Doğu Karadeniz'in 3'üncü deprem riski bölgesine çekilmesinin ardından bölgede dolgu alanları ve yumuşak zeminlerin yanı sıra heyelanlı alanlar daha da riskli hale geldi. Uzmanlar, özellikle İzmir depreminin, Doğu Karadeniz için önemli bir uyarı olduğunu belirterek 1999'dan önce yapılan binaların güvenirliği, bütünü ile gözden geçirilmesi çağrısında bulunuyor.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) eski öğretim üyesi, Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, AFAD tarafından yapılan son deprem tehlikesi haritasına göre Trabzon’un deprem tehlikesinin 2, Rize’nin ise 3 kat arttığına dikkati çekerek; Doğu Karadeniz’in depreme hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.
‘DEPREM RİSKİ 3 KAT ARTTI’
Karadeniz sahilinin iki sismik hat arasında kaldığını belirten Prof. Dr. Osman Bektaş, "Karadeniz sahili doğudan batıya doğru, güneyden kuzey Anadolu fayı, kuzeyden de sahile paralel yine kuzey Anadolu fayına paralel bir fay ile sınırlandırılmıştır. Yani hem kuzeyde hem güneyde iki fay var. Güneydeki fay çok daha aktif, yıllık hızı 20 milimetre. Kuzeydeki Karadeniz fayı ise çok yavaş hareket eden sinsi bir faydır. Yıllık hızı 1-2 milimetre civarında. Ancak bu Karadeniz fayı üzerinde de gerek Kandilli gerek AFAD’ın istasyonları depremleri algılamaktadır. Yani burası sismik bir hattır. Özetle; Karadeniz sahili iki sismik hat arasında kalıyor. AFAD tarafından yapılan son deprem tehlikesi haritasına göre Trabzon’un deprem tehlikesi iki kat, Rize’nin deprem tehlikesi ise 3 kat arttı. Bu ne demek; 100 tonluk bir binaya daha önce yataydan 10 tonluk bir deprem etkisi öngörülüyordu, şimdi Trabzon için 20 ton, Rize için 30 ton öngörülüyor. Bunun da anlamı bu yönetmenlikten önce Trabzon-Rize taraflarında yapılan yapı stokları bütünüyle şu anda deprem tehlikesine açıktır. Trabzon ve Rize’nin yapı stoku ne durumdadır sorusu akıllara geliyor. Deprem tehlikesi haritasına göre olabilecek olan depreme karşı dayanıklı mıdır, dayanıksız mıdır? Veya zemin parametreleri ne durumdadır bu bilinmiyor” dedi.
'DOLGU ALANLARINDA KRİTİK YAPILARIMIZ VAR'
Dolgu alanlarının deprem büyütmesine neden olabileceğini de kaydeden Prof Dr. Bektaş, "Bu nedenle dar alanda zemin etütlerine önem verilmesi gerekir. Bu bağlamda
Rize’nin zaten yapı stoku belli. 3’de 1’i tamamen dolgu alanı üzerinde bulunan Rize’nin nüfus yoğunluğu gittikçe artıyor. Bu da deprem riskini artırıyor. Rize kentsel dönüşüme zaten geçmiştir.
Ama Trabzon için herhangi bir çalışma yok. Bence Trabzon için acile yapı stoku çalışmalarının acilen güvenliği sorgulanmalıdır. Trabzon’daki yer zeminin özelliklerinin bilinmesi gerekiyor. Olabilecek olan bir depremde yerin depreme karşı davranışı nasıl olacak? Depremin şiddetini artıracak mı? Ne kadar artıracak?
Bunun bilinmesi lazım. Trabzon’da dolgu alanlarında çok kritik yapılarımız var. Akyazı Stadı eski yönetmenliğe göre yapılmış. Dolgu üzerinde bir yönetmenlik. Rize tarafında dolgu üzerinde yapılmış resmi binalarımız var. Bunların güvenliği muhakkak sorgulanmalıdır” diye konuştu.
'BURADA DEPREM OLMAZ’ ALGISI YANLIŞ'
Bölge için insanlarda ‘burada zaten deprem olmaz’ şeklindeki algının yanlış olduğunu ifade eden Bektaş, şöyle dedi:
'ÖNGÖRÜLEN DEPREMLE BURADA FELAKET OLABİLİR'
Trabzon’da 2017 ile 2020 yılı arasında bina yapımı bakımdan rekor kırıldığını kaydeden Bektaş, "Zemin etütleri burada çok önemlidir. Maalesef zemin etütleri istenildiği şekilde yapılmıyor. Yani formaliteden öteye geçmiyor. Hal böyle olunca depreme karşı dayanıksız binalar oluşuyor. Bu noktada belediyelere, yerel yönetimlere önemli görevler düşüyor. Zemin etüt raporlarının muhakkak kontrol edilmesi gerekiyor. Özellikle belediyelerde afete karşı yer bilimleri dairesi kurulması gerekir. Son yapılan çalışmalar şunu gösteriyor ki; burada olabilecek olan en büyük deprem 6.6 büyüklüğünde. Yani başka yerde olabilecek olan depremin aynısı Trabzon’da, Rize'de de olur. 6.6 büyüklüğündeki bir deprem bu bölgede sıvılaşmaya ve depremin büyümesine neden olur. Bu da felaket olur. Acilen yapı stoklarının kontrol edilmesi lazım ve ‘bölgede deprem olmaz’ algısı ve önyargısından kurtulmamız, depreme hazırlıklı olmamız lazım. İzmir, bunun en önemli örneğidir. İzmir’de yaşanan depremin şiddetinden 2 kat daha fazlasının bu bölgede olması öngörülüyor” ifadelerini kullandı.