Eğitime yerli bakış

Eğitimin temel amacı insanı insan yapmaktır. Oysa, bugünkü eğitim sistemi insanı insan yapan değil, insanı bozan bir sistemdir. Az da olsa bu sistemden de bozulmamış insan çıkıyorsa bu, tamamen bir imalat hatasıdır. Sisteme göre bu insanlar defoludur.

Eğitimin Türkçesi Prof. Dr. İsmail Aydoğan Pegem Akademi Yayıncılık 2018 - 138 sayfa

ARİF AY

Her yıl olduğu gibi bu yıl da eğitim-öğretim dönemi bir yığın sorunla başladı. Prof. Dr. İsmail Aydoğan’ın Pegem Akademi Yayıncılık’tan çıkan “Eğitimin Türkçesi” adlı kitabını başta Millî Eğitim Bakanı olmak üzere, tüm eğitim camiasının, anne-babaların ve öğrencilerin okumaları gerektiğini hemen belirtelim.

Prof. Dr. İsmail Aydoğan, Kırıkkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi. Eğitim sistemimiz üzerine ilk kez yerli bir bakışla kafa yoran, önemli çözümler ortaya koyan, öneren bir hoca ve akademisyendir.

EĞİTİMİN GAYRİ MİLLİ YAPISI

Bu yılın başında kitabın tanıtım etkinliğine katılmıştım. Programın yöneticisi hocayı takdim ettikten sonra, hocaya şu soruyu yöneltmişti: “Eğitimin Türkçesi demişsiniz, eğitimin gavurcası da mı var?” İsmail Hoca aynen şunu demişti: “Evet var, bugünkü eğitimimiz.”

Hocanın söylediği yüzde yüz doğruydu. Eğitim sistemimiz yüz yılı aşkın bir süreden beri gayri millî bir yapı içermektedir. Bir dönem Fransız, bir dönem İngiliz, bir dönem Alman, şimdilerde de Amerikan eğitim modelini uygulamak çabasındadır. Bu kadar model değiştirildiğine göre, demek ki hiç birinden verim alınamamış. Her model değişikliği eğitim sistemimizi daha da içinden çıkılmaz hâle getirmiş ve bugünkü kangren durum ortaya çıkmıştır.

Başında “millî” sözcüğü olduğu halde neden gayri millî eğitim modellerine yönelindiğini anlamak güç olmasa gerek. Çünkü, zihnimize yerleştirilen Batıcılık yani “muasır medeniyet” virüsü, bizi doğru düşünmekten ve doğru karar vermekten, hakikati görmekten alıkoyuyor.

Eğitimin temel amacı insanı insan yapmaktır. Oysa, bugünkü eğitim sistemi insanı insan yapan değil, insanı bozan bir sistemdir. Az da olsa bu sistemden de bozulmamış insan çıkıyorsa bu, tamamen bir imalat hatasıdır. Sisteme göre bu insanlar defoludur. Ahmet Hamdi Tanpınar ne güzel demiş: “Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.” İstediğiniz kadar model, yöntem, teknolojik araç gereç kullanın, eğer eğitim sisteminizin millî, yerli bir paradigması yoksa, hangi ülkenin eğitim paradigmasını kullanıyorsanız, o ülkenin insanına benzer insanlar yetiştirirsiniz. Prof. Dr. İsmail Aydoğan tam da bu temel mesele üzerinde duruyor.

Rahmetli Cahit Zarifoğlu bunu daha da somutlaştırarak şunu der: Eğitimin sokağın ve okulun eline bırakıldığını, bunların ruhlara bir yücelik katmadığını ve çocukların aşağılık duygusuyla dolu olarak yetiştirildiklerini belirtir. Bunlar Avrupalı, Amerikalı insan olurlar. Onların gözüyle bakar, onların ağzıyla konuşurlar. Yavrularımız daha minicikken ruhen Batılı insanların kölesi haline getiriyorlar.

“Sonuç olarak eğitim sistemimiz, Batı’nın Rönesans’la başlayan rasyonalizmiyle ilişkilendirip, bu temel üzerine kurgulandığından beri insandan, ruhtan ve dolaysıyla kendi gerçeğinden uzaklaşmış nesiller yetiştirmeye devam etmektedir. Fransız, Alman, İngiliz ve Amerikan ekolleriyle tanıştığımız mevcut eğitim; ruhu, gönlü, ahlakı ve vicdanı temel alan geleneksel eğitim sistemimizi ve insanımızı hor görerek, Batı tipi çalışan aklı ve sermayenin çarkı haline gelen bireyi yüceltmektedir.” (a.g.e., s.27)

Prof.Dr. İsmail Aydoğan bu tespiti yaptıktan sonra eğitimin Türkçesinin ne olduğunu yedi madde halinde sıralar. Bu maddelerden altını çizdiğim bazı cümleleri alıyorum buraya:

“Eğitimin Türkçesi demek, kültür ve geleneklerimize uygun bir hayat ve insan algısıyla eğitimin yapılması demek.”

“Eğitimin Türkçesi demek, eğitimin terbiye demek olduğunu bilmek demektir.”

“Eğitimin Türkçesi demek, idealist insanlar yetiştirmek demektir. İdeali olmayanın ahlakı, ahlakı olmayanın idealinin olmayacağını unutmamamak gerekir.”

Gerisini sizin merakınıza ve kitapla buluşmanıza bırakıyorum.