Ahmet Emin Yalman, Türkiye’nin yaklaşık 200 yıllık gazetecilik geçmişinde doğrudan Türk matbuatı üzerine doktora yaparak gazeteciliğe adım atan ilk isim. Yani ilk mektepli gazetecimiz… Aynı zamanda Osmanlı’nın buhranlarla geçen son yarım asrı ile benzer çalkantılarla dolu Cumhuriyet’in ilk yarısını yaşamış asırlık bir gazeteci… Yalman, mesleğin verdiği dikkatle olayları gözlemlemiş gerek çıkardığı gazetelerde gerekse başka yayın organlarında sayısız yazılar kaleme almış ve kelimenin tam anlamıyla yakın tarihimize ayna tutmuş bir muharrir.
Ahmet Emin Yalman’ın 1970 yılında dört cilt olarak yayımladığı Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim isimli hatıraları tam olarak bu ayna vazifesini görüyor. Yayımlandığı günden beri Yalman’ın hatıraları araştırmacıların sıklıkla başvurduğu eserlerden biri olmuştur. Aslında Yalman’ın bu hacimli hatıratı, bir tür anı niteliğinde olan ve uzun yıllar uğraşarak kaleme aldığı Turkey in My Time (University of Oklahoma Press, 1956) kitabının üzerine çalışarak yeni baştan kaleme aldığı bir çalışmadır. Nitekim Türkçe yayımlanan hatıralarının, İngilizce olarak yayımladığı eserinin doğrudan bir tercümesi olmadığını söyledikten sonra Yalman, “kendi vatandaşlarını” karşısına alarak baştan yazmaya giriştiğini ifade etmektedir.
1997 yılında Pera Turizm tarafından bu sefer iki cilt olarak basılan Yalman’ın Türkçe hatıralarının da çoktan baskısı tükenmişti. Nihayet geçtiğimiz aylarda Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları söz konusu hatıraları ilk baskısına uygun olarak yani dört cilt halinde yayımlayacağını duyurdu ve bu serinin ilk cildi Nisan ayında raflarda yerini aldı.
TANIKLIKLAR VE HATIRALAR
Ahmet Emin Yalman kitabın girişinde yazdığı “Yakın tarihte çok şey gördüm, çok şey geçirdim” başlıklı kısa bölümde şöyle diyor: “Bu kitapta son yetmiş yıl içinde memlekette ve dünyada olup bitenlerin hikâyesini, hepsinin yakından görgü şahidi olan bir gazetecinin ağzından dinleyeceksiniz.” Altmış iki yıllık gazetecilik hayatında Türkiye’de ve dünyada yaşananlara sadece seyirci kalmadığını belirten Yalman, kendisini bir hürriyet ve ıslahat sevdalısı olarak tanımlıyor ve daima “doğruya doğru, eğriye eğri” diyebilme çabası içerisinde olduğunu söylüyor. Ona göre bu yüzden başından bin bir bela ve macera geçmişti. Bütün bunları bir roman akıcılığı içerisinde hatıratına aldığını ifade ediyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor: “Gördüklerimi ve geçirdiklerimi bu şekilde anlatabilmiş olmayı uzun ve velveleli gazetecilik hayatım için iyi bir son sayarım.”
Uzun yıllarını tam bir ahenk içinde el ele geçirdiği hayat ve meslek arkadaşı Rezzan Yalman’a ithaf ettiği anılarının ilk cildinde, Ahmet Emin Bey çocukluk yıllarından Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı zamana kadarki dönemde yaşadıklarını aktarıyor. İmparatorluğun son günlerinde gazetecilik yapmanın zorluklarını da ele aldığı bu ilk cildin ardından Yalman, 1918’den 1970’lere kadar ülkemizde yaşanan siyasi ve toplumsal olayları yine kendine özgü üslubuyla kaleme aldığı ve daha sonra yayımlanacak olan diğer üç ciltte anlatıyor.
BABASI ATATÜRK’ÜN RÜŞTİYE'DE HOCASI
1888 Selanik doğumlu olan Ahmet Emin Yalman, Mustafa Kemal’in Selanik Askeri Rüşdiyesi’nde yazı ve tarih hocası Osman Tevfik Bey’in oğludur. 1907 yılında Beyoğlu Alman Mektebi’nden mezun olmasının ardından Yıldız Sarayı Tercüme Odası’nda memuriyete, Sabah gazetesinde muhabir ve İngilizce çevirmen olarak da gazeteciliğe adım atar. 1910 yılında Hukuk Fakültesi’nden mezun olur. 1911’de Maarif Nezareti’nce açılan sınavı kazanan Ahmet Emin Yalman, Amerika Birleşik Devletleri’ne burslu olarak gönderilir.
New York’taki Columbia Üniversitesi’nde sosyoloji, tarih ve iktisat eğitimi görür. 1912’de girdiği Columbia Üniversitesi Pulitzer Gazetecilik Mektebi’nde doktorasını tamamlar. Türk basını üzerine hazırlanmış ilk doktora tezi olan çalışması The Development Of Modern Turkey As Measured By Its Press adıyla 1914’te yayımlanır. (Bu tez Modern Türkiye’nin Gelişim Sürecinde Basın 1831-1913 ismiyle Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan 2018’de Türkçeye çevrilmiştir.)
Doktora eğitimi süresince Türk ve Amerikan gazetelerine yazılar yazmaya devam eder. Amerika’dan döndükten sonra Dârülfünun’da Ziya Gökalp’in verdiği sosyoloji dersi muavini ve Mülkiye Mektebi’nde istatistik müderrisi olur. 1915 yılı Haziran ayında Tanin gazetesi adına savaş muhabiri olarak Almanya’ya gönderilir. Böylece batı ve doğu cephelerini dolaşan tek Türk harp muhabiri olarak harbin bütün safhalarını görme imkânı buldu.
İstanbul’a dönüş yolunda bindiği Balkan Treni’nde Veliaht Vahdettin Efendi ile beraber çıktıkları Almanya gezisinden dönen Mustafa Kemal Paşa karşılaşır. Bu sayede Paşa ile ilk kez uzun uzun sohbet etme olanağı bulur. Konuşma esnasında o günlerde devam etmekte olan I. Dünya Savaşı’nın gidişatı hakkında Paşa’nın düşüncelerini sorar. Anılarında Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı çarpıcı cevabı şöyle aktarıyor: “Ortada gizlenecek bir şey kalmamıştır. Bizim taraf harbi kaybetmiştir, hiçbir ümit kapısı yoktur.”(s.363)
GAZETECİLİK VE SİYASİ OLAYLAR
1917 yılında Vakit gazetesini, 1923-1925 yılları arasında Vatan gazetesini çıkaran Yalman, 1936 yılında Tan gazetesini satın alarak bir süre çalıştırdı. 1940’ta tekrar çıkarmaya başladığı Vatan gazetesinde 1960’a kadar başyazarlık yaptı. 1961’de bir müddet Hür Vatan gazetesini çıkarmayı denedi. 1962’den sonra ise çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazmakla yetinen usta gazeteci 19 Aralık 1972’de İstanbul’da yaşama veda etti.
Yalman, çok istediği gazetecilik mesleğine Osmanlı İmparatorluğu’nda hürriyet seslerinin yükseldiği bir ortamda başlamıştı. Hatıralarının ilk cildinde, yakından tanığı olduğu İkinci Meşrutiyet’in ilânı, 31 Mart vakası ve II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi, Trablusgarp ve Balkan savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Mondros Mütarekesi gibi art arda gelişen siyasal ve toplumsal olayları etraflı bir şekilde ele alıyor.
II. Meşrutiyet devrinde gazeteciliğe başlayıp 1960’ların sonlarına kadar altmış yıldan fazla gazetecilik yapan Ahmet Emin Yalman’ın anıları hiç şüphe yok ki Türkiye’nin modernleşme tarihiyle paralellik göstermektedir. Türkiye’nin yakın tarihinin dönüm noktalarına şahitlik eden yazar, hatıratında memlekette ve dünyada olup biten hadiseleri bir gazeteci gözüyle değerlendirmektedir.