17 Ağustos'ta yaşadığımız deprem pek çoğumuzun ruhuna onarımı zor yaralar açtı. Bazılarımız yakınlarımızı kaybetti, bazılarımız deprem esnasında yaşadıklarını unutamadı. Depremden sonra yapmamız gereken binalarımızı depreme karşı sağlamlaştırıp, ev eşyalarını depreme göre sabitlemek, belki bir deprem çantası oluşturarak gerekebilecek yiyecek ve suyu depolamaktı. Depremle yaşamak öğrenilebilirdi. Ancak Türk halkı olarak yine kendimize has yöntemler bulduk. Lamba sallanırsa, kanepe gıcırdarsa dışarı koşmaya hazırlandık. Hasarlı binalarda oturmaya devam ederken, depremi önceden haber verecek çok sayıda yöntem icat ettik. Tabi mucitlerimiz de boş durmadı. Halkımıza hizmet amaçlı neler neler icat ettiler. Bakalım.
DEPREMDE KABİNE KOŞ
Depremden sonra en çok bilinen ve duyulan icat herhalde Deprem Kabinleri oldu. Yaklaşık 1 metrekarelik bir alanı kaplayan çelik kabinler deprem anında içine sığınanları enkazdan koruma amacı taşıyor. Teorik olarak deprem başlamadan 10 saniye önce kabin alarm verecek. Evdekiler koşarak kabine gidecek, kapı kapanacak. Deprem esnasında bina yıkılırsa kabin içindekileri ezilmeye karşı koruyacak. 10 gün boyunca kabin yerini belli eden bir sinyal yayacak ve içeride bulunan su ve yiyecek sığınanların hayatta kalmasını sağlayacak. Kabin iş makinalarıyla bulunabilecek. Birkaç firma deprem kabinleri yapıyor. Ancak deprem başladığında kabine yetişilip yetişilemeyeceği, binaların kabinlerin ağırlığını taşıması gibi konular hala tartışılıyor.
ARA BENİ LÜTFEN!
Depreme yönelik icat edilen aletlerden biri de Haliç Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Okatan'ın, 'Ara Beni'si. Ara Beni, normal bir saatin içine konuyor. 'Bluetooth' (kablosuz iletişim) teknolojisi ile bir deprem anında, enkaz altında ya da bir başka felakette cihazı taşıyanın hayatta olup olmadığını, nerede bulunduğunu bildiriyor. Okatan yetişkinlerin saat olarak kullanabilecekleri bu cihazın, çocuk ve bebeklerde kolye olarak da uygulanabileceğini söylüyor. Ancak biz şu ana kadar Ara Beni diyen kimseye rastlamadık. Uçak teknisyeni emekli astsubay Erol Akkan ise deprem anında doğalgazı otomatik olarak kapatan vana icat etti. 'Özel deprem vanası' adını taşıyan sistem, deprem anında konut ve işyerlerindeki doğalgaz vanalarının otomatik olarak kapanmasını sağlıyor. Erol Akkan, patentini aldığı vananın ithallerine göre daha ucuz olduğunu savunuyor. Var mı vana taktıran?
DEPREME KALKAN BÖYLE OLUR
Daha önce Lübnanlı ve Filistinli çocukların bombalardan korunmaları için evin içine yerleştirilen ve sese duyarlı olarak çalışan sığınağı icat eden ise Bingöl'lü Sadin Bukan'dı. 'Hugo Chavez' adını verdiği bir deprem kalkanı icat eden Bukan, yaklaşık 40 bin YTL harcadığı kalkanını şöyle tanıttı: "Bu kalkan tonlarca betona dayanaklı çelikten yapılan bir yatak. Yatak ilk dalgaya bağlı olarak harekete geçiyor. Yatağın ön ve arka tarafında bulunan çelik kalkanlar ilk sarsıntıda kalkıyor. Üzerinde yatılan çelik kasanın içindeki ortopedik minder 40 santimetre aşağı inip, betonun ezmesini engelliyor. Depremden hemen sonra yaklaşık 45 dakika Kur'an-ı Kerim okunuyor. Bu korkmuş kişinin ruhen rahatlamasını sağlıyor. Sonra radyo sistemi devreye giriyor ve sinyal gönderiyor. Yatak 500 mililitrelik su ve gıda maddeleri saklıyor.
TSUNAMİYİ DE ENGELLEDİK
Erzurumun Dadaşköy Beldesinde operatör olarak çalışan 34 yaşındaki mucit Cengiz Çelebi ise tsunami öncesi dalgaları ters çevirecek bir sistem geliştirdi. Davut Kaya isimli vatandaş ise 17 Ağustos depreminde Yalova'daki bazı komşularının kapıların sıkışması sonucu kaçamayarak can vermesi üzerine bir mekanizma geliştirerek, depremde otomatik olarak açılan kapı icat etti. TÜBİTAK Kaya'nın projesini buluş niteliğinde görerek kabul etti. Özel Altınbaşak Bedri Ayhan Koleji öğrencileri, olası depremlerde arama kurtarma çalışmalarında kullanılmak üzere 'yılan robot' icat etti. Uzaktan kumandayla çalışan ve ve enkaz altında çok rahat ilerleyebilen robotun, baş kısmına yerleştirilen oynar başlıklı kamera sayesine içerideki ses ve görüntüyü dışarıya aktarılabiliyor.
Depremi önceden bilebilseydik
2000 yılında Sistem Elektrik Yüksek Mühendisi Lütfü Canyaran ve Burak Berk Üstündağ icat ettikleri sistem ile depremi önceden tespit edebildiklerini açıkladılar. İTÜ'den bir çalışma grubunun incelediği sistem zemin altındaki kayaların sürtüşmesinden oluşan gerilimden meydana gelen elektrik enerjisinin ölçülmesine dayanıyor. Rahmetli Prof. Dr. Aykut Barka, sistemi incelenmeye değer gördüğünü ifade etmişti. O yıldan bu yana sistem hakkında başka açıklama yapılmadı. Anel Grup tarafından piyasaya sunulan Sezi'nin ise birkaç saniye ile birkaç dakikayı bulabilen öncü dalgalarla yıkıcı etki oluşmadan emniyet ve kritik ekipmanları durdurma imkanı verdiği iddia ediliyor. Sezi'nin hedef kitlesi okullar, işyerleri, meskenlerdi. Ama hemen hemen hiç bir yerde Sezi'ye rastlamadığımıza göre pek de hedef kitlesine ulaşamamış.
Kuaför dükkanında deprem cihazı
Aziz Atila da kendi geliştirdiği bir cihazla 3-4 büyüklüğünde ki depremi bir kaç saat önceden tespit ettiğini söylüyor. Deprem faaliyeti başladığı anda Atila'nın cihazındaki akım değerleri yükseliyor. Yedi büyüklüğündeki bir depremin bir hafta önceden tespit ettiklerini söyleyen Atila, depremin büyüklüğüne göre bu süre değiştiğini ifade ediyor. Deprem büyüdükçe bu süre artıyor. Geliştirdiği Tepeskop adlı icadıyla, depremi günler öncesinden tahmin edebildiğini iddia eden Kuaför Ertuğrul Tepe de bir başka mucit. Kuaför dükkanında plastik parçalardan derlediği icadıyla deprem tehlikesini minumuma indirebileceğini savunuyor. 17 Ağustos 1999 depreminden 8-9 gün önce fön çekerken saçlarda normal olmayan bir elektriklenme fark ettiğini ve sebebini bilmediği bir elektriklenme meydana geldiğini söyleyen Tepe, aynı olayı Düzce depereminde 7-8 gün önce de gözlemleyince havada bir bioenerjik alan meydana geldiğini düşünmüş. Bu enerjiyi tespit için yüzlerce kez çalışma yapan fakat bir sonuç alamayan Tepe, plastik plakaları keşfedince icadını gerçekleştirmiş. Şimdi kuaför dükkanının ortasında duran Tepeskop'la depremleri tespit ediyor. Hatta vefatından once Prof. Aykut Barka'ya iletiyormuş.