İyi ilişkilerin sırrı sınırları bilmektir

Yazar ve aile danışmanı Mine İzgi, ilişkilerde sınırları bilmenin önemine değiniyor ve şöyle diyor: “İnsan hiçbir şey bilmesin ama haddini bilsin. Sınırlar bilinirse sinirler de kontrol edilir. Özellikle eşseniz, anne babaysanız lütfen sinirlenmeyi bırakın, sadece sınırları belirleyin.”

Mine İzgi.

Zeynep Tuba Kesimli

Uzun yıllar gazetecilik, radyo programcılığı, köşe yazarlığı yapan Mine İzgi, camianın en çalışkan kadınlarından biri. Hâlihazırda aile ve çocuk ekseninde çalışmalarına devam eden Mine İzgi Hanımefendi ile evliliğin olmazsa olmazları, eş seçiminin önemi ve fıtrat üzere eğitim hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Buyurun, beraber okuyalım.

Uzun yıllardır devam eden bir evliliğiniz var. Şimdiye kadar da yüzlerce aileye danışmanlık yaptınız. YouTube kanalınızda evlilikte uyum yakalamış çiftleri ağırlıyorsunuz. Tüm bu gözlemlerinize dayanarak sormak istiyorum. Evliliğin olmazsa olmazları neler?

Her insan nasıl ki biricik ve özelse, kimse kimseye benzemiyorsa evlilik ilişkisi de öyle. Herkesin evlilik için olmazsa olması farklı olabilir ama bir aile danışmanı olarak genel bir çerçeve çizmem gerekirse; samimiyet, niyet, muhabbet, ahenk ve sınırları bilmektir diyebilirim. Eklenecek daha çok madde var ama en önemli gördüklerim bunlar.

KİŞİSEL MAHREMİYETE ÖZEN

Evlilikte kadının ve erkeğin kişisel zamanlarının olması gerektiğini ve bunun yanında birbirlerine de vakit ayırmaları gerektiğini söylüyorsunuz. Bunu biraz detaylandırabilir misiniz?

Kesinlikle eşlerin kendi özel alanları olmalı. “Sistem Teorisi”ni geliştiren Murray Bowen, bireysellik ve birliktelik dengesinin doğru kurulmaması hâlinde sistemin sarsılacağından bahseder. Çünkü bireyselleşemeyen kişi, karşı tarafla psişik bir ilişki kurar, onunla yapışık bir bağ kurması sonucu kendi mahrem alanını koruyamaz ve bu bir zaman sonra sorun oluşturur. Birlikte olduk diye bitişik yaşamamız gerekmiyor, herkes kendi alanını oluşturmalı. Bunu yaparken de mahremiyet, haddini ve hududunu bilmek önemli. Yani yakınlaşma ve uzaklaşma dengeli olursa ilişki beslenir ve sağlıklı yürür. Burada kirpi mesafesini örnek verebiliriz. Kirpiler soğuk havalarda ısınmak için birbirlerine yaklaşırlar ama okların birbirlerine batmasından dolayı ok mesafesini ayarlar, soğuğun etkisinden öyle korunurlar, eşler de buna dikkat etmeli.

Bugünün çiftleri, ebeveynlerinin evlilik hayatlarına bugünden baktığında genel olarak böyle bir paylaşımın olmadığını söylüyorlar. Öte yandan günümüzde boşanma oranlarının geçmişe oranla daha fazla olduğu da bir gerçek. Bugünkü çiftlerin gördüğü ya da bir önceki kuşağın görmediği/yok saydığı şey nedir?

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2022/11/27/05/47/resized_10c9e-1bf8c9b5mineizgi3.jpg

Bu konuda pek haklı olduklarını düşünmüyorum. Dünden bakarak bugünü inşa edemeyiz. Çünkü dün, o şartlarda ve durumda yapılması gerekendi, bugün her şey takdir edersiniz ki çok daha farklılaştı. Geçmişte kendi anne babalarımıza baktığımızda böyle bir iç içe geçme hâli olmadığı için paylaşım içinde olmayan, birlikte zaman geçirmeyen eşler olarak görünebilirler, ama dengeyi korudukları, o zaman boşanmalarının az olmasından anlaşılmalı. Tabii sadece bu değil, en önemlisi de annelerimizin tahammül gücü bizden daha fazlaydı. Bugünün insanı haz ve hız çağının cenderesinde maalesef tahammülsüzleşti.

Dünün ya da bugünün çiftlerinin gördüğü ya da görmediği şey bence haddin bilinmesidir. İnsan hiçbir şey bilmesin, ama haddini bilsin! Çünkü sınırsız, uçsuz bucaksız, zirvede bir gidiş hiçbir zaman tavsiye edilmez. Sınırlar bilinirse sinirler de kontrol edilir. Özellikle eşseniz, anne babaysanız lütfen sinirlenmeyi bırakın, sadece sınırları belirleyin. Belirsiz sınırlar, sinirleri zıplatır. Sinirlerini kontrol eden, sınırlarını da koruyan eşler ve anne babalar, çevresiyle çok huzurlu ve sağlıklı bir ilişki içindedirler.

EŞ SEÇMENİN BİR MATEMATİĞİ VAR

“Çocuk eğitimi, kendinize eş ararken başlar.” diyorsunuz. Eş seçiminin bir matematiği var mı?

“Ben eşimi buldum, işte ruh ikizim, sevdiğim kişi…” gibi tozpembe başlayan eş olma masalı, her masal gibi gökten üç elma düşüp, onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine olmuyor. Evlenince pembesi gidip tozu kalıyor, o tozları temizlemek de biz aile danışmanlarına düşüyor. Yani eş seçmenin bir matematiği elbette var, ama bu 1+1=2 şeklinde değil. Evlilik öncesi için “Cennet Yuvamız” kitabında 6T kuralını belirlemiştim. Bunlar; tespit, tercih, tedbir, temsil, teslimiyet ve tebliğ. Eş seçiminde, adaylar arasındaki psikolojik, fizyolojik, sosyal, kültürel, ekonomik denklik ve inanç denkliği önemlidir.

Bunları bir biraz açalım isterseniz.

Psikolojik denklik için huy ve mizaç uyumu diyebiliriz. Bunun için kişi önce kendini tanımalı ve bilmeli. Ondan sonra da nasıl biriyle uyum içinde olacağını düşünmeli. İlk önce ruhlar birbirine ısınır ve anlaşır, sonrasında fiziksel denklik gelir, ona bakması gerekir kişinin. Burada devreye giren görsellik kişi için ne kadar önemli? Boyunun kısalığı ya da uzunluğu, göz rengi, kilosu, bunlardaki esneme payını da kişi kendi ayarlamalı. Sosyal denklik; büyüdüğü, yetiştiği ortam ve çevredir. 25-30 yaşındaki biri tüm özelliklerini ailesi ve yetiştiği sosyal çevreden almış ve kendini tamamlamıştır. Onun için eş seçiminde aman nasıl olsa evlenince değiştiririm, düşüncesine kapılmamak gerekir. Sosyal uyum dediğimiz şey, aynı zamanda eşler arasında bir aidiyet sağlayacağı için karar vermede etkilidir. Aynı sosyal çevreden gelen birini anlamakta ve anlamlandırmakta zorluk çekmezsiniz. Kültürel denklik sosyal denklikle benzerlik gösterse de kişinin kültürel hazinesiyle ilgilidir. Eğitimi, konuşması, toplum içinde uyumu, yetiştiği kültürü yansıtması, tüm bunların göz önünde bulundurulması gerekir. Ekonomik denklikte, kişinin zengin-fakir olmasına değil, çalışıp sorumluluk alıp almadığına bakılmasını tavsiye ederim. Özellikle bir erkek evini geçindirebilmelidir. Tabii bunu yaparken de helal yoldan kazanmasını öncelemek ve bunu araştırmak elzemdir. İnanç denkliğine gelecek olursak, en önemlisi ve olmazsa olmazıdır çünkü Peygamber Efendimizin bu konuda “Siz dindar ve ahlâklı olanı seçin.” şeklinde bir tavsiyesi vardır. Eğer bu denklik ve uyumlar ne kadar yüksekse evlilik mesafesi dediğim yakınlık derecesi de yüksektir.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2022/11/27/05/48/resized_75c88-72ed5e07adobestock_478478873.psd

BAĞIMLI DEĞİL BAĞLI OLMAK

Fabrika ayarlarımız düzgün bir şekilde dünyaya geldik diyor ve fıtratı korumak üzerine yoğunlaşıyorsunuz. Bu konuda kitaplar yazdınız ama sormadan geçmek istemiyorum. Çocuğu fıtrat üzere yetiştirmek neden önemli? Fıtrata göre yetiştirmekten ne anlamalıyız?

Rum Suresi 30. ayette “Böylece sen, batıl olan her şeyden uzaklaşarak yüzünü kararlı bir şekilde (hak olan) dine çevir ve Allah’ın insan bünyesine nakşettiği fıtrata uygun davran.” buyurulmaktadır. Buradan da anlıyoruz ki, dünyaya donanımlı bir şekilde geliyoruz. Önemli olan bu donanımı idrak etmektir. Bunun için de her insana bahşedilen irademizle hareket edip kararlı olarak, yolumuzu ve yolculuğumuzu sağlıklı bir şekilde tamamlayabiliriz. Kendi gibi olabilmesine izin verilen çocuk, iradesini kullanmayı, hazlarını ötelemeyi ve hayatta kendi ayakları üzerinde durmayı başarabilir. Fıtrî annelik; çocuğuna kıyamamaktır, haddi aşmamaktır, değer ve kıymet bilmektir, bağımlı değil bağlı olmaktır, fark etmektir, olduğu gibi kabul etmektir, çocuğuyla büyümenin zevkine varabilmektir, rehberlik etmektir, mükemmeliyetçi olmamaktır, şikâyet makamından şükür makamına geçebilmektir, sahip değil, şahit olduğunu bilmektir.