Hasankeyf: Bir varmış bir yokmuş

Tarihi yaklaşık 12 bin sene öncesine dayanan Hasankeyf'in önemli bir bölümü, Ilısu Barajı Projesi nedeniyle önümüzdeki dönemde sular altında kalacak. Her mevsimin ayrı yakıştığı, devasa kaleleri ve 5 binden fazla mağarasıyla insanı ürperten Hasankeyf'in hikayesini kısaca anlatmaya çalıştık...

Yeni Şafak İbrahim Can
Gün batımına yaklaşırken Hasankeyf'te görülmeye değer bir manzara oluyor.

Göz alabildiğine uzanan Güneydoğu’nun sarı dağları, içinde keşfedilmeyi bekleyen binlerce sır taşır. Bunlardan biri de Batman ile Mardin sınırında bulunan Hasankeyf…

Tarihi yaklaşık 10 bin sene öncesine dayanan ve Dicle nehrinin kıyısına kurulan şehir, ticaret sayesinde de gelişti. Yüksekliği 50 metreye ulaşan kayalara oyulmuş mağaralardan oluşan şehir, bu sebeple Süryanice “Ciphas” yani Mağaralar Şehri, Arapça “Hısnı Keyfa” olarak anılmıştır.

12 bin yıl öncesine uzanan medeniyet

Ne zaman kurulduğu henüz kesin olarak bilinmeyen Hasankeyf'te şu ana kadar 3 bin 500 yıldan 12 bin yıl öncesine kadar dayanan arkeolojik buluntulara rastlandı. M.S 2'inci ve 3'üncü yüzyıllarda sınır yerleşimi olarak Bizans ve Sasaniler arasında sürekli el değiştirdi. Bölgede Hristiyanlığın yayıldığı 3'üncü yüzyıldan itibaren Süryani psikoposluğunun merkezi durumuna gelen Hasankeyf, 640 yılında Halife Hazreti Ömer liderliğinde Müslümanlar tarafından fethedildi.

Hasankeyf; Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler ve Mervaniler'in egemenliğinin ardından 1102 yılında Artuklular tarafından ele geçirildi. 1232'de Eyyubiler'in egemenliğine geçen bölge, 1260'da Moğolların istilasına uğradı ve tahrip edildi.

1515'te Osmanlı'nın fethettiği Hasankeyf, 17'nci yüzyılda İran'la yapılan savaşlar ve ticaretin azalması nedeniyse stratejik önemini kaybetti. 1867'ye kadar Mardin Midyat'a bağlı olan bölge, 1990'dan beri Batman'a bağlı.

http://image.piri.net/resim/imagecrop/2017/10/31/01/12/resized_1412a-d4c11182img_4740.jpg

Barajla birlikte bir bölümü sular altında kalacak

Dicle Nehri üzerine bir baraj yapılması 1954’ten itibaren gündemdeydi. 1999 yılında kabul edilen Ilısu Barajı Projesi ile birlikte Hasankeyf’i de kapsayan barajın yapımı kesinleşti. Projenin temeli 2006 yılında atıldı.

Ancak en çok merak edilen konulardan biri, Hasankeyf’teki tarihi eserlerin ne olacağıydı. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün verdiği bilgilere göre, Hasankeyf'teki tarihi ve kültürel varlıklarının korunması ve kurtarılması için toplamda 25 milyon Euro harcanması planlanıyor.

Hasankeyf'te yaşayan halk ise nehrin karşısında oluşturulan yeni bölgelere yerleştirilecek.

Binlerce yıla sığmayan tarihi geçmişini anlatmak için sayfalar yetmez. Hasankeyf'in sakini Süleyman'ın anlattığı hikayeler ışığında, bu kadim şehrin izlemeye doyum olmayan manzarası ve efsanelerinden bahsedelim...

http://image.piri.net/resim/imagecrop/2017/10/31/01/03/resized_59492-4dfdd853img_4744.jpg

Güvenlik nedeniyle ziyarete kapalı

Dicle'nin sularından yaklaşık 50 metre yüksekte bulunan kalede 5 bin mağara bulunuyor. Ancak güvenlik gerekçesiyle ziyaret izni verilmiyor.

Hasankeyf'in girişinde Zeynel Bey Türbesi bulunuyor. Baraj projesi kapsamında zarar görmemesi için başka bir yere taşınan türbe, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ın oğlu için yapılmış. Silindirik, içten sekizgen yapısıyla dikkati çeken türbe 14. yüzyıl ortalarından itibaren egemen olan klasik mimari bezeme stilinin Anadolu'daki tek örneği.

http://image.piri.net/resim/imagecrop/2017/10/31/12/10/resized_eef60-ff18576f2.jpg

Yaklaşık 5 bin mağaranın bulunduğu kaleye bugün güvenlik gerekçesiyle ziyaret izni verilmiyor. Bölgenin 'rehber' çocukları da tehlikeli olduğunu söyleyip çıkarmıyorlar. Ama birbirinden ilginç hikayelerle bölge hakkında bilgi veriyorlar.

http://image.piri.net/resim/imagecrop/2017/10/31/11/55/resized_810fb-f929df28img_4749.jpg

Yarım kalan minare

O efsanelerden ilki ve belki de en ünlüsü Eyyübi'nin hüküm sürdüğü dönemde inşa edilen Sultan Süleyman Camii'nin minaresiyle ilgili. Minarenin yapımı esnasında usta ile kalfa arasında anlaşmazlık çıkar. Kimin daha iyi olduğunu göstermek için bir yarış düzenlenmesine karar verilir. Ustası El Rızk Camii'nin, kalfa ise Sultan Süleyman Camii'nin minaresini tamamlayacaktır.

İlk bitiren kalfa olur. Ustasından minareye çıkmasını ister. Önce kalfa çıkar, ardından usta. Yukarıya çıkan usta, kalfasını aşağıda görünce şaşırır. "Ben çıkarken seni görmedim, nasıl indin aşağı" diye sorar. Kalfanın özel bir teknikle yaptığı minareye aynı anda iki kişi birbirini görmeden çıkabiliyordu. Kalfasını tebrik etmeyi gururuna yediremeyen usta minareden atlayarak intihar eder.

"Boynuz kulağı geçer" atasözünün de buradan doğduğu rivayet ediliyor.

http://image.piri.net/resim/imagecrop/2017/10/31/11/54/resized_8530c-f5007bceimg_4724.jpg

"Daha büyüğü yapılmayacak"

Kalfanın şehre kazandırdığı bir de köprü var. Düşman saldırısına karşı korunmak için 1116'da inşa edilen köprü, olası bir tehdit durumunda açılıp kapanabiliyordu. Orta Çağ'ın en büyüğü olan köprünün üzerinde, "Bu kadar büyük bir köprü yapılmayacaktır" yazıyormuş.

Şu an ise köprünün sadece ayakları sağlam.

http://image.piri.net/resim/imagecrop/2017/10/31/11/48/resized_7ebca-753fb998img_4702.jpg

Hasan'ın keyfi...

Hasankeyf'te bizi karşılayan Süleyman, Hasankeyf'in isminin nereden geldiğini şöyle anlatıyor:

Hasankeyf'e özel lezzet: Hilve kahvesi

Kısa bir süre sonra sular altında kalacak; Halfeti ile aynı kaderi paylaşmayı bekleyen Hasankeyf'i seyrederken Hilve kahvesi içebilirsiniz. Su yerine süt, şeker yerine bal kullanılan ve içine ceviz parçacıkları atılan kahvenin tadı damakta tatlı bir lezzet bırakıyor...

http://image.piri.net/resim/imagecrop/2017/10/31/01/07/resized_badb4-25dceda9img_4739.jpg