"Evliya Çelebi'nin Gözüyle Beyrut ve Çevresi"

Beyrut Yunus Emre Enstitüsü'nde "Evliya Çelebi'nin Gözüyle Beyrut ve Çevresi" konulu konferansa Türkiye'nin Beyrut Büyükelçisi Çağatay Erciyes, Beyrut Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Başkanı Cengiz Eroğlu, Lübnan tarihçileri, akademisyenleri ve Evliya Çelebi meraklıları katıldı.

Yeni Şafak
Beyrut Yunus Emre Enstitüsü'nde Evliya Çelebi'nin Gözüyle Beyrut ve Çevresi konulu konferansa Türkiye'nin Beyrut Büyükelçisi Çağatay Erciyes, Beyrut Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Başkanı Cengiz Eroğlu, Lübnan tarihçileri, akademisyenleri ve Evliya Çelebi meraklıları katıldı.

Evliya Çelebi üzerine onlarca akademik kitapta imzası bulunan Dr. Seyit Ali Kahraman, Evliya Çelebi'nin gezileri boyunca 7065 kale 256 büyük şehir gördüğünü söyledi.

Beyrut Yunus Emre Enstitüsü'nde "Evliya Çelebi'nin Gözüyle Beyrut ve Çevresi" konulu konferansa Türkiye'nin Beyrut Büyükelçisi Çağatay Erciyes, Beyrut Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Başkanı Cengiz Eroğlu, Lübnan tarihçileri, akademisyenleri ve Evliya Çelebi meraklıları katıldı.

Konferansta Evliya Çelebi üzerine sunum yapan Kahraman, yaşadığı 17. yüzyıl boyunca Evliya Çelebi'nin kendi tabiriyle "18 padişahlık yeri 51 yıl süresince ve 147 dil konuşulan topluluklar gördüğünü" belirtti.

Çalışmaları süresince elde ettiği bilgilere değinen Kahraman, "Evliya Çelebi 7065 kale, 256 büyük şehir görmüş, sayısız padişah, sultan, melik, emir ile dostluk kurmuştur" dedi.

Evliya Çelebi'nin iyi bir Müslüman olduğunu ancak kesinlikle tutucu olmadığını aktaran Kahraman, "Kliselere gidip papazlarla arkadaşlık kurmuştur. Can dostlarının da çoğu meczuptur. Gittiği yerlere de yanında götürmüştür. Paşa kendisini gittiği yerde sorun olur demesine rağmen uyarmıştır ancak kendisini yine de götürmüştür. Kendisiyle barışık, handikapı olmayan bir insan kendi kusuru varsa onu da söylüyor. Karşıdakinin söylediğine inanmazsa onu da nezaket çerçevesinde söylüyor" ifadelerini kullandı.

Konferansın ardından soruları yanıtlayan Kahraman, Evliya Çelebi'nin bölgedeki gezilerini araştırırken aklında Sudan'dan kalan bir anektodu aktararak, şunları anlattı:

"Bugün Sudan diye isimlendirilen Func Sultanı'nın yanına gidiyor. Func Sultanı bunu gördüğünde kaçıyor, saklanıyor, 'Bu adamın suratını kim soymuş? Yoksa bana intikamını almak için mi geldi?' diyor. Ömründe hiç beyaz görmemiş. Beyaz gördüğünde şaşırıyor. Sonra kendisine izah ediyorlar 'inanmam' diyor. Evliya Çelebi'den kolunu açmasını kafasını açmasını istiyor. Evliya Çelebi de itiraz ediyor. 'Kafamı açamam bizde yasak' diyor. Sonra kolunu açıp bakıp görüyorlar. Danışmanları 'bunun gibi soluk suratlılar Mısır'da dolu' demiş. Evliya Çelebi ise hatıralarında bütün gece boyunca 'Ya benim de derimi soymaya kalkarsa diye' terler döktüğünü anlatıyor. Sonrasında dost oluyorlar günlerce beraber dolaşıyorlar. Evliya Çelebi ayrılırken kendisine fil hediye ediyor. Evliya Çelebi de 'Bütün hayvanların yiyeceklerini yediği halde doymuyor' diye yazıyor. O da başka birine hediye ediyor ve 'Elhamdülillah hem hediyede bulundum hem de kurtuldum' diye anlatıyor. Afrika'da ilk defa Anadolu insanına bilmediği şeyleri anlatıyor. Gergedanı anlatıyor. Zürafa diye bir hayvan var diye onun etini yiyor"