Bülent Acun
Gönül coğrafyamızı meydana getiren İslam ülkelerini, şehirlerini ve mabetlerini demokrasi ve insan hakları kılıflı haçlı seferleriyle yer ile yeksan eden küresel haydutlar; insanları değersiz değerleri de insansız bırakmak için dini Mübin’i İslam’a ve İslam’ı hayata taşıyan kişi, kurum, kuruluş, mezhep, meşrep ve mekteplere bütün güçleriyle ellerindeki bütün imkân ve silahları kullanarak saldırmaya devam ediyorlar. Bu saldırının medya, kültür, sanat ve edebiyat ayağının en önemli unsuru İslam ile insan arasındaki bütün köprüleri yıkmaya matuf algı operasyonları ve manipülasyonlar… Bu çirkin ve kara propagandadan en fazla etkilenen müesseselerin başında tasavvuf ve tasavvufi tasavvurun kavramları geliyor. Şeyhlik, müritlik, sufilik, tekke, zaviye, tarikat vs. hepsi bu sinsi kampanyanın itibar suikastının kurbanları; bu suikasttan yakasını kurtarabilen belki de tek kavram dervişlik.
DERVİŞLİK KÜLLİYATINA DOĞRU
Günümüzde dervişlik denince akla gelen ilk isimlerden biri de Mecit Ömür Öztürk’tür. Hiç kuşkusuz yazar kitap kurtlarının zihinlerinde edindiği bu yeri, dervişliğe dair kaleme aldığı eserlere borçlu. Üç ciltten mürekkep “Dervişin Teselli Koleksiyonu”yla okurlarını Hay Kitap’tan selamlayan yazar Sen Derviş Olamazsın isimli son kitabıyla da okurlarını Timaş Yayınlarından selamlıyor. Yazar bu çalışmalarıyla dervişliğe dair bir külliyata niyet etmiş gözüküyor.
Mecit Ömür Öztürk’ün Ocak 2024 tarihinde raflardaki yerini alan “Sen Derviş Olamazsın” isimli kitabı okurlarının ufkuna İbn Haldun Üniversitesi Öğretim üyesi Klinik Psikolog Dr. Taha Burak Toprak’ın sunuş yazısıyla açılıyor. Düşüncelerimizin mağduruyuz, diyen Toprak, mağduriyetin sebebini açıklama sadedinde şöyle diyor: “Yaratıcıdan bağımsız bir düşünce tanımı, insanı zihninin sınırlarına sıkıştırıp hapsetti. Onu arzularına indirgedi.”
ÖZGÜN BİR ÜSLUP
Yazar, kitabında özgün bir üslup deniyor. Kitaptaki konu başlıkları, o konuların işlenişi, aykırı yorumlar, ezber bozan iktibaslarla kitap ilk sayfasından son sayfasına kadar altı çizilmeye namzet satırlarla dolu. Yazar sohbetle kanatlanmak başlıklı yazısında sohbetin insan için önemini bakın nasıl özetliyor. “Bazı kavimler sesle helak oldukları gibi bazıları da sesle, sohbetin sesiyle, kalpten çıkan sözcüklerle hayat bulmuşlardır.” Yazarın iyiliğe dair kurduğu şu cümleler de hayli hikmetli. “İyiliğin ilk karşılığı, o iyiliği yapabilmiş olmaktır. O iyiliği yapan insana yaşattığı duygudur. Aslında başka bir karşılığa gerek bırakmayacak kadar etkili ve isabetli bir karşılıktır bu. Manevi ve kalbî bir ödüldür.” Kitabında okurlarıyla tefekkür hasılası ölçülerini cömertçe paylaşan yazar, “Maşallah İçin Varız” başlıklı yazısında insan ne kadar insandır? Sualine şu cevapları veriyor. “İnsan, hayreti kadar insandır. Tefekkürü kadar insandır. Şahitliği kadar insandır. Takdir gücü kadar insandır.”
İSİM BABASI YUNUS
Mecit Ömür Öztürk’ün Sen Derviş Olamazsın kitabı insana ilk bakışta derviş olamayacak kişilerin anlatıldığı bir eser hissiyatı verse de, bu cümlenin Yunus Emre’nin kaleminden ve kelamından neşet etmiş olması, cümledeki negatifliği pozitifliğe tebdil ediyor. Yazar, Yunus’u isim babası yaptığı kitabında İslam mutasavvıflarının yanı sıra, Said Nursi gibi devrinin dev âlimlerinin tefekkür ufuklarında okuru esaslı bir seyahate çıkarıyor. Şükürden tefekküre, sohbetten muhabbete, hikmetten hakikate, niyetten ihlasa yazar okurlarına erdemlerle dolu bir yol haritası sunuyor. Yazarın meramını anlatabilmek için yer yer tekrara düşmeyi göze almış olması, fikriyatındaki istikrara işaret ediyor. Ezcümle yazar eseriyle diyor ki: “Ey Okur! Her ne kadar ben Yunus’un diliyle Sen Derviş Olamazsın desem de kitabımda aktarmaya çalıştığım erdemleri dikkatlice okur, anlar ve yaşarsan bu erdemler seni alır dervişliğe götürür.”