Dünyanın dört bir yanında savaş, kıtlık, salgın ve insanî krizlerin babasız ve annesiz bıraktığı çocuklara hamilik yapan Yetim Vakfı, onlara her alanda kol kanat germeye devam ediyor. Vakıf çatısı altında gerçekleştirilen yetim çocuklara yönelik psikososyal destek projelerine bir yenisi daha eklendi. Yetim Vakfı Çocuk Tiyatrosu, arkadaşlarıyla ormanda oynarken kaybolan Pufy adında küçük sevimli bir kızın maceralarını anlattığı, 6 yaş ve üzerine hitap eden Pufy’nin Yolculuğu “Bilgiler Aynası” adlı oyununda hikâyenin gelişimine seyirci karar veriyor ve bu seçimlere bağlı olarak oyunun senaryosu ve oyundaki karakterler değişiyor.
Çocuklar değerli olduklarını hissetsinler
Oyunda, seyircinin sahneye alındığı doğaçlamalardan farklı olarak seyirci hazır ve üzerinde düşünülmüş metinleri olan bir senaryo üzerinde seçim yapıyor. Doğaçlamada seyirci günlük konuşma dili ile konuştuğu için komedi dışında edebi olarak söylenenlerin etkileyiciliği ve üzerine düşünebilirliği çok daha az. Bu yüzden üzerine düşünülmüş bir senaryo üzerinde seçim yapma imkânı vermek seyirciyi heyecanlandıran bir olay. Oyunun yazarı ve yönetmeni Serhat Eser, bunu ilk olarak çocuk tiyatrosunda denemelerinin sebebinin çocuklara önemli olduklarını hissettirmek olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Çünkü çocuk tiyatrolarında genelde ucuz gösteriler yapılıyor. Pahalı prodüksiyonlar ise ücretsiz olarak yapılmıyor ve dezavantajlı çocuklar genelde bu oyunlara gidemiyorlar. Daha da önemlisi aileleri de bu oyunlara çocuklarının gitmesi gerektiğinin bilincinde olmadan pahalı ve gereksiz bir aktivite olarak düşünebiliyorlar. Bu söylediklerim tamamen dezavantajlı ortamlarda yetişen çocuklarla ilgili. Yetim Vakfı da sosyal yetim kavramından hareketle sadece reelde anne ve babası olmayan çocuklara değil, anne ve babası olduğu halde ilgiye muhtaç çocuklara da nakdi ayni ve psikososyal destekli yardım veriyor. Tahmin edebileceğiniz üzere bu çocukların yaşadığı her şeyin en iyisini hak ettiklerini bilmeme ve kendini değersiz görme gibi düşüncelerini değiştirmek istedik. Çünkü oyunun sonunda şöyle diyoruz: ‘Çocuklar! Oyunu izleyebilmeniz için hepimiz çok çalıştık ve bunların hepsi sizin için. Sizleri çok seviyoruz.’”
Bu oyunda kalbinizin sesini dinleyin
“Seçim yapma lüksünü seyirciye verdiğimiz zaman oyunu izleme ve konsantre olma oranı da artıyor” diyen Eser, “Bizim oyunumuzda ise farklı seçimlerde farklı karakterler görüyorsunuz ve bazı karakterler sadece o seçim yapılırsa ortaya çıkıyor” diyor ve sözlerini şu şekil sürdürüyor: “Somut olarak oyunumuz üzerinden örnek verecek olursak kolay ve uzun yolda Nena karakteri var, zor ve kısa yolda ise Tufy karakteri var. Yani seyirci eğer kolay ve uzun yolu seçerse Tufy karakterini asla göremeyecek. Bu da oyuna bir dinamiklik katıyor. Seçim yapma lüksünü seyirciye verdiğimiz zaman oyunu izleme ve konsantre olma oranı da artıyor çünkü tıpkı hayattaki gibi burada da seçim yapmak zorunda. Asıl istediğim şey de tiyatroya bu dinamikliği getirerek seyirciyi daha çok kendine çekmekti.” Eser, oyunla birlikte en büyük amaçlarının çocukların kişisel, sosyal, ahlaki ve kültürel gelişimine katkı sağlamak olduğunu vurguluyor. “Çocuklar vicdanının ve kalbinin sesini dinlemeyi oyunda Pufy’i yönlendirerek pekiştiriyorlar” diyen Eser, oyunda dostluk, vicdan, iyilik, sevgi gibi kavramları ön plana çıkardıklarının altını çiziyor.
Dostluk en büyük hazine
Oyunda iyi bir gözlemci, sözünü tutan, öngörülü ve kralına sadık özel bir karakter olan Bilge rolüyle izlediğimiz oyuncu Semanur Ürek ise “Bilge rolü benim için hem meşakkatli hemde eğlenceli bir karakterdi” diyor. Rolüne hissederek hazırlandığını söyleyen Ürek, “Kralın karşısında ben değil bilge vardı. Gözlerimi kapattığımda krala anlattığım hikâyeyi uzaktan izleyerek hazırlandım” şeklinde anlatıyor. Bilge ve kralın olduğu sahnede etkilendiğini ifade eden Ürek, “Bilgenin anlattığı hikâyenin sonunda dostluğun en büyük hazine olduğunu vurgulaması en etkili sahne olabilir. Dost her şeydir” diyor.
Cadı rolünü oynamak heyecan vericiydi
Cadı karakterini canlandıran oyuncu Ebrar Çalışkan da senaryo önüne geldiğinde aslında hiç cadı karakterini düşünmediğini ama sonrasında ise “Tam da bana göre olduğunu hissettim ve kendimden de ona çok şey kattım” diyerek rolü kabul ettiğini söylüyor. Çalışkan, “Aslında cadı kötü biri olmak istemiyordu ona bu yoldaki arkadaşları öncülük etmiş ve artık iyi biri olmuştu. Benim için cadı rolünü oynamak bir o kadar zor ve heyecan vericiydi tam olarak bürünmem gereken kişiydi tüm emeklerimle sanırım bunu başardım” şeklinde Cadı karakterini anlatıyor. Cadı karakterinin rolden çok günlük hayatında da yerini aldığını dile getiren Çalışkan, rolüne hazırlanırken çok zorlandığını ve bir seneden fazla emek sarf ettiğini söylüyor. Çalışkan, son sahnede cadının kendi benliğinin ortaya çıktığı sahneden etkilendiğini söylüyor ve “Aslında cadının aradığı karanlığın içinde aydınlığı bulmaktı” diyor.
Gerçek hayatta Pufy’e özeniyorum
Oyunun baş kahramanı Pufy karakterini canlandıran Çağla Kirlibal, “Bazen onu alıp önüme oturturum, yanaklarını öperim, yaşama karşı olan masumiyetini kaybetmemesi hakkında tembihlerim. Birçok şeyi unutsada sonunda doğru yolu buluyor olması beni tekrardan umutlandırıyor” sözleriyle Pufy karakteriyle dost olduğunu anlatıyor. Kirlibal, gerçek hayatında Pufy’e özenip onun gibi olmayı dilediğini söylüyor. Kirlibal, “İçimizdeki çocuğu hep yaşatalım çünkü eminim ki anda kalabilmeyi ve yaşamdan zevk almayı öyle sağlayabiliriz” diyor. Kirlibal, Pufy’nin en çok Nena karakteriyle olan sohbetini sevdiğini dile getiriyor ve ekliyor: “Nena soytarının gidişine ağlarken Pufy’nin çocuk olmasına rağmen sözleriyle herkesin bireysel yaşamına ve ebeveynlerin çocuklarının alanlarını yok etmeden onların yanında olması gerektiğini dikkat çekiyor.”