İlişki kurmak kolay aşık olmak zor

Solmaz Kamuran son çıkardığı Aşk Tutulması isimli kitabıyla 'aşk'ın duygusunu anlatıyor. 'Genelde mutlu aşk yoktur' diyen Solmaz, Çetin Altan ile olan evlilğini mutlu aşka örnek olarak anlatıyor.

Büşra Sönmezışık
İlişki kurmak kolay aşık olmak zor

Aşk ile ilgili kitabınız üç öyküden oluşuyor. Portakal Hanım adını verdiğiniz bir meyve ile insan arasındaki aşkı konu ediyor. Aşkı neden fantastik kurguladınız?

Çünkü anlatmak istediğim Ayşe ile Mehmet'in aşkı değil. Aşkın duygusunu anlatmaya çalıştım

Aşk konusunda herkesin bir fikri vardır. Çok yıpratılmıştır, zor bir konudur...

Çok zor bir konu... Çünkü aşkı herkes kendisine göre yaşar. Kimsenin sevgisi birbiriyle aynı değildir. Bazı insanlar aşkı coşku içinde yaşar. Daha verici olurlar. O insanın duyduğu aşk da o boyutta olur. Mutluluğu da üzüntüsü de büyüktür.

Siz aşktan ne anlıyorsunuz?

Tavşanın gözüne fener tutmak gibi kalmaktır. O yüzden adı 'Aşk Tutulması'. Aşka tutulmuş insan kendinden vazgeçer. Kendini karşısındakine adar. Hep onu düşünür, o yoksa dünya bomboş gelir. Benim anladığım aşk böyle bir aşk.

AŞK KAR KRİSTALLERİ GİBİ

Biz sizi hep farklı kitaplarınızla tanıdık. Aşk size nasıl geldi? Nasıl kaleme düştü?

Romantik bir tabiatım var aslında. Çok şiir severim. Yalnızlık severim. Kimi zaman da melankolik bir tavrım vardır. Hayal kurmayı severim. Benim en büyük oyuncağım kaleydoskoptu yıllarca. Sırtüstü yatıp kaleydoskop ile tavana baktım. Aşk da epeydir yazmak istediğim bir konuydu ama ne yazacağımı bilmiyordum.

Aşk ile ilgili yazılmış romanların öykülerin bazıları birbirine benzer. Aşklar da benziyor mu?

Aşk kar kristalleri gibi. Kar kristallerine bakıyorsun sanki hepsi aynı gibi görünüyor. Halbuki çok yakından bakıldığında milyarlarca kar tanesi, hiçbiri birinin tekrarı değil. Hepsi ayrı güzellikte. Aşk da öyle bir duygu işte. Dışardan baktığında aşk hikâyeleri hep birbirine benziyor. Oysa farklılık var. Ben de o yüzden bu duygunun kendisini anlatmak istedim.

Yazarken empati zor oldu mu?

Kolay olmadı tabi. Ne yazıyorsam o duyguları yaşıyorum. Bu kitabı yazarken de âşık gibi dolaştım. Hala geçmedi. Bir de üzerine çok konuşuyorum ya sanki aşığım, sanki kaybedeceğim gibi duygular içindeyim.

Anlattıklarınızın günümüzde bir karşılığı var mı?

Bugün söylendiği gibi 'takılalım' fikrine uzak biriyim ben. Anlattıklarımın onlarda bir karşılığı olmayabilir. Bugün pek çok şeyin kıymeti bilinmiyor. Aşk da onlardan biri.

Aşk nedir, ne değildir?

Bir defa her ilişki aşk değildir. Hoşlanma aşk değildir. Birlikte buluşulur bir şeyler yapılır, birbirine güzel sözler söylenir. Buna aşk deniliyor. Halbuki aşk derinliktir. Âşık insanda sürekli kaybetme kor kusu olur. Hiçbir zaman yüzde yüz emin olamazsınız. Aşkta kendini unutursun. Ne özgüven kalıyor ne başka bir şey. Kontrol dışı bir duygu, çocuklaşıyorsun.

Sevgilerin mi yoksa sözcüklerin mi içi boşaldı?

Çok seni seviyorum dersen eskir diye düşünenler var. Gerçek aşk eskimez.

Aşk sınanır...

Ben aşkın sınanması taraftarı değilim. Ben sevdiğimden ayrılmak istemem. Tahammül edemem kaybetmeye. Kimsenin aşkının eleştirilmesinden yana değilim. Çok mantıksız olabilir. Sana göre yanlış şeyler yapıyordur. Aşk beğenme ile ilgili bir şey değil. İnsan birini çok beğenebilir ama bu âşık olduğu anlamına gelmez. Tam tersi olabilir. Hiç beğenmezsin ama âşık olursun. Çok acı verici bir durum. Böyle aşklar da var sonuçta. Kontrollü bir şey değil ki... Birden bire oluyor. Tam bir trafik kazası. Uğrunda ne bedeller ödeyenler var. Mutlu aşk yok mu? Vardır herhalde.

Zamanla neye dönüşüyor?

Aşkla başlıyordur. Birlikte yaşadıktan sonra çılgın duygu azalabilir. Ama yerini başka bir şey dolduruyordur.

Bir ömür sürebilir mi?

Sürebilir. Ama o da hastalıklı bence.

DUYGULAR KİRLETİLİYOR

Peki gerçek aşklar nasıl biter?

Gerçek aşklar kırıla döküle biter. Dostça biteceğine inanmıyorum. Aslında kendinden de nefret edersin. Ben ona çok şey verdim düşüncesi hâkim oluyor. Karşılığını göremeyince haksızlığa uğramış gibi hissediyorsun. Aşklar biraz da ihanetle bitiyor. Taraflardan biri sevmekten vazgeçiyor.

Karşı cinsin dışında da yaşanan bir duygu. Siz onları nasıl ayırıyorsunuz?

Bugün aşk kelimesi o kadar haksızlığa uğruyor ki... Canımı sıkıyor. Herkes birbirine 'aşkım' diyor. Anneler çocuklarına, çocuklar babalarına, arkadaşlar birbirine. İnsanlar neredeyse insanlar bakkala gidecek 'Aşkım bir kalıp beyaz peynir ver' diyecek. Bu çok kötü bir şey. İnsan aşkım kelimesini sadece âşık olduğuna söylemeli.

Hiç âşık olmamış insanlarla karşılaştınız mı?

Âşık olmadığını söyleyenlerle karşılaştım. Gerçekten bilemem. İnsan en azından gençken olmuştur ama söylemiyordur. Belki kirli buluyordur.

Aşkın kirli bir tarafı var mı?

Hayır, tabi ki... Belki ölçüsüzlüğü ve sınır tanımazlığından öyle görülüyor olabilir. Kirletildiğine de inanıyorum bir taraftan. O kadar da ayağa düşüyor ki... Bir de baskılar var.

Çetin'e hayrandım sonra sevdim

Çetin Altan ile genelde bir araya gelmiyorsunuz. Neden?

Ben yaptığım işin önünde olmak isteyen bir insan değilim. Özel hayatımı gizlemiyorum. Ama onu ortaya dökmem. Çetin'le birlikte pek röportajımız yoktur. Varsa da genelde yazı konusundadır. Belli bir yaşa geldim. Okuyucum bana sevgi ve saygı duyuyor. Solmaz'ım ve öyle kalmak istiyorum. Bir de benim eşim Çetin Altan. Çok büyük güçlü bir isim. Onun gölgesinde de kalmak istemem.

Böyle güçlü bir ismin karısı olmak rahatsız ediyor mu sizi?

Hayır. Onun ilgili sorulara cevap veriyorum ve bundan gurur duyuyorum. Sadece Çetin Altan'ın karısı olarak anılmak benim hoşuma gitmez.

Öyle anılıyor musunuz?

Sanmıyorum. Eğer benimle ve yazdıklarımla ilgili bir röportaj yapılıyorsa benim Çetin'i anlatmam doğru olmaz. Bunu yapanlar yok mu, var. Ama ben yapmam. Çünkü işimi ciddiye alıyorum. Yarın bir gün arkamdan yazdığım kitapların yazarı olarak konuşulmak isterim. Ben zaten Çetin Altan'ın sadece karısı değilim, aynı zamanda kitaplarının editörüyüm. Yazılarını çok sıkı takip ederim.

Sizin Çetin Bey'e olan ilişkiniz hayranlıkla mı başladı?

Başlangıçta hayranlık üzerindendi. Nasıl öyle olmasın, çok güçlü bir adam.

BENİ EN ÇOK O SEVDİ

Ne zamandır tanışıyorsunuz?

Çok eskiden beridir tanışıyoruz. Ben 25 yaşlarındaydım Çetin'i tanıdığımda. Diş hekimliği yaptığım dönemde muayenemize gelirdi. Ben evliydim, o da evliydi. Ailece görüşüyorduk. Eşini de çok severdim, çok hanım bir kadındı. Ben onunla tanışmadan önce de yazılarını okuyordum. Sık sık görüşmedik ama uzun yıllar ara sıra konuştuk. Sonra ikimizin de hayatı değişti. 1996 yılından bu yana da aynı hayatı paylaşıyoruz.

Sizin gözünüzde Çetin Altan nasıl biri ?

Çetin bir defa bana sevilmeyi öğretmiş adamdır. Bir kadın nasıl sevilir ben onda gördüm, öğrendim. Hediye verilmesini, nasıl davranılması gerektiğini. Çetin bana evliliğimiz boyunca her Cuma çiçek getiren adamdır. Ne doğum günümü unutur ne de evlilik yıl dönümümüzü. Güzel sözler söyler, iltifatlar eder, beni şımartır. Bugüne kadar bana bir kere bile 'Solmaz' demedi hep 'hayatım' dedi. Bana o kadar büyük bir sevgi gösteriyor ki. Şanslıyım. Beni hiç kırmadı.

Kırmadı... Bu nasıl mümkün?

Demek ki kırmadan da ilişki yürüyebiliyor. Bu da bence gerçek sevgiyle ilgili. İnsan sevdiğini kırmaz. Her dakika düzeltmez. 'Öyle yapma, böyle yapma' demez. Her dakika düzeltiyorsan karşı tarafta da bir antipati uyandırırsın.

Sevilmek sizi değiştirdi mi?

Özgüvenimi arttırdı. İçimdeki yaratıcılığı parlattı. Bana destek verdi. Beni övdü. Beni teşvik etti. Ne yapsam sever…

Sevmediği bir şey yok mu? Eleştirdiği, kötü dediği?

Bir yumurta kırsam adam bana der ki; 'Kimse senin gibi yumurta kıramaz. Senin gibi çiçeklere kimse bakamaz'. Bir kıyafetini değiştirsem kırk kere teşekkür eder. 'Çok zevklisin' der. Sevdiğini her dakika gösterir. Bir yere gidecek olsam bir saat sonra telefon eder 'Seni ben çok özledim. Şu kadar gün şu kadar saat kaldı' der.

KADIN SEVİLMEZSE ÖZGÜVENİ YOK OLUR

Bu sevgiye bakışınızı değiştirdi mi?

Elbette. Eğer duyduğun sevgiye kimse ayna tutmuyorsa sevdiğin kadar sevgi göremiyorsan kırılmaya başlıyorsun. Sevilmeme endişesinden sevgin de azalıyor. Daha çok tutkuya dönüşüyor. Benim olsun demeye başlıyorsun. Özgüvenin eksiliyor. Kapasiten azalıyor. Bir kadını veya adamı o kadar çok düşünüyorsun ki yapabileceğinin pek azını yapabiliyorsun. Çetin sayesinde benim kapasitem arttı.

Gölgesinde bırakmadı…

Evet. Koskoca Çetin Altan beni ezmedi. Tam tersine bana yol açtı. Sanıyorum hayatımda kimse beni Çetin kadar sevmedi. Beni sıkmadı. İçinde çok şey barındırıyor.

İlerleyen yaşa bağlı olabilir mi?

Olabilir. Belli bir yaştan sonra çok değerli oluyor. Çünkü sen karşındaki insanı sadece bir aşık gibi görmüyorsun. Çocuğun gibi, arkadaş gibi de seviyorsun. Ona öğretmek istiyorsun hayatı. Sende olan her şeyi ona vermek istiyorsun.

Evlendiğinizde kaç yaşınızdaydınız?

Ben 41 yaşındaydım. Çetin benden otuz yaş büyüktür. 69 yaşındaydı. Fakat o yaşta bir erkek gibi değildi. Hala değil. Çok dinç, kafası pırıl pırıldır. Yıllarca seyahat ettik, dans ettik. O da ben de dans etmeyi çok severiz. Ruhu her zaman gençti, hala da genç. Evde bile dans ediyorduk. Bana şiirler söyler.

Bir kadının hayal edebileceği her şeyi yapmış…

İlginçtir herkes Çetin Altan'ın kadınlar hususunda çok zor biri olduğunu söyler. Benimle hiç olmadı. Herhalde didişmediğimizden mi nedir bilmiyorum.

ERKEKLER ÇABUK ŞIMARIYOR

Zor bir adam mı?

Kolay bir adam değil. Ama aramızda uyum oldu.

Sizinle de alakalı olmalı?

Olabilir. Baskı kuran bir kadın olmadım. Hükmetmeye çalışmadım. Bana değer verdi, yüreklendirdi.

Sevmeyi becerebilmek belki de...

Daha yoğun yaşanmasına rağmen. Gençlikte bu duygunun kıymeti bilinmiyor. Biz insanlardan güzel sözleri esirgiyoruz. Annen de bekler senden güzel söz. Kafanı estiği bir anda beni aradı mı diyecek? Mutlu olacak gülümseyecek. Sevgiline söylediğinde o niye bıkıyor bu laftan? Demek ki gerçekten sevmiyor.

Herkes çok sevilmeyi kaldırabilir mi?

Keşke insan hak ettiği kadar değer verebilse. Ama bunu hesap edemiyorsun ki. Kadınlar erkekleri daha çabuk şımartıyor. Daha vericiler çünkü. Karşındaki insanın olgun olması lazım.

İlişki kurmak kolay aşık olmak zor

Aşk yaşa tutsak mıdır peki?

Gençken daha yoğun olur. Yaş ilerleyince de daha başka oluyor. Yaşanmışlıkla geliyorsun. Daha tedirgin, daha biliyorsunuz o duyguyu. Serbest toplumlardaki gibi yaşanmıyor şekilsel olarak fark var. Burada gizlemek zorunda kalıyor. Ama bunu sıkamazsınız bir yerden çıkar...

Sosyal medyada kurulan ilişkiler gibi...

Evet. Bu hızlı yaşam biçiminde de sanırım insanlar birbirlerini bulamıyorlar. İşe gidiyor kapalı bir mekânda çalışıyor. O yalnızlık hissi nasıl kaybolacak? Akşam evinde bilgisayarın başında sosyal medyada vaktini harcıyor.

Artık âşık olmak daha mı zor?

İlişki kurmak daha kolay... İnternetten her yaştan kimse birbirine uygun birilerini bulabiliyorlar. Aşkla başlamıyor ki. Çünkü doğal başlamıyor ilişki. Karşılıklı konuşma çok önemli.

Bunun nedeni yalnızlık korkusu mu?

Sadece yalnızlığını gidermek için ilişki kuranlar kolay ayrılıyorlar. Bir de diyelim ki bir iki defa görüştün. Kendini açamazsın ki, saklarsın. Oysa gerçek aşk kendini gizlemez. Ortaya döker. Kendini açar, teslim olursun. 'Al seninim ne yapıyorsan yap' dersin. Bunu karşı taraftan da beklersin.

Televizyondaki evlilik programlarına nasıl bakıyorsunuz?

Onlara hiç aklım ermiyor. Parodi gibi. 'Ne kadar değişmiş hayat' diyorum. Kocaman bir kadın çıkmış evlenmek istiyor. Şöyle olsun, şu kadar parası olsun... Bu kadının çocuğu falan yok mu diyorum. Eve gidince nasıl konu komşunun yüzüne bakıyor. Yadırgıyorum ben.

Artık bugünün genç kadınların çoğu bekâr. Beklenti mi çoğaldı?

Bunun iyi tarafları da var. Ama çocuk sahibi olmak için kesinlikle aile olmak şart. Çünkü çocuk senin malın değil. Onun da hakları var. Bazı çocuklar talihsizdir. Babası vardır ölmüştür. Ama bu kararı sen veremezsin. Tek başına çocuk büyütmeye karşıyım. O kişilerin sonra ne kadar acı çektiklerini de gördüm. Bütün duygusal hayatını farklı bir yöne kaydıracaksın. Modern dünyaya da yüzde doksanı çift olarak yaşıyor. Sonuçta tabiatın dışında bir varlık değilsin. Tabiat çiftlerden oluşuyor. Sistemi bozamazsın.

Erkekler nefislerine yenikler

Çok eşlilik aşkla mı yoksa arzu ile mi ilgili?

İçinde aşk olsa da erkekler biraz bunu fütursuzca yapıyorlar. Nefislerine yenik düşüyorlar. Ancak her şeyin bedeli vardır. Başka bir kadına ilgi duyuyorsan bunu gider söylersin. Buna karşılık olarak sana 'Git ne istiyorsan yap gel, kararını ver, boşanmayacağım' deme hakkı olduğu gibi 'Git seni bir daha görmek istemiyorum' deme hakkı da var. Sen o kadına bu hakkı vermiyorsan bir gün bu gerçeği öğrendiğinde büyük kazık yemiş gibi hissediyor.

Nedeni ne sizce?

Eşi değil, başkası tarafından beğenilme arzusu...

Sonuç olarak...

Yıllar içinde ben şunu gördüm; sevgi için emek gerekiyor. Muhakkak empati şart. Bazen içinden geçeni söylememen de gerekiyor. Çünkü bazen kartopu çığ haline de dönüşebiliyor.