FATMA MATUR
Bu hafta sizlere benim gözümden Zonguldak’ı yazacağım. Doğduğum değil ama ilkokula başlayıp liseyi bitirene kadar yaşadığım şehir. O yaşlarda bana yıllar sonra ulusal bir gazetenin seyahat sayfasında Zonguldak’ı yazacağımı söyleseler “İyi de Zonguldak’ta gezecek ne var, mecburiyet caddesini mi yazacağım acaba?” der gülüp geçerdim muhtemelen. Ulusal bir gazetede yazma ihtimalim, Zonguldak’ı bir seyahat destinasyonu olarak yazma ihtimalimden daha yüksek gelirdi. Mecburiyet caddesi, küçük bir şehirde büyümüş herkesin tahmin edebileceği gibi şehrin merkezindeki, mağazaların, kafelerin bulunduğu bir bilemediniz iki caddeden biriydi. Zonguldak’ta ise Uzun Mehmet ve Gazi Paşa caddeleriydi benim için.
Bugün elbette öyle düşünmüyorum. Zonguldak, güzelliği kendine has bir şehir. Orhan Veli’nin dizelerinde “Siyah akar Zonguldak’ın deresi/Yüz karası değil kömür karası/Böyle kazanılır ekmek parası” dediği şehir.
Ekmeğini taştan çıkaran insanların şehri
Hem hırçın denizi hem deniz gibi ormanları hem de ekmeğini gerçek anlamdan taştan çıkaran insanları güzel bir şehir. Yerin altı simsiyah, üzeri mavi yeşil ve yine de bir parça siyah şehir. Annem Zonguldak’ta evimizin denize bakan (çünkü Zonguldak’ta evlerin çoğu denize bakar, merdivenler denize iner, sınıf pencerelerinden denize bakarak hayallere dalarsınız, her yerden önünüze çıkıp deniz çeler hep insanın aklını) balkonunu temizlerken eliyle isleri sıyırıp, “Bu şehrin göğünden is yağıyor, burası nasıl temizlenir” diye söylenirdi.
Türkiye’nin en büyük taş kömürü madeni bulunan şehirde herkes alışıktır kömürün isine. Yerin altında madenler, üstünde merdivenler, az önce söylediğim gibi yerin altı simsiyah, üstü mavi yeşil ve yine bir parça siyah şehirdir Zonguldak. Kömürün, kara elmasın siyahı.
Zonguldak’a Ankara yönünden geliyorsanız ve sonbahar zamanıysa Yeniçağa’dan Zonguldak istikametine kıvrıldıktan bir süre sonra her virajı dönüşünüzde yeşilden kızıla uzanan bir renk yelpazesinin içinde bulursunuz kendinizi. Ankara’da yaşıyorsanız hele her bir ağaca sarılırsınız gözlerinizle. Gökgöl Mağarası’nı geçtikten sonra Asma Mahallesi’nden girersiniz şehre.
İstanbul yönünden geliyorsanız da size deniz eşlik eder. Akçakoca, Alaplı, Ereğli boyunca Karadeniz’i seyreder, Zonguldaklıların en sevdiği plajları da görerek Kozlu tarafından şehre ulaşırsınız.
Bu şehri sevmek de madenden ayrı olmaz
“Zonguldak’a gelip Zonguldak Maden Müzesi’ni görmeden dönmeyin” demek isterim ilk olarak. Çünkü Zonguldak madenden, madencilerinden ayrı düşünülemez, bu şehri anlamak ve sevmek de madenden ayrı olmaz. Şehir merkezine araçla 10 dakika uzaklıktaki müze 2016 yılında, taşkömürü madenciliğini tanıtmak amacıyla açıldı. Gerçek bir maden ocağı üzerine kurulan 3 katlı müzede önce kısa bir Zonguldak tanıtımı izleyebilir, kömür ve fosil örnekleri görebilir, Maden Şehitleri anıtını ziyaret edebilir ama en önemlisi gerçek bir madene inmişsiniz hissi veren Eğitim Ocağı Gezisi yapabilirsiniz. Burada Müzekart geçerli, ziyaret etmeden önce maden gezisi saatlerine bakmanızı ve müzeye en az 2 saatinizi ayırmanızı öneririm.
Deniz fenerine ev sahipliği yapan mahalle
Varagel Tüneli’nin sonundaki Fener Mahallesi, benim de yıllarımın geçtiği, Zonguldak’ın bence en güzel mahallesi. Merkeze araçla 3-4 dakika mesafesindeki mahalle adını mahallenin denize uzanan kısmında yer alan deniz fenerinden alıyor. Şehir merkezinden fenere dönen yol boyunca Taş Kömürü Kurumu’nun sonradan yenilenen ve satılan denize nazır lojmanları, yolun sonundaki deniz feneri ile sakin ve yeşil bir mahalle. En güzel tarafı ise fenerin etrafındaki Karadeniz kayalıkların üzerinden bakabildiğiniz, dalgaları seyredebildiğiniz alan. Burası, hele de yağmurlu günlerde Zonguldak’ın ve bence Karadeniz’in en güzel yerlerinden biri haline geliyor.
Aklınızda olsun
Bu yazıyı okuyanlar, Zonguldak ve çevresini biliyorlarsa Ereğli’den, Cehennemağzı Mağarası’ndan, Devrek’ten, Bastoncular Çarşısı’ndan, Alaplı’dan, Çaycuma Filyos’tan bahsetmediğim için yazının eksik kaldığını düşünecektir, haklılar. Ancak, sayfa yetmeyeceği için bu yazı sadece Zonguldak şehir merkezine odaklanan bir yazı olsun istedim.
Zonguldak’ta bu saydığım yerler dışında merkezdeki Uzun Mehmet ve Gazi Paşa caddelerinde yürümenizi, şehrin İstanbul tarafından girişinde bulunan Uzun Mehmet Anıtı’nı ve anıtın bulunduğu parkı ziyaret etmenizi öneririm.
Zonguldak’ı ziyaret etmek için en uygun zaman bence mayıs ve eylül ayları. Sıcağın, nemin fazla hissedilmediği, yağmurun nispeten az olduğu aylar.
Zonguldak Türkiye’nin en merdivenli şehri. Yokuşları ve yağmuru da bol. Yaz mevsimi dışında bir mevsim gidiyorsanız, yürüyüşe uygun, suya dayanıklı ayakkabılar giymenizi öneririm.
Zonguldak’a yaz aylarında gidiyorsanız ve denize girecekseniz, çok iyi yüzme biliyor olsanız bile Karadeniz’in akıntısına dikkat edin. Bununla birlikte Akdeniz ve Ege kıyılarına alışkın biri için Zonguldak deniz tatiline uygun bir destinasyon değil. Yine de benim önerim, denize girmeyecek bile olsanız, şehrin 80 kilometrelik kıyı şeridini arabayla gezmeniz. Buralarda size kendinizi bazen İrlanda kıyılarında bazen Portekiz kıyılarında hissettirecek manzaralarla karşılaşacaksınız. Değirmenağzı plajından, Türkali plajlarına kadar sahil boyunca yollar virajlı da olsa muhteşem.
Yaz mevsiminde bile gidiyor olsanız Gökgöl Mağarası ziyareti için yanınıza bir hırka ve her ihtimale karşı bir de yağmurluk almayı unutmayın.
Zonguldak’ta yollar genelde virajlı ve dar, bir yerden biri yere gidiş süresini hesaplarken buna dikkat edin.
Sonu denize ulaşan tünel
İlk olarak kömürlerin ve atıkların taşınması amacıyla yapılan Varagel Tüneli, şehir merkezinde liman arkasından Fener Mahallesi’ne uzanıyor. Tünelin denize çıkan kısmı Zonguldak’ta yaşayan iki genç şairin öyküsünü anlatan Kelebek Rüyası filminin sahnelerinden birinin de çekildiği yer. Yaklaşık 500 metrelik yürüyüş hem size bir maden ocağındaymışsınız hissini az da olsa yaşatıyor hem de tünelin ucundaki manzaralar muhteşem fotoğraflar çekmenize olanak sunuyor.
Mavi bayraklı plajlar
Zonguldak’ın tek mavi bayraklı plajı olan Kapuz plajı şehir merkezinde yaklaşık 200 metre uzunluğunda bir plaj. Yeşille mavinin birleştiği ve belediye tarafından işletilen bu koy, yerel halkın yazın en çok denize girdiği noktalardan biri. Şehir merkezine 10 dakika uzaklıkta Kozlu tarafında bulunan Değirmenağzı Plajı da Yine Zonguldaklıların en çok tercih ettiği ve denizin nispeten sakin olduğu bir koy.
Büyüleyici bir mağara
Ankara-Zonguldak Karayolu üzerinde Zonguldak girişinde yer alan mağara Türkiye’nin en uzun onuncu mağarasıdır Gökgöl Mağarası. Mağaranın ilk 875 metresi turizme açılmış durumda. İçerisi aydınlatması, yürüyüş parkuru, seyir terası, köprüleri ile ve bol miktarda sarkıt, sütun ve damlataş oluşumlarıyla çok etkileyici. Mağaranın içindeki sıcaklık ve nem oranı yıl boyunca neredeyse aynı kaldığı için mikroklima özelliğine sahip. Türkiye’de ve başka ülkelerde birçok mağara görmüş biri olarak Gökgöl’ü mutlaka görmenizi öneririm.
On şelaleli kanyon
Şehir merkezine Çaydamar yönünde 5 km mesafede olan Harmankaya Şelaleleri, 2019 yılında Tabiat Anıtı ilan edilmiş. Kanyonda 4.5 kilometreli bir yürüyüş parkuru ve bu parkur boyunca size eşlik eden, yükseklikleri 5 ile 34 metre arası değişen 10 şelale mevcut. Harmankaya Şelaleleri ve kanyonunu fotoğraf çekmeyi ve doğa yürüyüşlerini seviyorsanız görmenizi öneririm ancak şelalelerle ilgili beklentinizi yüksek tutmamanız kaydıyla. Ziyaret ettiğiniz mevsime bağlı olarak şelalelerin debisi oldukça azalmış hatta yer yer kurumuş olabilir. Bununla birlikte yürüyüş parkuru yürümeye alışkın ve sağlıklı bireyler için dahi biraz zorlu. Yanınızda küçük çocuk veya ileri yaşta yakınlarınız varsa bunu dikkate almanızı öneririm.