Mehmet Ali Alabora, Levent Üzümcü, Halit Ergenç, Ece Temelkuran, İhsan Eliaçık ve daha birçokları… Bu isimleri yaptıkları sanat, gazetecilik veya edebiyat faaliyetlerinin dışında özellikle Gezi parkı eylemlerine yaptıkları katkılarla anmak mümkün. Yalan yok, olayların daha da büyümesini çok istediler. Eylemlerin, istedikleri sonucu getirmesi için var güçleriyle uğraştılar. Onlarca tweet, bir o kadar açıklama, canlı yayın ve yürüyüş... Halkı yönlendirmeye çalıştılar. Ama olmadı. Hüsrana uğradılar, kaybedenler kulübünün birer üyesi oldular. Peki Gezi Parkı'nın sevgili kahramanları nereye kayboldular dersiniz?
Acil RT yapalım mı?
Toplumsal ha¬fızamızda derin bir iz bırakan Gezi Parkı eylemlerinin üzerinden tam 2 buçuk yıl geçti. Dört seçim dönemi, 17-25 Aralık ope¬rasyonları ve sayısız olay da cabası. “Meselenin ağaç olmadığı" artık herkesin malumu. Özellikle olay¬ların tehlikeli bir biçim¬de tırmandığı 30 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerinde insanları sakinleştirmek yerine sokağa davet edenlerin sayısı ise hayli fazlaydı. Sadece eylemci gruplar değil, siyasetçi¬ler, gazeteciler ve hatta sanatçılar da insanları sokağa çekmeye, eylem¬lere yönlendirmeye çalıştılar. O günlerde kimlerden neler duyma¬dık ki! Entelektüelliğine halel getirmeyenlerden üç adımda hükümeti düşürme reçeteleri mi isterseniz, yoksa “acil RT yayalım" rüzgarına kapılıp, türlü katliam senaryolarını dolaşıma sokanları mı…
İlk üç gün destekleyenler buraya!
Şimdi sorsak, eylem¬lere destek verip ardın¬dan pişman olanlar gibi “Ben aslında sadece ilk üç gün destekledim" diyeceklerini de sanmı¬yoruz. Onlar verdikleri destekten de yaşa¬nanlardan da oldukça memnunlar. Ancak umutları başka bahara kalmış, organizasyon¬ları bitmiş, söylemleri sıradanlaşmış görünü¬yor. Kaybedenler kulü¬bü dahi kapandı. Gezi ümidini kaybedince de hepsi başka yönlere da¬ğıldı. Peki hiç bir eylem¬den eksik kalmayan, “photoshop" olduğu sonradan anlaşılan paylaşımlarda bulunan, orijinal yorumlarıyla gerçeği adeta saptıran bu isimler şimdi nerede¬ler? Kuşkusuz uzun bir liste de yapılabilirdi, ancak biz sizin için ufak bir çetele çıkardık.
SOSYALİST ENTERNASYONEL SAKALLI
Sıradaki parça Levent Üzümcü için geliyor. Arka sıralardan, “Keşke sen hep Avrupa Yakası'nın loser Cem'i olsaydın Levent Üzümcü” sesleri duyuyoruz. Ancak maalesef olaylar böyle gelişmedi. Üzümcü, kariyerine Nişantaşı'nda değil Taksim'de devam etmeyi tercih etti. Şimdilerde arada bıyık bıraksa da sinekkaydı bir tarz benimseyen Üzümcü, Sosyalist Enternasyonal'de yaptığı konuşmaya, amiyane tabirle “kominist” sakallarıyla beraber katılması hayli dikkat çekmişti. Ancak kominist sakalıyla oluşturduğu bohem hava Cihangir hipsterlarına örnek oldu. “Halkı sanatından mahrum bırakmamak adına” yıllardır memur olarak çalıştığı Şehir Tiyatroları'ndan ihraç edilen Üzümcü de artık sanatına ağırlık veriyor.
İSTİNYEPARK'TA MÜTEVAZI BİR EV
Muhteşem Yüzyıl isimli şahane dizinin başrol oyuncusu Halit Ergenç, nam-ı diğer Kanuni Sultan Süleyman… Ergenç'in İstinye Park'ta bulunan mütevazı evinden eşi Bergüzar Korel'le kalkıp Taksim'deki eylemlere katılması bir dönem hayli tartışılmıştı. 'Samimiyet'siz olarak nitelendirilen bu davranış nedeniyle açıklamalar da yapmıştı Ergenç. Gezi Parkı olaylarının ve Muhteşem Yüzyıl'ın bitmesiyle Ergenç adeta bir dinlenme döneminde. Kendisi son zamanlarda sadece yıllar sonra ilk defa sakallarını kesmesiyle magazin gündemini meşgul ediyor.
ARTIK SANAT PROJELERİYLE ANILIYOR
Âlemin yakışıklısı, 2000'lerin Memoli polisi Mehmet Ali Alabora, Gezi Parkı olaylarının en ön saflarında yer almayı başaran sanatçılarımızdan. Kendisi eylemlerin ardından uzun süre, “Mi Minor” adı verilen tiyatro oyunuyla da anılmıştı. Yeni Şafak'ın o dönemde yaptığı habere göre Alabora, büyük bir tesadüf eseri Gezi Parkı ayaklanmasın¬dan kısa bir süre önce, tam da bu olaylara benzer bir senaryoyu sahnelemiş¬ti. Neyse ki daha sonra “Bu tiyatrolardaki kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür” türünden birkaç açıklama yapıldı da, durumun sadece “ilham” olduğunu anladık. Alabora şimdilerde eski hayatına geri döndü. Reklam seslendirmeleri, bireysel sanat projeleri falan… Tabi bir de her seçim öncesinde yenilenen “Boş verme, oy ver” türü videolara destek veriyor.
TABİİ Kİ ECE TEMEKURAN
Ve tabii ki Ece Temelkuran, Gezi Parkı'nın biricik prensesini anmadan geçmek olmaz. Temelkuran eylemlere özellikle Twitter'dan yaptığı katkılarla hatırlanıyor. Son kitabının tanıtımı için katıldığı programlarda “Gezi'den daha büyük isyanlar çıkacak” kehanetinde bulunan Temelkuran'ın sözlerinin gerçekleşmediğini söylemeye gerek yok sanıyorum. Temelkuran, Ankara Garı'ndaki patlamanın hemen ardından Alman medya kuruluşu Deutsche Welle'ye verdiği röportajda, “İnsanlar nasıl delirmiyor, anlamıyorum. Gezi'de üç ağaç için ayaklanan insanlar şimdi dışarı çıkamıyorlar” demişti. Temelkuran'ın bu 'isyan' sevdası 1 Kasım seçimlerinden sonra tamamen bitmiş durumda.
DÜNDAR'IN SORUM(N)LU GAZETECİLİĞİ
Gezi Parkı olaylarının tırman¬dığı günlerde gazeteci Can Dündar'ın bir TV kanalının canlı yayına bağlanıp, “Katliam hazırlığı bu...” türündeki açıklamalarını he¬pimiz hatırlıyoruz. Peki tam ola¬rak ne demişti Dündar: “Annelerin kucağından çocuklarını alıyorlar. Çocukların çığlıklarına tanık olu¬yorum. Gerçekten çok kötü şeyler olacak. Ben kaç yıldır gazetecilik yapıyorum bu kadar pervasızca yapılmış müdahale görmedim!” Dündar'ın ifadelerinin 'provakas¬yon' olarak tanımlandığını hatır¬latmaya gerek yok sanıyorum. Dündar, Gezi Parkı olaylarının po¬püleritesini yitirmesinin ardından Cumhuriyet Gazetesi'nin yayın yönetmenliği görevine getirildi. Sorumlu gazetecilik anlayışıyla (!) gazetecilik yapmaya devam eden Dündar şimdilerde ise, MİT tırla¬rıyla ilgili yayınladıkları fotoğraf ve görüntüler nedeniyle devam eden soruşturma kapsamında tu¬tukluluk günlerini yaşıyor. Silivri Cezaevi'ne gönderilen Dündar, ilk mektubunu da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'ndan aldı.
HÜSEYİN AYGÜN
Gezi Parkı olaylarının en dikkat çekici siyasilerinden biri hiç kuşkusuz dönemin CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'dü. Aygün eylemlere bizzat katıldı. Attığı tweet'lerle de hayli konuşuldu. Aygün'ün tepki çeken paylaşımları arasında, eylemlerde şehit olan polis Mustafa Sarı'nın ölümü ardından, aynı eylemlerde ölen Abdullah Cömert için attığı, “Abdullah, rahat uyu kardeşim. Bugün intikamın alındı” tweet'i vardı. O günlerde Aygün'ün hobilerinin başında ise Arap Baharı'ndan fotoğraflar paylaşıp, eylemler sırasında çekilmiş gibi yaymak geliyordu. Yeni dönemde milletvekilliği için aday olmayan Aygün, faaliyetlerine sivil hayatta devam ediyor.
İMAMIMIZ İHSAN BEY
Sivil itaatsiz imamımız İhsan Eliaçık ve antikapitalist Müslümanların Gezi Parkı eğlencelerini unutmak mümkün mü? Meydanda cuma namazları, yeryüzü sofraları ilk aklımıza gelenler. İhsan Bey, Gezi Parkı eylemleri ışığını kaybetse de, yaptığı yorumlarla popüleritesini ayakta tutmaya çalışıyor. Eliaçık, en son savcı Mehmet Selim Kiraz'ın katillerine 'terörist' denmemesini söyleyerek farklı kesimlerden tepki almıştı. Geçtiğimiz seçim öncesinde HDP'den milletvekili adayı olacağı da iddia edilen Eliaçık, şimdilik Twitter üzerinden fetva vermeye devam ediyor.