TRT Belgesel’deki “Ailenin Yeni Üyesi” ve “Zorlu İşler” program-larıyla Türk izleyicisinin gönlünde taht kuran Reshad Strik, oyunculuk kariyerine Filinta ve Diriliş Ertuğrul gibi önemli dizilerdeki başarılı performanslarıyla devam ettirdi. Geçtiğimiz haziran ayında, Umuda Koşanlar Derneği’nin kurucusu ve eski oyuncu Gamze Özçelik ile hayatını birleştiren Strik, hem özel hayatıyla hem de kariyeriyle dikkatleri üzerine çekiyor. 1981 yılında Avustralya’nın Canberra şehrinde Boşnak kökenli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Strik, Central Coast bölgesinde büyüdü. Gençlik yıllarında sörf ve boksla ilgilenen Strik, ulusal bir reklam filminde yer almasının ardından oyunculuğa adım atarak Avustralya Tiyatro ve Sanat Akademisi’ne katıldı. Televizyon dünyasına “Headland” adlı dizideki rolüyle giriş yapan Strik, kariyerini geliştirmek için ABD’nin Los Angeles şehrine taşındı. Burada ilk olarak “Tepenin Gözleri 2” adlı filmde Mickey isimli bir Amerikan askerini canlandırdı. Daha sonra ünlü şarkıcı Jessica Simpson’ın “A Public Affair” klibinde rol aldı. Hong Konglu yönetmen Fruit Chan’ın yönettiği psikolojik gerilim filmi “Don’t Look Up” ile ilk başrol deneyimini yaşayan Strik, Bosna Hersek’te iki uzun metrajlı filmde ve çeşitli reklam projelerinde de yer aldı. Yeni Şafak Pazar olarak; geçtiğimiz hafta dünyanın içinde bulunduğu kaosa, savaş tehditlerine ve başta Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekmek amacıyla “Ne Kadar Uzak Olsa da Aslında Çok Yakın” mottosuyla 15’incisi gerçekleştirilen “TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri”nde jüri üyesi olan Strik ile bir araya geldik. Strik ile annesinin Müslüman olma yolculuğunu, Avustralya’dan Hollywood’a uzanan kariyerini ve Gamze Özçelik ile evliliğini konuştuk.
Annem aradığı sorularının cevabını Kur’an-ı Kerim’de buldu ve Müslüman oldu
Ailenizin hikâyesini dinlemek istiyorum. Anneniz Katolik biriyken daha sonra Müslüman olmuş. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Benim için gerçekten harika bir çocukluktu. Müslümanların hiç yaşamadığı bir bölgede büyüdük. Babam, eski Yugoslavya’dan gelmişti ve o dönemin Komünist rejimi nedeniyle İslam hakkında çok az şey biliyordu. Ailesi İslam’ı severdi ancak bilgi eksiklikleri vardı, bu yüzden dini detaylara çok hâkim değillerdi. Annem ise iki ağabeyimi vaftiz ettirmek istemişti, ancak babam bunu kabul etmedi. Annem bunun üzerine babama, ‘Dininizin doğru olduğuna bu kadar emin olmanızı sağlayan şey nedir? Müslümanların haklı olduğunu neden düşünüyorsunuz?’ diye sormaya başladı. Babamın İslam hakkında çok derin bir bilgisi olmasa da bu dinin hakikat olduğuna dair güçlü bir inancı ve özgüveni vardı. Annem, bu sorularına cevap bulabilmek için Kur’an’ı eline aldı ve okumaya başladı. Elhamdülillah, tüm sorularının cevabını Kur’an-ı Kerim’de buldu ve sonunda Müslüman oldu. Böylece biz de Müslüman bir aile olarak çok güzel bir çocukluk geçirdik. Avustralya’da tanıdığımız birkaç Müslüman vardı, ancak bu bizim için ayrı bir güzellikti.
Kariyerinize Avustralya’da başladınız ve Hollywood’a kadar uzanan bir yolculuk yaptınız. Müslüman bir oyuncu olarak Hollywood’da veya uluslararası projelerde herhangi bir ayrımcılıkla karşılaştınız mı?
Üniversite eğitimimi 2004 yılında tamamladım, ancak bundan üç yıl önce 2001’de 11 Eylül olayları gerçekleşmişti. Bu olaylardan sonra dünya genelinde Müslümanlara karşı bir hoşnutsuzluk doğdu ve özellikle medya gibi Müslümanların az bulunduğu bir sektörde Müslüman olmak son derece zordu. Elhamdülillah, tüm bunların üstesinden geldim. Bence karşılaştığım en zor şey, benim de bildiğim ve birçok insanın da bildiğini düşündüğüm bir gerçekti... Niçin Müslüman medyası yok? Neden yeterince Müslüman filmleri, dizileri ya da televizyon kanalları üretemiyoruz? Bu, dünya genelinde büyük bir sorun. Çünkü biz hep başka kültürlere ait içerikleri izliyoruz; Hollywood, Yahoo gibi platformları ve onların yaşam tarzını. Bu içerikler bize kendi kültürlerini öğretirken, bizim kendi kültürümüzü öğretmek için yeterli içeriklerimiz yok. Bunun ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz ve bu ihtiyaca yöneliyoruz.
Ama maalesef, bu alanda destek yok. Üreticiler yok, bu sektörü geliştirecek bir altyapı da yok. Benim Hollywood’a gidip orada oyunculuk yapmam güzel bir deneyimdi, ama bu tür bir kariyerin süresi sınırlı. Bir genç oyuncuya Hollywood’a gitmesini tavsiye etsem, onun için de zor olur çünkü orada yalnız kalır. Hiçbir destek sistemi yok. Bu noktada Türkiye’nin inanılmaz bir yer olduğunu düşünüyorum. Beni buraya çeken en önemli sebeplerden biri de buydu. Nihayetinde Türkiye’ye geldim çünkü burada temiz ve helal bir ortamda oyunculuk yapma fırsatı buldum. Hollywood’da oyunculuk yapmak güzel bir tecrübeydi, ama sınırlı bir süre için mümkün. Türkiye ise, genç oyuncular için büyük fırsatlar sunan ve Müslümanlar için ideal bir ortam sağlayan bir ülke.
2013 yılında Türkiye’ye yerleştiniz ve Filinta ile Diriliş Ertuğrul gibi önemli projelerde yer aldınız. Türkiye’deki yapımları tercih etmenizin arkasında ne gibi nedenler vardı?
Hollywood, Avustralya ve elbette İngiltere’de iyi roller teklif edilmeye devam ediliyordu. Ancak sorun şu ki, benim değerlerimle uyuşmuyor. Kendimi bir şeyler yapmak için satamam, bu iyi bir şey olsa bile, sonuçta bir döngüye girer ve işe yaramaz. Bu yüzden Elhamdülillah, bir film festivalindeyken bir teklif aldım. Bir yapımcı ve bir casting direktörüyle tanıştım, bana ulaştılar ve “İstanbul’a gel” dediler. O teklifi kabul ettim. Geldim ve gördüklerim karşısında adeta büyülendim. Burada büyük bir sektör olduğunu biliyordum, ancak Türkiye’nin dini anlamda ne kadar harika olduğunu görünce hayran kaldım. Türkiye, gerçekten analiz ettiğinizde dünyanın önde gelen Müslüman ülkelerinden biri.
TRT Belgesel’deki Ailenin Yeni Üyesi ve Zorlu İşler programları, sizi Anadolu’nun zengin kültürleriyle tanıştırdı. Anadolu insanının sizi en çok etkileyen özellikleri neler oldu?
Bence Anadolu halkı gerçekten çok zengin bir kültüre sahip ve çok sıcakkanlı insanlar. Aslında tüm Anadolu, Türkiye’nin büyük çoğunluğu inanılmaz misafirperver, hoşgörülü ve yemekler her yerde inanılmaz. Anadolu halkı, bence insanlığın harika bir örneğidir.
Böyle harika bir hayat arkadaşı için Allah’a çok şükür ediyorum
Hayatınızın dönüm noktalarından biri de eşiniz Gamze Özçelik ile tanışmanız dersek yanlış bir ifade olmaz sanırım. Gamze Hanım ile evliliğiniz nasıl gidiyor? Birlikte ne gibi umutlara koşuyorsunuz?
Bir kelime söylemek istiyorum: Maşallah. Yani, daha iyi bir eş hayal edemezdim. Böyle harika bir hayat arkadaşı için Allah’a çok şükür ediyorum. Ayrıca, eşimle birlikte böyle harika bir hayır kurumunun parçası olmam da inanılmaz bir şey. Umuda Koşanlar Derneği ile yaptığı iş gerçekten olağanüstü ve ona destek olabilmek benim için bir onur.
7 Ekim bir uyanışa yol açtı
7 Ekim 2023’ten beri işgalci İsrail’in soykırımını maalesef ki tüm dünya olarak izledik. Filistin’de yaşananlar ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Yıllarca çok yavaş bir çıkmazda kaldık ve bence 7 Ekim’de yaşananlar, satrançtaki son oyunların başlangıcıydı. Elhamdülillah, buna doğru ilerledik. 7 Ekim’de olanların iyi bir şey olduğunu söylemiyorum ama kesinlikle bir uyanışa yol açtı. Şimdi dünya, İsraillilerin kim olduklarını ve Amerika’nın kim olduğunu fark etti. Maskelerini indirdiler ve şimdi gerçeği görüyoruz. Ve gerçek, onların amaçları ve bu soykırımdır.
Suriye tarihinde artık yeni bir sayfa
Peki geçtiğimiz haftalarda Suriye de Esed rejimin düşmesi ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Bence bu harika. Bu gerçekten büyük bir nimet. Bunu kim düzenledi, nasıl oldu? Bu, Allah’ın güzel bir rahmeti. İnşallah, Suriye halkına bir arada olabilme dileklerimi iletiyorum ve inşallah bir araya gelirler ve hayatlarında, ülkelerinde ve tarihlerinde harika bir yeni bir sayfa açabilirler. Ve biz de güzel faydalar görebiliriz.