Mustafa el-Dabbagh, “Filistin Ülkemiz” adlı ansiklopedisini 1948 yılında yazmaya başladı. Verdikleri mücadele sebebiyle çok büyük bedeler ödemeyi göze aldılar. Filistin Araştırma Merkezi’nin kurucusu da olan yazar Enis Sayığ, 1972’de bir suikast girişimine maruz kaldı. Aynı yıl, roman yazarı Gassan Kanafani bir suikaste uğradı. Bir yıl sonra da şair Kemal Nasır öldürüldü. Filistinli entelektüeller; yazarlar, edebiyatçılar, ressamlar; hem kalemin, fırçanın ve müziğin bu mücadeledeki önemini hem de vatan savunmasında kendilerine düşen rolü çok iyi biliyordu. İsrail’in karikatürist Naci Ali’yi 1987 yılında Londra’da öldürmesinin, binlerce entelektüeli hapse atmasının, Filistin içinde ve dışında birçok araştırma ve kültür merkezini yok etmesinin sebebi de buydu. Tüm bu yaşananlar, Filistinli yazarların kültürel ve entelektüel direnişe destek vermesi, teslim olmayıp topraklarına ve vatanlarına sıkı sıkıya bağlı kalmaları nedeniyle oldu. Nekbe’den bu yana Filistinli yazarlar dünyanın yüzlerce ülkesini ziyaret ederek davalarını anlattılar. Filistin’in özgürlüğü ve halkının geri dönüşü için farklı dillerde yazılar yazdılar.

Bugün onlardan nasıl bir miras devraldınız?

Bu, çok önemli bir soru! İsrail’in ilk başbakanı David Ben-Gurion’a, “Bu toprakların sahiplerinden nasıl kurtulacaksınız?” diye sorulduğunda, “Babalar ölür, çocuklar unutur!” cevabını vermişti. İşte bu yüzden siyonistler, en başından itibaren bizim unutmamızı istediler. Tarih, toprak ve atalarımıza dair hafızamızın silinmesini, Kudüs’ü, vatanı ve mirasımızı unutmamızı amaçladılar. Bense, benden önceki direnişçilerden farkındalık yaratma; tarihimize, kültürümüze, mirasımıza sahip çıkma iradesini devraldım. Harflerimi, kelimelerimi, şiirlerimi silmelerine izin vermemek, bir yandan Filistinli şairlerin şiirlerini korurken diğer yandan kendi yeni şiirlerimi yazmak görevim oldu. Rahmetli şair Harun Haşim Reşid, mülteci kamplarındaki çocuklar için, “Döneceğiz, kesinlikle döneceğiz” adlı bir şiir yazmıştı. Bu tema; Filistinli şairlerin yanı sıra Filistin’in hikayelerini, romanlarını, makalelerini, şarkılarını kaleme alan, resimlerini yapan herkesin eserlerine sindi. Şimdi de biz kültür bayrağını taşımaya devam ediyoruz. Yazıyor ve çocuklarımızı yazmaya teşvik ediyoruz. Sürdürdüğümüz kültürel ve yaratıcı miras, bu toprakların bizim olduğunun en önemli kanıtlarından biri. Büyük şair Mahmud Derviş’in dediği gibi: “Burası eskiden Filistin’di, hâlâ Filistin ve hep Filistin kalacak!”

Filistin’de yaşanan soykırımın birinci yılı doldu. Bugün yaşananlar karşısında sizler kaleminizle nasıl direniyorsunuz?

Soykırımı ve aynı zamanda zafer ve özgürlük umudunu anlatan bir şiir kitabı yayımladım. Şu anda ikinci şiir kitabımı, “Aksa Tufanı” üzerine hazırlıyorum. Ayrıca yazarlar ve sanatçılarla iletişim kurarak, ‘savaşan kelimeler’ yazıyoruz ve ressamların yarayı kanatan ama yaklaşan sabah ışığını gösteren resimler yapmalarını teşvik ediyoruz. Kalem ve kitap, mücadelemizin iki önemli silahı. Bu konuda sürekli yazmak bizim için bir görev ve sorumluluk. Yönettiğim Filistin Kültür Evi isimli kurum, Gazze’deki soykırımı ilk aylardan itibaren kültürel olarak takip etmeye başladı. Geçtiğimiz Mayıs ayında edebiyat ve sanat konulu bir ansiklopedi hazırlamaya başladık. Verilen eserlerin bir kısmını Türkçeye çevirmeyi hedefliyoruz. Gazze’nin sesi duyulsun diye Türkiye içinde ve dışında büyük kültürel etkinlikler düzenliyoruz. Bu çalışmaları sürdürmeyi ve geliştirmeyi amaçlıyoruz. Gazze’de okullar, üniversiteler, kültür merkezleri, kütüphaneler sığınaklara dönüştü ve her gün bombalanıyor. Karşımızdaki düşman sadece insanı, kadınları, çocukları değil, kitabı ve okulu da katlediyor. Gazze’deki eğitimi ve kültürel durumu takip etmek, çocuklarımızın bilgi edinme ve güvenlik hakkını dünyaya anlatmak önemli bir görev. Kültürel mücadeleye devam etmek zorundayız. Bu mücadele, hak ile batılın, gerçek tarihle sahte tarihin ayırt edildiği bir alan.