Kalem ve kitap mücadelemizin iki önemli silahı -2

Taghreed Najjar: Kendilerini “özgür dünya” olarak adlandıranların ikiyüzlülüğü ortaya çıktı.

Arşiv

Geçmişte Filistin’in direnişine karşı yazarlar nasıl destek verdi?

Yazarlar, gazeteciler; hangi alanda eser veriyor olurlarsa olsunlar, olayları hedef kitlelerine uygun şekilde belgelendirmede kritik bir rol oynadılar. Onların desteğiyle güçlenen mücadelede son bir yıldır sosyal medyada canlı yayınlanan ve dünya tarafından tanık olunan bir soykırım yaşanıyor. İsrail, hiçbir ceza almadan, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 40 binden fazla insanı öldürdü. Gazze’nin binalarının ve altyapısının yüzde 80’ini yok ettiler. Hastaneler, okullar, üniversiteler, camiler ve kiliseler hedef alındı. Hepsi harabeye döndü. Dünya genelindeki vicdan sahibi insanlar yaşananları protesto ederken, hükümetler gözlerini yumdu. İnsanlık, demokrasi, eşitlik ve adalet ilkelerine alay ettiler. Kendilerini “Özgür dünya” olarak adlandıranların ikiyüzlülüğü ve çifte standartları, vaz’ettikleri değerlerin sadece birer maske olduğunu ortaya çıktı.

Filistin’de yaşanan soykırımın birinci yılı doldu. Bugün yaşananlar karşısında sizler kaleminizle nasıl direniyorsunuz?

Bir çocuk ve genç yetişkin kitapları yazarı olarak, Filistin konusunu okurlarımın yaşlarına uygun biçimde ele kitaplar yazdım. Ayrıca, Filistin mücadelesinin farklı yönlerini keşfeden birkaç roman da kaleme aldım. Bunlardan biri olan Against the Tide (Ateşe Karşı), Gazze’nin ilk kadın balıkçısı olan genç bir kızın hikayesinden esinlendi. Bu roman Türkçeye de çevrildi. Ayrıca kitaplarım, gençlerin gerçekleri öğrenmelerine yardımcı olan ek materyal olarak okullarda da okutuluyor. Bugüne kadar Gazze’deki son soykırıma yanıt olarak, çocuklara yönelik Arapça ve İngilizce birçok kitap yazıldı. Bu kitaplar, gençleri Filistin kimliği ve hakları hakkında eğitmeyi amaçlıyor. Ayrıca, birçok sosyal medya bloggerı, genç kitleleri çatışmanın kökleri ve Filistin halkının on yıllardır maruz kaldığı adaletsizlikler hakkında bilgilendirmede önemli bir rol oynuyor.

Tariq Asrawi: Bizi kültürel olarak da yok etmeye çalışıyorlar

Geçmişte Filistin’in direnişine karşı yazarlar nasıl destek verdi?

Filistin özgürlük hareketi; 1948’de yaşanan ve Filistin’in işgalden kurtulma çağrısını yapan devrimden, Nekbe’den önce de yalnızca bir silahlı mücadele değildi. Bağımsızlık fikrine bağlı yazarlar ve entelektüeller, ulusal/kültürel kimliğin köklerini derinleştirmek ve onu kaybolmaktan korumak için çalıştılar. Onların başlattığı ‘yaratıcı yazı’ sayesinde Filistin ulusal mirasının önemli bir bölümü belgelenebildi ve bu miras, şiir, kısa öykü, tiyatro gibi edebi türler aracılığıyla gelecek nesillere aktarıldı. Filistinli yazarlar, Nekbe’den bu yana Siyonist işgale karşı mücadelede önemli bir rol oynadılar. İbrahim Tuqan, Gassan Kanafani, Mahmud Derviş ve diğer Filistinli edebiyatçıların eserleri, kimliğimizi çalmak için sistematik olarak çalışan işgale karşı Filistin kimliğini koruyan bir duvar oldu. 1936 Devrimi’nin halk şairi olarak bilinen Nuh İbrahim de onlardan biriydi. Nuh İbrahim, Burak İsyanı ve 1936 Devrimi gibi önemli olayları şiirini kullanarak belgeledi. “Akka Hapishanesi’nden” adını verdiği ve Akka Hapishanesi şehitlerini övdüğü şiiri, İngiliz işgali döneminden beri, altı nesildir tekrarlanan bir milli marş haline geldi. İşgalci güç, ilk günlerden itibaren Filistin halkının mirasını ve kültürünü çalmak için büyük çaba harcadı. Kendisi homojen bir toplum oluşturmamıştı. Ortak bir kültürel kimliği ya da toplumsal geleneği yoktu. Farklı coğrafyalardan, farklı geleneklere mensup toplulukların bir araya getirilmesiyle oluşmuş melez bir toplumdu. Bu nedenle, topraklarımızı işgal etmekle yetinmediler, Filistin kültürel ve entelektüel mirasının yemeklerini, kıyafetlerini, müzik ve sinema gibi bütün özgün unsurlarını işgal etmeye çalıştılar. Kültür işgali cephesinde, karşılarında yazarlarımızı ve sanatçılarımızı buldular. Eserleriyle kültürel mirasımızı koruyan ve onu gelecek nesillere aktaran bu isimler, kültürümüzün ve entelektüel birikimimizin temellerini de yeniden oluşturmuş oldular.

Bugün onlardan nasıl bir miras devraldınız?

İşgalin, Filistin şiir ve şarkılarını, kitaplarını yasakladığı, yapılan kayıtların dağıtımını engellediği dönemleri çok iyi hatırlıyorum. Yasaklı kitapları, ses kayıtlarını bulunduranlara hapis cezası veriliyordu. Ancak bu yasaklar, eserleri ve kayıtları bizim için daha önemli bir hale getirdi. Elimizdeki kayıtları gizlice değiş tokuş ediyor, ezberliyor, birbirimizle paylaşıyorduk. Bu eserler bilgi birikimimin ve kültürel kimliğimin oluşmasına büyük bir katkı sağladı. Yaşadığımız süreç, birikimsel bir nitelik taşıyor. Bizden önceki nesil yazarlarının ve sanatçılarının görevi bize geçti. Çağdaş yazarlar; kendilerinden önceki kültürel mirasa katkıda bulunarak onu zenginleştiriyor. Verdiğimiz her eserde bu sorumluluğu hissediyor; halkımıza hem yaratıcı olmayı hem de belgeleme görevini yerine getirmeyi taahhüt ediyoruz. Ben de şehit hikayeleri, Filistinli esirler için şarkılar ve Filistin toplumuna dair romanlar yazıyorum ki bu yazılar, gelecekte kültürel mirasımızı koruyacak belgeler haline gelsin.

Filistin’de yaşanan soykırımın birinci yılı doldu. Bugün yaşananlar karşısında sizler kaleminizle nasıl direniyorsunuz?

Binaların ve ağaçların yok edilmesi ve köklerinden sökülmesi, Filistinli entelektüelin omuzlarına büyük bir sorumluluk yüklüyor. Bizi kültürel olarak da yok etmeye çalışıyorlar. Buna direnmek ve mücadele etmek her özgür yazarın, insanlık değerlerine bağlı olan herkesin önceliği olmalı. Ben; Filistin’de yaşananlar hakkında gerek doğrudan yazılar yazarak, gerek yaratıcı yazılar ve medya aracılığıyla katkıda bulunmaya çalışıyorum. Ayrıca, bir grup entelektüelle birlikte, tanık olduğumuz olayları belgelemeyi ve derinleştirmeyi amaçlayan kültürel projeler ve fikirler üzerinde çalıştık. Bu çalışma sonucunda, “Kırmızı Çizgiyle” başlıklı bir kitap ortaya çıktı. Ayrıca, soykırımın ortasında yaşayan Gazze’li yazarların savaşın içinde yazdığı hikaye ve günlüklerin kitaplaştırılmasına katkı sağladım. Yine kısa süre önce piyasaya çıkan son romanım “Askerlerle Oynamak” da işgal altında yaşayan çocukların hayatını dramatik bir şekilde ele alıyor. Ayrıca Filistinli sanatçıların seslendirdiği birkaç şarkının sözlerini de yazdım.