James Joyce kılavuzu ve İstanbul

Fuat Sevimay, roman ve öykülerinin yanısıra Türkiye’de James Joyce çevirmeni olarak tanınıyor. Joyce’un anlaşılması güç metinler yazdığına dair eleştirilerle sıklıkla karşılaşan ve kendisinden Joyce kılavuzu yazması beklenen Sevimay bu beklentiyi bir romanla yerine getiriyor. Benden’iz James Joyce bu amaçla yazılsa da hem roman teorisi hem de İstanbul edebiyatı açısından ayrıca konuşulmayı hak ediyor.

Yakup Öztürk
​James Joyce

Fuat Sevimay (d. 1972) Orhan Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar adına verilen öykü ve roman ödülleri sahibi bir çevirmen. Edebi metin üretimi ile çevirmenliği bir arada yürütebilen, ikisine de aynı ölçüde değer veren Sevimay, Türkçe’de James Joyce çevirmeni olarak da tanınıyor. Ulysses, Sanatçının Gençlik Portresi, Dublinliler ve Finnegan Uyanması, Joyce’tan Türkçe’ye aktardığı kitaplar. Bu sonuncusunu, Sevimay’ın Dublin’de çalışarak çevirdiğini biliyoruz. Söylenene göre Finnegan Uyanması dünyanın okunması ve çevrilmesi en zor metni kabul ediliyor. Bu nedenle olsa gerek Türkçe, Finnegan’ın yayımlanabildiği yedinci dil olmuş. Fuat Sevimay’ın James Joyce’la kurduğu ilişki bir çevirmen-yazar ilişkisinin çok ötesinde. Neredeyse Harold Bloom ve Shakespeare ilişkisine benzer. Bloom, metin odaklı yaklaşım ve dahası Batı edebiyatını Shakespeare üzerinden anlamlandırmaya çalışırken Sevimay, Joyce tarihçisi, eleştirmen ve çevirmeni olarak adlandırılmayı hak ediyor.

JAMES JOYCE’U ANLAMA KILAVUZU

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2020/08/15/03/16/resized_c8277-6b05285efuat1.jpg

Geçtiğimiz ay okur karşısına çıkan Fuat Sevimay imzalı Benden’iz James Joyce romanı bu, rahatsızlıkla karşılanabilecek hükmü vermemizi kolaylaştırdı. Söz konusu romandan önce edebi metinler yayımlayarak edebiyat çevrelerinde yer edinen Sevimay, bir yandan James Joyce’un sanat anlayışını yorumlayacak, metinlerine yönelik eleştirileri karşılayacak bir kitap hazırlığına başlamış. Benden’iz James Joyce, pek çok açıdan bilindik roman tekniklerini sarsan biçimsel özellikler taşısa da en başta James Joyce’u anlama kılavuzu olarak görülmeli. Bunu kendisi de çeşitli ortamlarda sıkça dile getiriyor. Romanın kurgusu içerisinde mezarından kalkıp bugünün İstanbul’una gelen James Joyce, romanın bir diğer karakteri Çevirmen ile karşılaşıyor ve dört kitabı üzerinden kendi metinlerindeki anlam katmanlarını ve sanata bakışını tartışıyor. Fuat Sevimay, anlaşılmazlıkla suçlanan James Joyce mitini yıkmak amacıyla bu romanı kaleme alıyor. Joyce edebiyatına egemenliğinin bir sonucu olarak amacına ulaştığını söylemek mümkün.

Benden’iz James Joyce, Joyce’a belli oranlarda uzak her okurun anlayabileceği bir metin. Joyce okunup başvurulacak bir metin değil tersine Joyce’a gidilmeden okunması gerekiyor. Sevimay bunu bilindik roman tanımlarının dışına çıkarak yapıyor. İlk bölümün ardından yayınevinde dosyayı okuyan editörün, yazardan kuşku duymasıyla, Joyce uzmanı genç bir akademisyene dosyayı yönlendirmesi, romanı dipnotların “güvenirliğine” teslim ediyor. Bu sayede metinlerarası göndermelerin, özel isimlerin, romanda geçen dize, kavram ve alıntıların kimlere ait olduğunu bir anda öğreniyoruz. Sevimay, entelektüel roman yazmak sıfatını da böylece reddediyor.

YENİ BİR TÜR: ÇİFTEYAZAR

Fuat Sevimay’ın itirazları bununla sınırlı değil. Roman boyunca, edebiyatın bilim yüzü, türlü gerekçelerle karşımıza çıkıyor. Tekniklerin hemen tamamı, sanat akımları, bu akımların hangi siyasal ortamlarda doğduğu gibi kimi zaman didaktizme mahkum kalarak pek çok meselenin açıklaması yapılıyor. Edebiyatta kahramanlar çağı çoktan ağırlığını yitirmesine rağmen Sevimay bu ağırlığın adının dahi anılmasını istemiyor. Tanrısal bakış açısı, hâkim bakış, tanrıyazar kavramlarını reddederek romanın sonuna hayali bir okur tarafından yazılan sonsöz ekliyor. Ona bir de ad koymuş: Tanrı Okur. Yazar, James Joyce’un mezarından kalkıp İstanbul’a gelmesini ve kitaplarında ne yapmaya çalıştığını kendisinin anlatmasını kurguluyor. Bu, Benden’iz James Joyce’un yeni bir tür olarak görülmesinin yolunu açıyor. Hem yazarın hem karakterin konuşması romanda çifteyazar olarak tanımlanıyor. Eskilerin tevriye dedikleri sanatla Sevimay, bendeniz kelimesine iki anlamı birden yüklüyor. İlkinde bizzat James Joyce kendisini vurguluyor. İkincisinde roman karakteri Çevirmen’den, daha çok Fuat Sevimay’dan bir “iz” olarak James Joyce’u görüyoruz. Roman, bugünün İstanbul’unda James Joyce’un dolaştığı bir metin. Yazar, politiğin kısırlığına saplanarak romanını popüler okurun cazibesine sunsa da iyi bir İstanbul romanı yazmış. Kadıköy, Beyoğlu, Suriçi, Üsküdar hatta Kuzguncuk daha geçen hafta oturduğumuz kafeleri, yürüdüğümüz kaldırımları, selamlaştığımız insanlarıyla romanda. Bir iki gözden kaçan hata dışında bölüm başlarına konan Ayşegül Sevimay’ın illüstrasyonlarındaki estetiğe de vurgu yapmak gerekir. Sevimay’ın İstanbul’u gelecek zamanlarda edebiyat ve şehir çalışmalarının gündemine taşınacak. Romandaki İstanbul belki sizi de Tanpınar ödülüyle buluşturulan Kapalıçarşı romanına götürecek.