Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında Albayrak Grubu bünyesinde faaliyet gösteren Cins Dergi olarak aldıkları kararları ve bu günleri nasıl geçirdiğini anlatan Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kılıçarslan, "İnsan yaşadığı yere uyum sağlama konusunda canlıların en gelişmişi. İnsanı buzullara koy orada yaşıyor, çölün ortasına koy orada yaşıyor, adaya koy orada, bizimki gibi bir metropole koy orada yaşıyor. Evde de yaşar insan" dedi.
Veba ile Avrupa refaha erişti
Yaşanan her türlü toplumsal olayın kültüre ve kültürün yan kolları olarak sanata, edebiyata, folklora yansımasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen Kılıçarslan, "Son büyük pandemiler 1800'lerin sonunda görüldü. Biz belki 4-5 kuşaktır bu çapta bir pandemi görmüyoruz. 13 ve 14'üncü yüzyılda gerçekleşen veba salgınlarının çok önemli kültürel çıktıları olduğu söylenir. Hatta bazı kültür tarihi araştırmacıları bu veba salgınlarının Avrupa'da reform ve rönesansın önünü açtığını da iddia eder. Veba salgınlarıyla nüfus belirgin şekilde azaldı ve Avrupa bir refaha erişti, böylelikle reformun ve rönesansın önü açıldı, denilir" ifadelerini kullandı.
İsmail Kılıçarslan, bu salgının da kültür, sanat ve edebiyata bir şekilde yansıyacağını belirterek, şöyle devam etti:
Şiir çabuk refleks veren bir edebiyat dalıdır. Ben dün akşam 'dünyanın sonuna doğru' diye bir dize yazdım bir şiir içinde. Dolayısıyla bunun doğrudan kültür ve sanatı etkileyici, dönüştürücü bir etkisi olduğunu beklemek mümkün."
Cins kafası oluşturmayı başarmışız
Kılıçarslan, Cins Dergi'nin önemli bir yayıncılık tecrübesi olduğunu vurgulayarak, derginin oluşum sürecinden şöyle bahsetti:
"Aslında temel olarak sevgili Furkan Çalışkan'la bir Ramazan akşamı kendimize projelerden proje beğenirken tasarladığımız bir fikirdi. İsmini falan da o gece tasarlamıştık. Ertesi gün sevgili İbrahim Karagül bu fikrimizden Albayrak Medya yetkililerine söz etti ve biz bugünün ertesinde kendimizi Cins Dergi'yi çıkarmaya çalışırken bulduk. Çok hızlı gelişti. Kafamızda belli ilkeler vardı. Okuyan herkesin anlayabileceği ama anlama çabası üzerinden meseleyi basitleştirmeyen, hakiki meseleler üzerine giden ama okuyan herkesin rahatlıkla kavrayabileceği bir dil yakalayalım...
Cins Dergi'nin editoryal ağırlıklı bir dergi olduğuna dikkati çeken İsmail Kılıçarslan, yaklaşık 60 sayıdır kültürün ve edebiyatın hemen her alanında okurların ilgisini çeken binlerce yazı yayınladıklarını dile getirdi.
Kılıçarslan, koronavirüs konusunun Türkiye'nin gündemine yerleşeceğine ikna oldukları ilk saatlerde bütün personeli evden çalışmaya yönlendirdiklerini söyledi.
Steril bir şekilde dağıtılıyor
Kılıçarslan, böyle bir dönemde derginin satın alınma ve dağıtılma sürecinin önemine değinerek, grup bünyesindeki bütün dergilerin steril bir şekilde dağıtıldığını aktardı.
Pandemi sonrasında değişecek şeylerden bir tanesinin dergi ve kitap basım teknolojileri olabileceğine işaret eden Kılıçarslan, "Onların hijyenik ve steril şekilde okura ulaştırılması meselesi de değişecek meselelerden birisi olabilir mesela. İçinden sadece sayfaların çıktığı çok hijyenik kapaklara döneceğiz belki de... Yani kitabı kağıda basma meselesini elektronik kitaplar ve sesli kitap tahtından edememişti ama pandemi kitabın kağıda basılma meselesini tahtından edebilecek bir durum gibi duruyor, eğer uzun süre bu sürece uygun davranmamız gerekirse" dedi.
Cins Dergi Genel yayın Yönetmeni, geçmişte derginin çoğu sayısının iki şekilde okurlarına ulaştığını aktararak, şöyle devam etti:
Gençleri nitelikli kitaplara yönlendirmek lazım
Yazar Kılıçarslan her okuma deneyiminin benzersiz olduğu değerlendirmesini yaparak, şunları kaydetti:
"Aynı kitabı okusanız bile o gün kaç sayfa okuduğunuz dahi bu deneyimi benzersiz hale getirir. Yine de böyle uzun, boş zamanlarda en iyisi bir konu üzerine yoğunlaşarak okumaktır. Çünkü bu sizi bir meselenin uzmanı, haberdarı, o mesele üzerine analiz yapacak kadar iyi birikime sahip birisi haline getirebilir. Dolayısıyla ilgi alanımız neyse, -atom fiziği de ilgi alanı olabilir, İslam felsefesi, astronomi, dış politika da- o konuda planlı bir okuma yapılabilirse özellikle böyle zamanlarda çok büyük bir okuma bereketi hasıl olur.
İnsanlar okusun da ilaç reçetesi bile okusalar olur. Netice itibariyle şunu ya da bunu okuyun tavsiyelerini elbette çok önemsiyorum ama o benzersiz okuma deneyiminin tadını da ancak kendimiz çıkartabiliriz. Sadece şuna dikkat etmek lazım, son zamanlarda özellikle gençlerimizi, doğrudan okur değil ama müşteri kitlesi olarak gören bir kitap yayıncılığı söz konusu oldu. Saçma sapan vampir romanları, ne olduğu belirsiz aforizmalardan oluşmuş saçma ilişki kitapları vs. Gerçekten o yaşta insanın okuma zevki de belirgin hale gelmemişken zihinsel birtakım zedeler verebilir bu gençlerimize. Onun yerine çok iyi fantastik romanlar var. Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter serisi, Roald Dahl’ın yazdıkları var. Hiç olmazsa bu türün nitelikli örneklerini okusunlar."
Hint filmlerine sardım
Karantina günlerinin kendisi için de zor geçtiğine değinen İsmail Kılıçarslan, "Uzun süredir vakit yokluğundan ötelediğim bir sözlük yazma hedefim vardı ona başladım. Hint filmlerine biraz sardım. Bazı kitapları tekrar okuyorum ya da bazı yeni kitapları okumaya çalışıyorum. Bir taraftan da sosyal medya video paylaşım siteleri aracılığıyla insanlarla bağlantımı sıkı tutmaya çalışıyorum. İki günde bir video paylaşım sitesine uygun içerik oluşturmaya çalışıyorum. Bunun hazırlığı da epey öğretici bir şey. Ben de modaya uydum ve evde ekmek pişiriyorum." diyerek evdeki rutinini anlattı.
Kılıçarslan, YouTube'daki "Burada Kalalım" kanalında içerik ürettiklerini ve pandemi sonrasında belgeseller hazırlamak istediklerini belirterek, 6 bölüm halinde anlatacakları Türkiye'de İslamcılığın gelişim sürecini çok önemsediklerini sözlerine ekledi.