Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar'ın da katılımıyla derneğin genel merkezinde basın toplantısı düzenleyerek, sosyal medya başta olmak üzere farklı mecralarda dile getirilen iddialara cevap verdi.
Derneğin kurduğundan beri pek çok defa haksız eleştiri ve ithamlara maruz kaldığını ancak her defasında tartışmanın tarafı olmaktan kaçınıp cevap vermek yerine çalışmalarına odaklandığını belirten Gümrükçüoğlu, kırgınlıklara, ayrılıklara sebep olmak, kardeş bildikleri insanlarla cedelleşmek için bunu yapmadıklarını fakat gelinen noktada, sessiz kaldıkça bilgi kirliliğinin arttığına ve algıların hakikati örttüğünü şahit olduklarını söyledi.
Gümrükçüoğlu, gelinen noktada, kurumlarına isnat edilen haksız ithamları,KADEM'e, KADEM’e gönül vermiş üyelere, bu ülke topraklarında toplumsal düzeni inşa etmek için birbirlerinin velisi olarak emek vermiş ve vermekte olan bütün kadın ve erkeklere saygısızlık olarak addettikleri için bu açıklamayı yapma gereği duyduklarını aktardı.
"KADEM'in binası kira değil mülkümüz"Dernek binasına fahiş kiralar ödendiği yönündeki iddiaya ilişkin Gümrükçüoğlu, binanın KADEM Vakfı'nın mülkü olduğunu, yapılan bağışlarla, özel bir şahıstan satın alındığını, kamudan tahsisli olmadığını, tapu kayıtlarının açık ve ortada olduğunu belirterek, iddialardaki gibi herhangi bir kiranın söz konusu olmadığını kaydetti. Gümrükçüoğlu, genel olarak KADEM'in de her STK gibi özel bağışlarla ayakta durduğunu, derneğin giderlerinin Dernekler Masası tarafından, Vakfın giderlerinin ise Vakıflar Genel Müdürlüğünce denetlendiğini, buna rağmen kendi inisiyatifleriyle bağımsız denetçi marifetiyle de dernek ve vakfı rutin olarak denetime tabi tuttuklarını vurgulayarak, "Alnımız açık yüzümüz ak." dedi. "Hiçbir uluslararası vakıftan fon almadık" Bir diğer iddianın da KADEM'in bazı uluslararası vakıflar tarafından fonlandığı olduğunu belirten Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, "KADEM hiçbir uluslararası vakıftan fon almamıştır. Böyle bir başvuruda da bulunmamıştır. Ancak ülkemizde son derece rahat şekilde çalışmalar yürüten pek çok vakıf bu tür uluslararası vakıflardan fonlandığı halde onların mercek altına değil de KADEM'i öne sürüp sanki KADEM'in böyle bir fonu varmış gibi ortaya sürmek hatta ve hatta KADEM'in kaynağını 'Soros' ifadesiyle bir arada zikretmek bir iftiradır" şeklinde konuştu.
Kendilerinin de tüm STK'lar gibi proje yazıp gönüllü toplumsal hizmetlerine finansman sağlamaya çalıştıklarını, bu çerçevede, Dışişleri Bakanlığına bağlı Avrupa Birliği Başkanlığının açmış olduğu AB programlarının hibelerine başvurduklarını belirten Gümrükçüoğlu, bu kapsamda bazı projelerinin kabul edildiğini, bazılarının ise edilmediğini dile getirdi.
Gümrükçüoğlu, bu başvuruların da herkese açık, rekabet temelli, hesap verilebilir, değerlendirme ve denetleme aşamaları şeffaf yürüyen süreçler olduğuna işaret ederek, Avrupa Birliği tarafından Türkiye'ye sağlanmış olan kaynaklar kapsamında kadının siyasete ve ekonomiye kattığı fayda, mülteci kadınların topluma entegrasyonu gibi projelerinin kabul gördüğünü, neticede kendi gündemlerine uygun projelere başvurduklarını ve projelerin oluşturulması, paydaşların ve çıktıların belirlenmesi gibi bütün süreçleri kendilerinin yönettiklerini söyledi."Toplumsal ciddiyet meselesinde kavram kargaşası var"
KADEM Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, bir diğer konunun da toplumsal cinsiyet meselesi olduğuna dikkati çekerek, bu alanda da ciddi bir kavram kargaşası bulunduğunu dile getirdi.
Cinsiyetin, kadın ve erkeğe işaret ettiğini, üçüncü bir cins olmadığını, toplumsal cinsiyetin ise literatürde, kadın ve erkeğe kültürlerin, toplumların yüklediği rol ve görevleri ifade etmek için kullanıldığını, bu rollerin de toplumdan topluma değişebildiğini, bu rollerin dağılımının, her zaman adil ve insan onuruna yakışacak şekilde cereyan etmediğini aktaran Gümrükçüoğlu, toplumsal cinsiyetin bazen olumlu, bazen olumsuz yansımalarla karşılarına çıktığını, KADEM'in, bu rollerin kadına ya da erkeğe mağduriyet oluşturduğu durumlarda, kültürel dahi olsa karşı çıktığını vurguladı.
Toplumun bazı kesimlerinde tecavüze uğradıktan sonra, sözde namusun temizlenmesi saikiyle öldürülen kadınların bu duruma örnek olduğunu ifade eden Gümrükçüoğlu, şöyle devam etti:
"Burada failin cezalandırılması yerine, mağdura bu bedeli ödetmek herkesin hem fikir olacağı toplumsal cinsiyetin olumsuz bir tezahürüdür. Bizler KADEM olarak bu tür olumsuz sonuçlarla mücadeleyi bir görev biliyoruz.Burada bizim beklentimiz toplumsal cinsiyet adaleti gereği, kadın ve erkek rollerinin bir tarafa zarar vermeyecek şekilde tesis edilmesidir. Ayrıca şuna da açıklık getirmek isterim ki insanların hukuk önünde eşit olduğu ilkesi, herkesin hemfikir olduğu bir konudur. Lakin salt eşitlik kadın ve erkeğin yaratılıştan gelen farklılık ve zenginliklerine cevap veremediği için bizler Toplumsal Cinsiyet Adaleti tanımlamasını tercih ettik ve bu kavramı literatürde daha görünür kılmaya çalıştık.Örneğin anne olan bir kadının esnek çalışma saatleri hakkına sahip olarak çocuğuna vakit ayırabilmesi işte bu ilkenin gereğidir."
Eşcinsellik ve benzeri akımlar yaradılışa aykırı, sapkın eğilimlerdir
Kadın ve erkek arasındaki adaletin köklerinin Yaratıcının emir ve yasakları ile şekillendiğini, temellerinin bizzat Hazreti Peygamber tarafından atıldığını, kendilerinin buna inandıklarını belirten Gümrükçüoğlu, "Fakat bugün yaşadığımız sorunlar küreselleşen modern dünyanın sorunları. Bunu görüyoruz. Bu nedenle bu sorunlarla bizden daha önce muhatap olmuş kadınların tecrübelerinden de faydalanmak durumunda olduğumuzu belirtmek isterim.Dolayısıyla, ithamlara cevaben, açıkça tekrar ediyorum; 'toplumsal cinsiyet' derken eşcinselliği ya da cinsiyetsizleştirmeyi kastettiğimiz iması akla ziyan bir iddiadır. Düzenlediğimiz eğitim ve projeler aracılığı ile mücadele ettiğimiz bir konunun müsebbibi yahut destekçisi olarak görülmek, en hafif tabirle insafsızlıktır." ifadelerini kullandı.
Gümrükçüoğlu, burada duruşlarının çok net olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Eşcinsellik ve benzeri akımlar yaradılışa aykırı, sapkın eğilimlerdir. Herkes insan haklarına sahiptir ve bu haklar korunmalıdır ancak bu sapkın eğilimler inancımıza ve kültürel değerlerimize tamamen aykırıdır. Bunu tartışmak bile bize göre abesle iştigaldir.Bunun yanında, bu tür eğilimlerin, neslin devamı, birey ve aile sağlığı açısından da çok sakıncalı sonuçlar doğurduğu ortadadır. Dolayısıyla bu eğilimlerin toplumsal olarak görünür olmasına, teşvik edilmesine kesinlikle karşıyız. Yeni bir cinsiyet üretmeye çalışmak, bunu meşru kılmak ve yaratılışı değiştirmeye yeltenmek kimsenin haddi değildir.Öte yandan literatürde kimi zaman bu tip eğilim ve yönelimlerin toplumsal cinsiyet kavramı içine dahil edildiğini gösteren ifadeler vardır. Ancak bu kavramın bu kadar esnetilmesi, uluslararası literatürde de eksiksiz bir şekilde kabul görmüş bir argüman değildir. Diğer yandan kadından ve erkekten beklenen rollerin dağılımını ifade edecek daha güçlü bir kavram da ne yazık ki bulunmamaktadır. KADEM için toplumsal cinsiyet, yalnız ve yalnız kadın ve erkeğe toplumların yüklediği farklı görev ve sorumlulukları ifade eder. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşcinsellik değildir."