Daha 20 yaşında hedefleri olan bir delikanlıydı Mustafa Direkli... Memleketi Şanlıurfa'dan üniversite okumak için İstanbul'a gelmişti. İç mimar olmak için eğitim basamaklarını birer birer tırmanıyordu. Vatan, millet söz konusu olduğunda şaha kalkarak tepkisini ortaya koyan bir vatanseverdi. Bu yiğitliğini 15 Temmuz darbe gecesi hain çatışmada da gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meydanlara davet etmesiyle arkadaşıyla birlikte Kurtköy Orhanlı Gişelerine doğru yola çıktılar. Heyecanlıydı. En ön saflara geldiğinde ise askerlere "Teslim olun" diye bağırınca acımasızca kafasından vurularak şehit edildi. Haince alnından vurulan oğlunun FETÖ'nün özel okullarında 3 yıl boyunca dirsek çürüttüğünü söyleyen baba Nihat Direkli, "Oğlum onların samimiyetine hiç inanmadı. Etkinliklerine katılmadı. Tepki gösterdiği için onunla ilgilenmediler" diyor. O gece gişelere beraber gittiği arkadaşı Veysel Kilim ise Mustafa'nın FETÖ'ye olan öfkesini şöyle anlatıyor: "Mustafa 17 Aralık döneminden sonra onlara düşman kesildi. Erdoğan'ı çok seviyordu. Arada Mustafa'ya 'Paranı yıllarca onlara yedirdin' diyerek takılırdık. O da 'Verdiğimiz para haram olsun. Yıllarca bizi kandırdılar' derdi."
DİZGİNLEMEYE ÇALIŞTIM BAŞARAMADIM
Şanlıurfa'dan iş dolayısıyla İstanbul'a gelen baba Nihat Direkli o saatte dışarda olduğu için oğluyla telefonla görüşmüş. Oğlu Mustafa'nın darbeye karşı çıkmak için kendisinden izin aldığını dile getiren baba Nihat Direkli, o geceyi şöyle anlatıyor: "Oğlum haberleri görünce hemen beni aradı. 'Bugün çıkmazsak ne zaman çıkacağız baba. Yarın sabah geç kalmış oluruz. Çıkmalıyız' dedi. Dizginlemeye çalışsam da başaramadım. Ben o gece Avrupa Yakası'nda olduğum için yanına gidemedim. O da arkadaşlarıyla gitmiş. En önde benim oğlum varmış. Askerlerle direkt muhattap olmuş. Alnından vurmuşlar. Vurulmadan önce de telefonun şifresini sıfırlayarak arkadaşının bana vermesini istemiş. Arkadaşı arayıp vurulduğunu söylediğinde Mustafa'nın yanına yollar kapalı olduğu için gidemedim. Sabaha kadar beklemek zorunda kaldım. Zaten vurulduğu yerde şehadetini getirmiş. Cenazeyi alarak memleketimize götürdük. Cenazesi çok kalabalıktı. Bu kadar sevildiğini bilmiyordum. Mantıklı hareket eden bir delikanlıydı. Şehitliğin ne demek olduğunu biliyordu. Bilinçli bir şekilde şehit oldu."
TÜM ZEKATIMI İSTİYORLARDI
Eğitimi iyi olan bir okul bulamadıkları için lisede oğlunun Fethullah Gülen'in özel okullarında okuduğunu söyleyen Direkli, Mustafa'nın hiçbir zaman onların samimiyetine inanmadığını dile getiriyor. "Oğlum doğruları söylemekten kaçınmazdı. Lisede ilk üç yıl onların okullarında okudu. Onu çok bunalttılar. Her gece sohbetlere çağırıyorlardı, kasetleri izlemesi için zorluyorlardı. O da tepkisini belli edince rahatsız olmaya başladılar. Bir süre sonra da ilgilenmediler. 'Onların bana öğrettiği bir şey yok' derdi. Kanı hiç ısınmamıştı. Onlardan hep uzak durdu" diyen Direkli, oğlunun son yıl başka bir okula geçtiğini ifade ediyor. Baba Direkli, okuldan hocaların sürekli iş yerini ziyarete geldiklerini belirterek, "Tüm zekatımı onlara vermemi istiyorlardı. Kurbanımı bağışlamamı istediler. Bende her defasında olmaz dediğim halde zorladılar. Sonunda tersledim. 'Benim zekatımı verecek fakir akrabam çok fazla. Onlar dururken size veremem' dedim. Çok zor süreçlerden geçtik. Onların bu denli hain çıkıp oğlumun katili olacaklarını tahmin edemezdim. Oğlum hainlerin yanında üç yılını geçirmiş" diyor.
Bugün ölmezsek daha da ölmeyiz
8 yıldır yediği içtiği ayrı gitmeyen en samimi arkadaşı Veysel Kilim ise o gece Mustafa Direkli'yi yalnız bırakmamak için gişelere kadar yanında gitmiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın televizyona bağlanıp konuşma yaptığında Direkli'nin 'İçim kıpır kıpır, hadi biz de çıkalım' dediğini söyleyen Kilim, koşar adımlarla gişelere gittiklerini belirtiyor. En öne ilerleyerek askerle birebir muhattap olduklarını ifade eden Kilim yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Beraber film izliyorduk. Darbe haberini alır almaz Orhanlı gişelerini tutmak için yola çıktık. Mustafa'yı kolundan tutmam imkansızdı. Çok heyecanlıydı. Yolda giderken bana 'Seninle hiç kavgaya karışmamıştık. Şimdi ölmeye gidiyoruz. Bugün ölmezsek bir daha ölmeyiz' dedi gülerek. Sanki bir yerden emir gelmişti ona. Askerle aramızda 3-4 metre mesafe kaldı. Onlara 'teslim olun' deyince Mustafa'yı vurdular."
Cenazeyi almama bile izin vermediler
Vurulduktan sonra Mustafa'yı kenardaki bariyerlere kadar sürükleyen Kilim, askerlerin buna bile müsaade etmediğini söylüyor. Kilim, "Mustafa'yı ayağından çekip götürürken askerler 'Sürükleme lan' diye bağırdı. Bariyere kadar çekmeyi başardım, demirleri kendime siper ettim. 'Sivilim, yaralı var' dedim. Bu kez bariyere ateş ettiler. 'Uzaklaş oradan' dediler. O sırada yaşıyordu. Sonra kollarımda şehadetini getirdi. Yalnızdık. Elimi kaldırıp askerlere 'Öldü. Bırakın da cenazeyi götüreyim' dememe rağmen izin vermediler. Araba bulabilmek için oradan uzaklaştım. Askerler teslim olunca hemen hastaneye yetiştirdim Mustafa'yı. Hep şehit olmayı arzu ederdi. Sürekli 'Bize de şehitlik nasip olur mu? Biz de o şans yok' derdi" diyor.