II. Büyük savaşın direkt olarak Avrupa ülkelerine ve dolaylı olarak dünyaya etkileri konusunda özellikle ''Göç Yazını, Göç Edebiyatı ve hatta Göç Sineması'' bağlamında pek çok çalışma yapıldığı malumdur. Bu bakımdan Türk insanının bu ülkeye göç edişiyle başlayan süreci konu edinen sosyolojik çalışmalar bir yana, göçü ele alan içeriden ve dışarıdan pek çok edebi üründen söz etmek mümkün; Sözgelimi W. Riemann''ın Almanya''ya içinden bakarak başlattığı ve ilk elde genel bir atmosfer içindeki ayrılık, hasret, yoksulluk, garibanlık söylemiyle gelişen, sonradan siyasal bir içerik yüklenerek şekillenen ilk yerli ürünlerini sayabiliriz.
Başlıca temsilcilerini, ''Almanya Almanya'' adlı kitabıyla Nevzat Üstün, ''Türkler Almanya''da'' ile Bekir Yıldız, ''Bekleyen Tren'' adlı adından çokça söz de ettiren tiyatro oyunuyla Yüksel Pazarkaya, ''Yemen Nire Almaya Nire'' adlı kitabıyla Sadık Fehmioğlu, ''Türk''ün Almanya Çilesi'' adlı kitabıyla Fahri Özcan, ''Almanya''da Yirmi Ay'' adlı kitabıyla Mehmet Çakan, yazarını bir üst yazınsal seviyeye taşıyan ''Geride Kalanlar'' adlı kitabıyla Gülten Dayıoğlu, yine çokça sözü edilen usta işi öykülerin yer aldığı ''Oturma İzni'' adlı öyküleriyle Yüksel Pazarkaya, şarkılara da konu olan meşhur adıyla ''Fikrimin İnce Gülü'' adlı romanıyla Adalet Ağaoğlu, hakeza yine göç hikâyelerini konu edindiği ''Yeni Konuklar'' adlı öyküleriyle Firuzan, ''Berlin Üçlemesi''yle Aras Ören, ''İş Arkadaşları'' adlı duygusal hikâyelerin yer aldığı saf ve temiz bir yazıyla yazılmış kitabıyla Fethi Savaşçı… gibi öykücü ve romancıların başını çektiği bir yazınsal toplamdan söz edebiliyoruz.
aCI VATANIN HİKAYELERİ
Bundan da öte zaman içinde arabesk başta olmak üzere halk müziğine kadar yerleşen ''Almanya Treni Kalkıyor Gardan, Almanya Sen Babamı Götürdün'' gibi meşhur olmuş hasret ve göç türküleriyle her biri biribirinden beslenen Macit Koper''in hem ülkemizde hem Almanya da sahnelenen ''Almanya Defteri'' adlı tiyatro oyununu, Mehmet Barlas''ın hem geride kalanları hem Almanya''da kaderine terkedilmiş insanımızı konu edindiği ''Terkedilmişler'' adlı kitabını, toplumcu edebiyatçılarımızdan Dursun Akçam''ın özellikle Almanya''da yaşanan ötekileştirmeyi konu edindiği ''Almanya''nın Zencileri'' adlı kitabını, adı pek bilinmeyen usta romancı Güney Dal''ın Almanca ve sonradan Türkçe de yayınlanan ''Europastrasse 5'' adlı romanını, göç olgusunu ciddi biçimde konu edinen Fakir Baykurt''un ''Telli Yol'' unu ve ''Yüksek Fırınlar''ını da bu yazınsal birikime eklemek mümkündür.
müslüman türk''ün direnişi
Velhasıl çoğunlukla yaşananlardan yola çıkılarak ama genel olarak da bir senaryodan ve anılardan yoksun biçimde daha çok bu yazınsal birikimden esinlenerek çekilen göç konulu, Türkan Şoray''ın hem oynayıp hem yönettiği ''Dönüş'' Oksal Pekmezoğlu''nun ''Almanya''da Bir Türk Kızı, Orhan Elmas''ın ''El Kapısı'' Tunç Okan''ın ''Otobüs'' Serif Gören''in ''Almanya Acı Vatan'' gibi filmleri de ekleyebileceğimiz bu birikime bakarak Almanya''ya Türk işçi göçünün ülkemiz insanı nezdinde ne kadar önemli olduğunu görebiliriz.
Bütün bu yazınsal ve sanatsal birikime rağmen Almanya''ya göç olgusunu daha çok hümanist bir sentimantalitenin ve epeyce de siyasal bir içeriğin odağında kalarak şekillendirdiği görülen bu ürün toplamının az bir kısmı bir yana önemli bir kısmının özellikle Almanya''ya göç eden Müslüman Türk insanının halini anlattığını, tarafsız biçimde aktardığını ve birinci elden şahitliklerle göç edilen bu ülkede yaşanan gerçekliğin özellikle Müslüman Türk insanının bireysel ve toplumsal mücadelesinin derinliğini ortaya koymak bakımından yeterli olduğunu söylemek de pek kolay değil. Bir yandan kültürel ve sanatsal ortamın uzun bir süre yoğun sol düşünce hegemonyasında oluşundan öte yandan muhafazakâr, İslamcı kesimde göç olgusunu ele alacak bir yazınsal birikim ve tecrübenin yokluğundan kaynaklandığını öne sürebileceğimiz bu halin aslında çok da eleştirel bir yanının olmadığı zira Almanya''ya böylesine bir bilinçle göç eden Müslüman Türk insanının da işin edebiyatından çok pratik gerçeğiyle uğraştığını ve gerçekte bugün için Almanya''da gelinen neticenin de işte bu uğraşın verimi olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
ALMAN YOLLARINDA OLAN BİTEN
İşte Timaş Yayınları ''Hayat ve Hatırat Kitaplığı'' serisinden çıkan ''Acı Vatanda Bir Garip Kul'' adlı kitabıyla Ali Özdemir''in bütün saflığı içindeki süssüz, edebiyatsız hatıra kitabını tam da işin edebiyatında olmayan ama Almanya''da inanarak yaşamanın ve dik durmanın emek işi pratiğinin bir belgesi olarak okumamız gerekiyor.
Ülkemizin işgücüne ihtiyaç duyan yorgun Almanya''nın sadece bizden değil İspanya, Yunanistan, Fas, Portekiz, Tunus ve Yugoslavya''dan göç eden işçilerle kendini tamir etmeye çalıştığı bir zaman kesitinde Müslüman Türk İnsanının pek çok yabancıyla da tanıştığı ve kaynaştığı bir süreç söz konusu Ali Özdemir''in kitabında. O kadar ki, bu süreç boyunca ilkin havaalanlarında yere serilmiş kartonlar üzerinde namaz kılarak kendini açığa vuran bir gerçekliğin kendi camilerini kuracak bir bilinç boyutuna nasıl yükseldiklerini de okuyabileceğimiz bu hatıralar sadece bu süreci açık etmesi anlamında bile önem taşıyor.
Adını bu kitabından önce Almanya''da ki hatta Avrupa''da ki Milli Görüş mücadelesinden, dernekçiliğinden ve örgütçülüğünden bildiğimiz Ali Özdemir Ağabey''in bu uzun mücadeleyle dolu hatıratından şu satırları okumak bile onun Almanya''ya nasıl bir çaba için gittiğini anlamak için yeterli olsa gerek;
''Bulgaristan''a girdiğimizde ilk kez bir komünist ülkeye ayak basıyordum. Tren beklerken biri ''Abi, abi abi'' diye Türkçe seslenince pencereden kafamı çıkarıp ona yöneldim. Seslenen kişi Türk ve Müslüman olduğunu söyleyince hüzünlendim. Neden seslediğini sorduğumda, yanımızda İslam''ı anlatan bir kitap olup olmadığını sordu. İslam''a dair her şeyi unuttuklarını, hatırlatacak kitaplara ihtiyaç olduğunu söyledi… Yanımda bulunan kitaplardan bir kaçını ona verdim, sevinci görülmeye değerdi. Büyük bir heyecanla kitapları gömleğinin altına saklayıp düğmelerini ilikleyerek uzaklaştı…''
Kitabın künyesi:
Acı Vatanda Bir Garip Kul
Ali Özdemir
Timaş Yayınları
Temmuz 2014
240 Sayfa