Goethe’nin evine sığındık

Şehrin birçok noktasında varlığına atıf yapılan Johann Wolfgang von Goethe’nin 28 Ağustos 1749’da doğup gençlik yıllarını geçirdiği evindeyiz. Goethe Hous, 18. yüzyıldan ziyade 20. yüzyılın savaş sonrası dönemine tanıklık ediyor. Bu tanıklığın arkasında ise Almanların muhafaza etme kültürünün hikayelerinden biri daha var…

Fatma Demircioğlu Parlar
Arşiv

Dokuz Mayıs Perşembe. Frankfurt bu sabah kalın perdelerin arasından sızan hüzmenin müjdelediği pırıl pırıl bir güne uyandı. Anlatılana göre soğuk geçen bir kış, dinmeyen yağmurlar ve geceyle gündüzün ayrılmadığı o kurşuni günlerin ardından Frankfurt’ta böylesine güzel bir havaya denk geldiğimiz için şanşlıydık. Hal böyle olunca ‘Bu değerli vakti ziyan etmek olmaz’ deyip kendimizi erkenden sokağa attık.

İlk durağımız Frankfurt’un ünlü caddelerinden Zeil. Burada çokkültürlü bir kalabalığın içindeyiz. Adım başı Türk görmek Almanya’da artık şaşılacak bir durum değil. Biz Türkleri Hırvatlar ve İtalyanlar takip ediyor. Romanlar, Polonyalılar, Hintler de yüzdelik dilimi fazla olanlardan. Savaştan sonra Ukraynalıların sayısı ciddi artmış. En nadir gördüğümüz sima ise Almanlar. Kalabalık Eminönü kıvamına gelince Römerberg'e kaçıyoruz. Buranın da Zeil’den aşağı kalan yanı yok. Frankfurt, Almanya’nın nüfusu en fazla olan şehirlerinden ama meydanın bir şenlik varmışçasına hareketli olmasının nedeni sabah ‘şanşlı’ olarak görüldüğümüz güneşin ta kendisi. Güneş bu coğrafyada ekstra kıymetli. Işığına, sıcağına , enerjisine özlem had safhada. Bu nedenle sokaklar bugün zorunlu bir sosyal izolasyon varmış da bitmiş gibi tıklım tıklım. Şanşımızı bir de Main’de deniyoruz. Nehrin kıyısında yürüyenler, koşanlar, çayırlarda güneşlenenler, piknik yapanlar, ünlü Eiserner Köprüsü’ne aşkını kilitleyenler… Anladık ki Franfurt sakininin bu güzel günü şehrin turistine kaptırmak gibi niyeti yok. Pes ettik lakin yenilmedik. Çünkü kalabalıktan kaçarken saptığımız yolun sonunda bizi Japon turistlerle birlikte ‘Goethe’ bekliyordu.

Yaşamımdan Şıır Ve Hakıkat Johann Wolfgang Von Goethe

BİR MUHAFAZA HİKAYESİ

Şehrin birçok noktasında varlığına atıf yapılan Johann Wolfgang von Goethe’nin 28 Ağustos 1749’da doğup gençlik yıllarını geçirdiği evindeyiz.

Goethe’nin ilk eserlerini kaleme aldığı bu ev, Alman ve dünya edebiyatının en büyük isimlerinden olan yazar kadar, annesi ve babasının da hatıralarıyla dolu. Açıkcası Goethe Hous, 18. yüzyıldan ziyade 20. Yüzyılın savaş sonrası dönemine tanıklık ediyor. Bu tanıklığın arkasında ise Almanların muhafaza etme kültürünün hikayelerinden biri daha var. Şöyleki; 1795’e kadar

Goethe ailesinin ikametgahı olan bu Orta Çağ evi, Goethe’nin babasının vefatının ardından annesi tarafından eşyalarıyla satılır. Birkaç kez el değiştiren evi 1863’te Goethe’nin hatırasını yaşatmak isteyen Özgür Alman Piskoposluğu satın alır.

AÇILIŞI THOMAS MANN YAPAR

Koruma altına alınan ev 1932’de müze olarak açılır. Açılış ustası olarak gördüğü Goethe’nin eserlerinden yola çıkarak Lotte Weimar’da ve Doktor Faustus’u yazan Thomas Mann’in katıldığı bir törenle gerçekleştirilir. Ancak Goethe’nin evini muhafaza etme mücadelesi asıl bu süreçten sonra başlar. Yaklaşan İkinci Dünya Savaşı'nın neden olacağı yıkımı tahmin etmekte zorlanmayan müze yöneticileri hummalı bir koruma mücadelesi başlatır. Evin içindeki tüm mobilyalar, kitaplar , tablolar 1939’dan itibaren 12 farklı yere taşınarak koruma altına alınır. Evin mimari planı da çizim ve fotoğraflarla kaydedilir. 1944’teki hava saldırısında tahmin edildiği gibi Frankfurt’taki tüm binalarla birlikte Goethe’nin evi de yıkılır.

HERMAN HESSE KALKANI

Müze yönetimi savaştan sonra yeniden imar için kolları sıvar. Ancak ‘yenisi mi yapılsın -aslına uygunu mu’ tartışması patlak verir. Aslına uygun diyenlerin tarafında Goethe’ye teşekkürler adlı makalesinde “Alman şairleri arasında en çok borçlu olduğum, beni en çok meşgul eden, cesaretlendiren, beni takip etmeye ya da kendimle çelişmeye zorlayan Goethe’dir” diyen Hermann Hesse de yer alır. Hesse’nin verdiği desteğin önemini Müze Müdürü Ernst Beutler “Goethe Evi’nin yeniden inşasını savunan sizdiniz ki bu, o çekişme yıllarında benim için çok önemliydi. Mektubunu parlak bir kalkan gibi önümde taşıdım” satırlarıyla dile getirir.Yeniden inşa için onay alındıktan sonra gerekli finansman ülkenin dört bir yanından gönderilen bağışlarla sağlanır. İnşatın tamamlanmasıyla mobilyalar, kitaplar, resimler Goethe’nin evindeki eski yerlerini alır.

KAFESLİ AVLU BAHÇELİ ODA

Goethe’nin Şiir ve Hakikat isimli kitabındaki ayrıntılı anlatımı da evin orijinaline uygun inşa edilmesine büyük katkı sağlar:

“Babaannemim evinde oturuyorduk. Aklımda kalan birbirine bağlanmış iki evden oluşan eski bir evde oturduğumuzdu. Biz çocukların evimizin en sevdiğimiz yeri girişiydi. Kapının yanında ahşap kafes vardı. Bu odaya kafesli avlu denirdi. Kadınlar burada oturur dikiş diker, örgü örerlerdi. Bu avlular sayesinde çocuklar komşu çocuklarıyla arkadaşlık kurardı. Evin arka tarafı kent surlarına kadar uzanan bir manzaraya sahipti. Burada bulunan parklar evlere ait bahçelere dönüşürken, bizim evimizin bahçesi küçük kalmıştı. İkinci kattaki bir odanın penceresinin önünde bitki yetiştirilerek bahçenin eksikliği hissettirilmemeye çalışılıyordu. Buraya bahçeli oda derdik. Oturmaktan en çok hoşlandığım oda burasıydı.

Babaannemiz yaşarken babam evde değişiklik yapmadı,

ölümünün ardından artık inşaata başlanabilirdi. Frankfurt’ta ahşap yapılar inşa edilirken yer kazanmak için binayı sadece birinci katta değil, üst katlarda da temelin dışına taşırarak inşa etme izni vardı, bu yüzden dar sokaklar biraz karanlık ve ürkütücü bir havaya bürünürdü. Yeni kanunla, yeni bir inşaat yapmak isteyen kişi sadece birinci katta temelin sınırları dışına çıkabilecekti. Babam ikinci kattaki çıkık bölmeden vazgeçmek istemediği için, mimari açıdan dış görünümü dikkate almayıp iç donanımla ilgilendi. Evimiz tamamlanmıştı. Yeterince geniş, aydınlık ve ferah olmuştu, merdivenler rahat, antre havadardı. İlk düzene koyulan şey, babamın kitap koleksiyonuydu. Eski evde çoğunlukla gelişigüzel asılmış olan tablolar bir araya toplanıp çalışma odasının yanındaki güzel odanın duvarlarına simetrik olarak asıldı…”

Kaynaklar:

* Thomas Mann ve Goethe

Gürsel Aytaç

* Goethe’ye Teşekkürler

Hermann Hesse

* www. Frankfurter Goethe-Haus