Çeviri alanında yaptığı çalışmalarla tanıdığımız akademisyen Şehnaz Tahir Gürçağlar’ın rehberliğinde hazırlanan “Kelimelerin Kıyısında: Türkiye’de Kadın Çevirmenler” Cumhuriyet tarihinin özellikle birinci ve ikinci kuşağının önde gelen kimi yazılı ve sözlü çevirmenlerini kapsayan betimleyici bir tarih çalışması.
Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölümü’nün doktora programı kapsamında şekillenen ve bir kitap haline gelen çalışmada Halide Edip, Sabiha Sertel, Azra Erhat, Güzin Dino gibi edebiyat ve sanat tarihimizdeki 16 kıymetli ismin çeviri alanındaki çalışmalarına tanık oluyoruz. Grimm Kardeşler, Shakespeare, Goethe, Ibsen, Schiller gibi isimlerin eserleri bunlardan sadece birkaçı... Portreleri sunulan şahsiyetlerin çeviriyle kurdukları ilişkileri somut bir tarihsel-kültürel bağlam içinde, sosyolojinin ve çeviribilimin gözünden inceleyen makalelerden oluşan derleme, dünyanın edebi ve kültürel birikimini bu topraklara taşımış kadın çevirmenlerin görünürlüğünü vurgulamayı hedefliyor. Detayları Gürçağlar’dan dinledik...
Öncelikle kadın çevirmenler hakkında böyle bir proje fikri nasıl doğdu?
Boğaziçi Üniversitesi’nde çeviri tarihi konulu bir doktora dersinde ortaya çıktı. Türkiye’de çevirmenin görünmez olduğuna dair genel bir kanı var, üstelik bu çevirmen kadın olunca bir bakıma daha da görünmez olacağı varsayılıyor. Bu seçkiye dahil olan kadın çevirmenler aslında tamamen aynı özellikleri ya da kariyer yolunu takip eden insanlar değil. Birçoğu Türkiye’de kültür ve edebiyat alanında çevirmen olmanın ötesinde yazar ya da akademisyen olarak tanınan insanlar. Biz onların özellikle çevirmen yönünü öne çıkaran ve böylece kültür yaşamımızda çevirinin önemine özellikle dikkat çeken bir yayın hazırlamak istedik.
Kadın çevirmenleri tarihsel akışında inceliyorsunuz. Bu sürece baktığımızda nasıl bir tablo çıkıyor karşımıza? Kadınlar bu eserlerin dilimize kazandırılmasında nasıl bir rol üstlenmiş?
Kitapta konu alınan insanların çoğu edebiyat, kültür ve akademik yaşamın farklı kulvarlarında yer almış isimler. Bu açıdan biz onların özellikle çevirmen yönünü öne çıkarmak istedik. Tümü Türkiye’nin çeviri yaşamında çok önemli yere sahip: Mina Urgan, Sabiha Sertel, Halide Edip Adıvar, Azra Erhat, Pınar Kür, Tomris Uyar gibi yazar-çevirmenler sadece çeviri yapmakla kalmamış, çevirdikleri yapıtların seçilmesinde ve yayınlanmasında da söz sahibi olmuşlar.
Çeviri tarihimizde Sabiha Sertel, Halide Edip gibi çok önemli isimlere rastlıyoruz. Bu isimlerin çevirideki yeri neydi?
Kendi kültürel etkinlikleri içinde çevirdikleri yapıtların her birinin ayrı bir yeri var. Halide Edip, kendi yapıtlarını Türkçeye ve İngilizceye çeviren bir özçevirmen. Güzin Dino, Türk edebiyatının Fransa’da tanınmasına büyük katkıda bulunmuş bir isim. Sabiha Sertel hem çocuk edebiyatında hem de sol yazının Türkçeye aktarılmasında çok önemli bir yere sahip. Seniha Bedri Göknil ve Adalet Cimcoz’un tiyatro çevirileri bu sanat dalının ülkemizdeki gelişimine önemli destek olmuş. Pınar Kür, Tomris Uyar gibi isimler ise seçtikleri kaynak yazarları kendi yaratıcı faaliyetleri açısından harekete geçirici, esin verici, aynı zamanda Türkiye’de edebiyat okurlarının yeni yazarlar ile buluşmasını destekleyici bir işlev atfediyorlar. Öte yandan Gönül ve Gülten Suveren ve Nihal Yeğinobalı ise çevirinin çok farklı alanlarında çalışmış isimler. Bildiğiniz gibi Nihal Yeğinobalı Türk edebiyatının önemli kadın yazarlarından. Aslında kariyerine çevirmen olarak başlamış ve dünyanın çok farklı edebiyatlarından önemli yapıtların Türkçeye kazandırılmasında rol oynamış bir kişi. Suveren kardeşler ise tabiri caizse gerçekten hayatlarını çeviriye adamış iki isim, Türk okuru 20. yüzyılın ikinci yarısında Batının pek çok popüler yazarını onların çevirilerinden tanıdı.
Kadın çevirmenlerin çeviriye bakışı noktasında ortak bir tutumu, anlayışı söz konusu mu?
Ortak bir noktada buluştuklarını söylemek zor. Çeviri yazarlık gibi yaratıcılık gerektiren bir etkinlik, o nedenle her çevirmen kaynak metinlere farklı biçimlerde yaklaşır ve çeviri sırasında farklı stratejiler kullanır. Ancak tümünün üzerinde birleştiği bir konu çevirinin kültürümüz ve yayın dünyamız açısından kurucu bir konumda olduğu. Her biri yaptığı çevirilere büyük bir ciddiyet ve özveriyle yaklaşmış. Kimi zaman çevirinin maddi getiri yönü onlar için önemli olsa da bazen yaşamlarını sürdürmek için çeviri yapmış, kimi zamansa başka gelir getirici uğraşlarını bir yana bırakarak maddi beklenti olmadan çeviriye uzun saatlerini ayırmış olsa da, hepsinin Türkiye’nin kültürel açıdan çok önemli bir döneminde çeviri yaparak kültürel yaşamın oluşumuna ve zenginleşmesine önemli katkılarda bulunduğu muhakkak.