İşgali meşru göstermek için tarihi eserleri yağmalamışlar

İşgal kuvvetleri, Birinci Dünya Savaşı sırasında ilk iş olarak Anadolu’nun mührü tarihi eserler için toprağı kazmışlar. Eski Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun, “Toprağın yalnız üstüne değil, altına da göz dikmişler” dedi.

Halime Kirazlı
Aydın, Nysa Antik Kentinde Yunan birlikleri

Ülkemizin sahip olduğu tarihi ve kültürel zenginlik, Birinci Dünya Savaşı'yla başlayan işgal yıllarında dünyanın gözünü üzerimize çevirmesine yol açtı. Eski Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun’un Kronik Kitap’tan çıkan “Esir Şehirlerin Eserleri” kitabı, işgalcilerin ülkemizden kaçırdığı eski eserleri tüm boyutlarıyla ele alıyor. Üniversiteden beri kültür tarihi, eski eserler, müzecilik ve arkeoloji tarihiyle ilgilenen Coşkun, hazırladığı doktora tezini kitaplaştırdı. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleriyle, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Arşivi’nin esas alındığı çalışmada, işgalcilerin eski eserleri yalnızca maddi kıymetlerinden değil tarihsel varlıklarını meşru gösterme amacıyla kaçırdığı ortaya koyuluyor. 1918-1923 yılları arasında Anadolu’dan kaçırılan eserlerin ve yapılan kaçak kazıların belgelerle anlatıldığı kitabıyla ilgili konuştuğumuz Coşkun, yüz yıl sonra geri aldığımız eserlere 2011’de iadesi yapılan Boğazköy Sfenksi’ni örnek verdi.

CUMHURİYET KURULURKEN İSTEMEYE BAŞLADIK

Yapılan yağmanın büyüklüğüne işaret eden Coşkun, Osmanlı’nın ve Büyük Millet Meclisi’nin zorlu işgal koşullarına rağmen eserleri korumak için büyük mücadele verdiğini söyledi. Coşkun, “Kaçakçılık çalışmanın zor yanı, bugün değil o gün bile ne kaçırıldığının, nasıl kaçırıldığının tam olarak bilinememesi. Kaçakçılığın evrakını, belgesini bulmak hayli güç iş. Ama o gün, daha topraktan çıkar çıkmaz haberdar olunan eser de var hâlâ haberdar olmadığımız eser de... Kaçırılan eserler hakkında bir sayı vermek mümkün değil. İşgaller devam ederken eser iade taleplerimiz başlıyor. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bilimsel çalışma için kazı müsaadesi isteyen işgalci devletlere ‘Önce kaçırdıklarınızı iade edin’ deniliyor. Aldıklarımız da oluyor alamadıklarımız da. Ama bu bir süreç ve hâlen devam ediyor. Nitekim bir asırda kapanan dosyalarımız var. İstemeye daha devlet kurulurken başlamışız ve dün diyebileceğimiz bir tarihte geri almışız” diye konuştu.

İŞGALCİLER TOPRAĞIN ALTINA DA GÖZ DİKTİ

Arkeolojinin işgal politikalarının bir parçası olarak kullanıldığına işaret eden yazar, kitapta Mondros Mütarekesiyle başlayan işgallerde, işgal güçlerinin Anadolu’da eski eser aramak için kazılar yaptığını söylüyor. Dahası işgalciler, bölgenin kendi idarelerinde olduğu iddiasıyla kazı yapıyor. Lozan Antlaşması imzalanıp barış sağlandıktan sonra bile bu eylemlere devam ediyor. Ortaya çıkarılan bazı eserlerin kaçırılamadığı, kaydı olmadığı için kayıp hükmünde olduğunu ifade eden Coşkun, sadece eserlere değil bilimsel bilgiye de zarar verildiğini dile getirdi. Yahya Coşkun, “İtalyanlar, Fransızlar, Yunanlar, İngilizler ve Amerikalılar, ya arkeolojik kazı yaparak ya müze ve depolara girerek yahut da satın alma yoluna giderek Anadolu’daki eski eserlerle ilgilenmiş ve bu toprakların eserlerini kendi ülkelerine götürmüşler. Denilebilir ki işgalciler Anadolu’da adım attıkları toprağın yalnız üstüne değil altına da göz dikmişler” dedi.

Eserlerin güvenliği için müze kurmak istedik

Kitapta ilk kez paylaşılan 1919 tarihli iki belge, İtalyanların Antalya’dan tarihi eserleri kaçırma teşebbüsleri üzerine kurulması planlanan müzeye ilişkin bilgiler içeriyor. 8 Mayıs tarihli ilk belgede “İtalyanların Antalya livâsı dâhilindeki teşebbüslerine karşı Antalya’da bir müze şubesi” açılması için İzmir sâr-ı Atîka Memuru Aziz Bey’in atanmasından bahsediliyor. 7 Haziran tarihli diğer belgede ise İtalyanların elindeki kozu tüketmek için açılması düşünülen Antalya Müzesinin ülke koşulları nedeniyle açılamayacağı bildirilerek “Bu gibi şeylerin sırası olmadığından şimdiki hâlde te’hîri” emrediliyor.

HAYAT
'Mavera'nın son temsilcisi Gürdoğan’ı da uğurladık