İsra ve Miraç bize ne anlatır?

Hz. Peygamber’in yaşadığı en büyük manevi tecrübelerden biri olan İsra ve Miraç mucizesi ümmeti için birçok mesaj ve ibret barındıran önemli bir olaydır. Pazar günü idrak edeceğimiz Miraç Gecesi'nde başından sonuna kadar ibret verici hadiselerle dolu olan bu mucizede yaşanan olaylardan bazılarının bize düşündürdüklerini kısaca anlamaya çalışalım.

İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Hz. Muhammed’in (sav) peygamber olmasıyla birlikte putperestlerin Müslümanlar üzerinde kurduğu baskılar, muhtemelen risaletin 6. yılından itibaren Peygamber ailesiyle az sayıdaki Müslümanlara karşı ekonomik ve sosyal bir boykota dönüştü. Üç yıl süren ve büyük acılara sebep olan boykotun ardından Rasûlullah, kısa aralıklarla eşi Hz. Hatice ile amcası ve hamisi Ebû Talib’i kaybetti. Dolayısıyla bu yıla hüzün yılı denildi. Bu acılı olayların ardından Allah Teâlâ, bir bakıma Rasulünü, sabır ve tahammülü dolayısıyla hem teselli etmek hem de ödüllendirmek için İsra ve Miraç mucizelerini O’na yaşattı.

İSRA KUR’AN’DA MİRAÇ HADİSLERDE ANLATILIYOR

Miraç hadisesi hicretten bir yıl ya da on yedi ay önce Recep ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir. Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (sav) Mescidül-Haram’dan Beytü’l-Makdis’e (Kudüs) götürülür. Kur’an’ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında İsra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber’in Beytü’l-Makdis’ten Allah’a yükselişi oluşturur. Miraç olarak anılan bu yükselme olayı Kur’an’da anılmaz, ama çok sayıdaki hadiste ayrıntılı biçimde anlatılır. Miraç gecesini idrak edeceğimiz şu günlerde başından sonuna kadar ibret verici hadiselerle dolu olan bu mucizede yaşanan olaylardan bazılarının bize verdiği mesajları iyi idrak etmemiz gerekir.

ÖNCE KALBİ

TEMİZLEMEK GEREKİR

İsra ve Miraç mucizesi, şerh-i sadr denilen olayla başlamaktadır. Efendimiz gece yolculuğuna çıkmadan önce göğsü manevi bir şekilde açılarak kalbi zemzemle yıkanır ve içine iman ve hikmet doldurulduktan sonra tekrar yerine konulur. Bu olay, Efendimiz'in, bu mucizevi yolculuğa çıkmadan önce manevi olarak hazırlanması ve normal bir insanın takat ve tahammül sınırlarını aşan görüntüler için kuvve-i maneviyesinin takviye edilmesi anlamını taşır. Aynı zamanda bu olay, erdemli bir insan olma yolunda kemal yolculuğuna çıkmak isteyen müminin öncelikle kalbini dünyevi meşgalelerden arındırıp imanla doldurduktan sonra bu yolculuğa çıkması gerektiğini bize öğretmektedir.

BÜTÜN PEYGAMBERLERİN İMAMIYDI

Miraç mucizesini bize aktaran hadisler, Hz. Peygamber’in Mescid-i Aksa’da bineğini peygamberlerin hayvanlarını bağladığı yere bağladığını, kendisinden önceki peygamberlere namaz kıldırdığını, ayağını diğer peygamberlerin bastığı yere bastığını ve yücelere doğru olan yolcuğunda bazı peygamberlerle konuştuğunu bildirmektedir.

İsra ve Miraç mucizesi kapsamında rivayet edilen bütün bu anlatılar, aslında bütün peygamberlerin aynı topluluğun bir üyesi olduğunu, hepsinin aynı mesajı taşıdığını ve Resul-i Ekrem’in diğer peygamberlerin izinden gittiğini gösterir. Allah Resulü’nün peygamberlere imamlık yapması ise İslam’ın kendisinden önceki şeriatları nesh ettiği ve son ilahi din olarak İslam’ın mevcut dinlerin üstünde bir konuma sahip olduğu ve bu açıdan Allah Resulü’nün imtiyazlı bir konumda olduğu gerçeğine işaret olarak yorumlanabilir.

KUDÜS BİZE EMANETTİR

İsra ve Miraç mucizesinde genelde Kudüs (Beytülmakdis) şehri, özelde ise Mescid-i Aksa özel bir yere sahiptir. Hz. Peygamber’in Mekke’den göğe yükselmeyip Mescid-i Aksa’ya geceleyin götürüldükten sonra göğe yükseltilmesi, burasının İslam dini için ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. İsra olayının anlatıldığı ayette de “Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa’ya” ifadesiyle bu iki mescidin yan yana zikredilmiş olması, âdeta bu iki mescidin bulunduğu Mekke ve Kudüs’ün kardeş şehirler olduğuna bir işarettir. Bu yüzden İsra mucizesinde olduğu gibi Mekke ile Kudüs arasındaki mukaddes bağı korumak Müslümanların vazifesidir. Kudüs ve Mescid-i Aksa, bize peygamberlerin emanetidir.

ÜÇ HEDİYEYLE DÖNDÜ

İsra olayının devamında ise Miraç mucizesi başladı. Hz. Peygamber yanında Cebrail (as) olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş Sidretü’l-Münteha’ya kadar sürdü. Hz. Peygamber buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında cennet ve nimetlerini, cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah’ın huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların cennete gireceği müjdelendi, Bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farz kılındı. Yeniden Refref ile Sidretü’l-Münteha’ya, oradan Burak’la Kudüs’e, oradan da Mekke’ye döndürüldü.

BİZİM ALACAĞIMIZ DERSLER

İsra ve Miraç’ın meydana geldiği devirde yaşayan ve her şeyi dar çerçeve ve anlayışla gören inkarcılar bu olaya inanmak istemediler.

Bize düşen görev, bu büyük hadiseyi iyi değerlendirmek, manevî değerlerimizde şek ve şüpheye girmeden bu mübarek gecenin manevî feyzinden en iyi bir şekilde faydalanmamız gerektiğidir. Bu mübarek kandili fırsat bilip, samimi bir kalp ve yakarışla Allah’a tevbe etmeliyiz. Kendimizi hesaba çekmeliyiz. Niçin yaratıldığımızı, dünyaya niçin gönderildiğimizi, İslâm’ın istediği kamil ve ideal bir mü’min modeline uygun olarak yaşayıp yaşamadığımızı düşünmeliyiz. Bu kandil münasebetiyle İslâm’ın bizden istediği birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışma, yardımlaşma, sevgi ve saygı gibi duyguları aramızda pekiştirmeliyiz.