DİLBER DURAL
Şiir yazmaya çok erken yaşlarda başlayan, farklı dergilerde şiirleri yayınlanmış ve ödüller almış olan Şemsi Nur Karabela, bir hekim olmanın yanı sıra şair kişiliğini de gözler önüne seriyor. Yaklaşık olarak 35 yıldır aralıklarla yazdığı şiirlerini “Dört Mevsime Hükümlü” ilk şiir kitabında bir araya getirerek okuyucularla buluşturan Karabela, kitabın onun için hatıralarından izler taşıyan cümleleri, bir araya getirerek ilan ettiği ve tanımadığı kişilere de okuma fırsatı verdiği anlamına geldiğini söylüyor. Karabela, “Başkalarının da okurken kendi duygularını ve hatıralarını anımsayacaklarını, hissedeceklerini düşünüyorum” diyor. Karabela kitabının çocuklarına, sevdiklerine şiirlerini topluca bırakabileceği bir hediye olduğunu belirterek, “Kitabı elime alınca biraz kalın olduğunu düşündüm ve her kitap sever gibi kokladım” diyerek mutluluğunu ifade ediyor.
ŞİİRLERİNDE GERÇEK HAYATTAN İZLER VAR
“Şiir hayatın rüzgarıdır. Yazarken hayatın içinden kalbimize doğru bazen fırtına koparır, bazen tatlı meltem gibi okşar. Okurken içimizden dışarı doğru hayatı yansıtır. Bütün ayrıntıları koyamayız şiire. Olayı bilenlerin anlayacağı imgelerle anlatmaya çalışırız” diyen Karabela, şiirlerinin çoğunun bir çıkış noktası olduğunu ifade ediyor. Karabela üniversitede iken kendisinin ve tıp öğrencilerinin yaşadıklarına, hissettiklerine vurgu yapmak istediği “Pırlantalar’a” şiirinde bu izlere yer vermiş. İlk defa refakat nöbetine kaldığında öğrenci bakış açısıyla “Hastane Odalarında Gece” şiirini yazmış. 2016’da İstanbul Maçka’da yaşanan bombalı saldırı sonucu çok sayıda polisin şehit olmasını,
Şiirlerinde kendi hayatında yaşadıklarının da etkileri görülen Karabela,“Buruk Hatıra” şiirinde 28 Şubat döneminde yaşadığı yaşadığı mağduriyetin duygularını yansıtmış. Karabela şiirinin hikayesini şöyle anlatıyor: Ben 28 Şubat yasaklarına ilk olarak Erzurum’da yakalandım. Yeni mezun olmuştum, idealisttim. Orası hayatımda yaşadığım en soğuk şehirdi. Kaldırımlardan aylarca kalkmayan buz kalıplarını ilk defa orada gördüm. Çok güzel dostlar edinmiştim. Ne yazık ki her kurumda olduğu gibi çalıştığım sağlık ocağında da yasaklar ve sıkıntılar başladı. Baskı ve haksızlıklara maruz kaldık. Asistan olarak Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri bölümünü kazandım ancak üniversiteye başörtülü olarak girmek mümk ün değildi. Bölümün hocası “gözüme görünmesin” demişti. Kayıt bile olamadım. Yeniden TUS sınav hazırlığı sonrası evimi düzenimi orada bırakıp İstanbul’da başka sıkıntılarla Enfeksiyon ihtisasına başladım. Orada da işten el çektirilmeye varana kadar bir çok baskı ve mahkeme süreçleri yaşadım. Ancak diğerleri hep o ilk başlangıcın devamıydı. Bu anlamda hayatımın yönünü belirleyen baskıların başladığı yer olan Erzurum benim için hala buruk bir hatıradır.”