Birinci Meşrutiyet ve Osmanlı’nın İlk Mebusları

Dr. Sinan Çakır’ın doktora tezi Osmanlı’nın İlk Mebusları, Timaş Yayınları tarafından geçtiğimiz ay yayımlandı. “I. Meşrutiyet Dönemi Mebusları Üzerine Propografik Bir İnceleme” alt başlığını taşıyan eser, Osmanlı’nın ilk meclisine seçilen mebusları etraflıca incelemeyi hedefliyor.

R. Rüveyda Okumuş
Osmanlı’nın İlk Mebusları I.meşrutıyet Dönemı Mebusları Üzerıne Prosopografık Bır İnceleme Sınan Çakır Tımaş Yayınları Eylül 2024 352 Sayfa

Türkiye’nin yaklaşık yüz elli yıllık demokrasi tarihinde onlarca seçim yapılmış olmasına rağmen bunlar arasında en ilginçlerinden birisi I. Meşrutiyet Dönemi’nden yapılan seçimlerdir. Zira 1876 yılında yapılan bu seçimlerde, Osmanlı toplumu ilk defa seçim tecrübesiyle karşılaşmıştı. Seçim sonrasında kurulan meclis ise oldukça sert ve sorgulayıcı oturumlara şahitlik etmiştir. Bu durum ilk Meşrutiyet hareketinin kısa olmasıyla sonuçlanmış, meclis 13 Şubat 1878’de II. Abdülhamid tarafından tatil edilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde meşruti bir idare ve meclis ihtiyacını hissettiren gerekçeler neydi? Bu meclise seçilen mebus adayları kimlerdi ve bunlar nasıl belirlenmişti? I. Meşrutiyet’te mebusluk bilinci ve imajı ne düzeydeydi? İlk meclisin siyasi faaliyetleri nelerdi? Mebus seçmeyen veya göndermeyen vilayetler var mıydı ve halk seçimlere karşı nasıl bir tavır takınmıştı?

YERLİ VE YABANCI BASIN TARAMASI

Bu soruların peşine düşen araştırmacı Dr. Sinan Çakır’ın doktora tezi Osmanlı’nın İlk Mebusları, Timaş Yayınları tarafından geçtiğimiz ay yayımlandı. “I. Meşrutiyet Dönemi Mebusları Üzerine Propografik Bir İnceleme” alt başlığını taşıyan eser, Osmanlı’nın ilk meclisine seçilen mebusları etraflıca incelemeyi hedefliyor. Temelde beş bölümden oluşan kitap, Osmanlı arşiv kayıtları ve zabıt cerideleri başta olmak üzere dönemin yerli ve yabancı basını ile daha önce yapılan çalışmalar dikkate alınarak hazırlandı.

Kitabın ilk bölümde Meclis-i Mebusan’ın açılış hazırlıklarına değinen yazar, uygulamaları itibarıyla farklılıklar arz eden İstanbul ve taşra seçimlerini ayrı ayrı ele alıyor. Seçimle ilgili hazırlıklar Mithat Paşa başkanlığında oluşturulan Kanun-i Esasi Komisyonu tarafından yürütülmüş seçim prosedürleri, seçme ve seçilme şartları tayin edilmiştir. Vilayetlerdeki nüfus miktarına göre mebus sayıları belirlenmiş müslim ve gayrimüslim temsilcilerle bir meclisin oluşturulması planlanmıştı. Bunun yanı sıra meclis binası hazırlanmış ve meclisin işleyişi hakkında da gerekli planlamalar yapılmıştı. Buna göre meclisin açılış töreni Dolmabahçe Sarayı’nda yapılacak ve Sultan II. Abdülhamid törene bizzat iştirak edecekti. Meclis 19 Mart 1877’de görkemli bir törenle açıldıktan sonra mebuslar yemin ederek Ahmet Vefik Paşa başkanlığında meclisin ilk toplantısına katıldı.

MEBUSLARIN DEMOKRASİ SINAVI

Tanzimat döneminde yetişmiş bir nesil olan I. Meşrutiyet mebuslarının özgeçmişlerinden kitabın ikinci bölümünde bahsediliyor. Bu bölümde mebuslarının etnik ve dinî kimlikleri, eğitimlerini, anadil veya sonradan öğrendikleri diğer dilleri, toplumsal statüleri, mebus olmadan önceki adli, siyasi yahut bürokratik memuriyetlerini prosopografik olarak ele alınıyor. Mebusların kahir ekseriyeti mülkiye rütbesine sahip sivil kesimden oluşmakla beraber ilmiye ve askeriye sınıfına mensup olanların da meclise girdiği görülüyor.

Mebusluk bilincinin ele alındığı kısım kitabın en ilginç bölümlerinden birisini oluşturuyor. Çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti’nde ilk defa mebus olarak seçilen kişilerin bu vazifenin ne kadar bilincinde olduklarını sorgulayan yazara göre bu mebuslar aslında bir demokrasi sınavına gireceklerdi. Ancak bu durumun ne kadar bilincindeydiler? Mebusların meclisteki çalışmaları ve konuşmaları onların zihin dünyası ortaya koymaktadır. Aslında batı menşeli olan Meşrutiyet’in Osmanlı gündemine girmesiyle konuyu meşveretle ilişkilendirerek takdir edenler olduğu kadar eleştirenler de bulunmaktaydı. Hatta mecliste Meşrutiyet’in bir nevi hazırlayıcısı olan Yeni Osmanlıların etkisi olduğuna dikkat çeken yazar, Osmanlıcılık fikrinin geliştiğini de ileri sürmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak mecliste mebusluğa karşı seçilmiş olmanın getirdiği muhaliflik bilincinin de geliştiğinden söz etmektedir. Dahası mecliste görülen sert muhalefetin bir sonucu olarak ilk meclisin ömrü kısa sürmüştür. Meclis-i Mebusan olağan çalışma takvimini tamamlayamadan 14 Şubat 1878’de padişah iradesiyle kapatılarak Meşrutiyet yönetimine son verilmiştir.

Meclis-i Mebusan’ın siyasi faaliyetleri de kitapta etraflıca konu ediliyor. Bu kapsamda meclisin işleyişi hakkında bazı değerlendirmelere yer veriliyor. Yazarın ifade ettiğine göre 19 Ocak 1910 yılında çıkan Çırağan yangınında I. Meşrutiyet Mebusanı’nın çalışmalarını içeren kayıtların yanması dönem araştırmaları açısından büyük kayıptır. Ne var ki devrin gazetelerini meclis çalışmalarına sık sık yer vermesi bu eksikliği büyük oranda gidermektedir. Bu dönemde meclisin en çok meşgul olduğu siyasi konuların başında 93 Harbi, Balkanlardaki isyanlar ile muhacir meselesi ve iane faaliyetleri gelmektedir. Bununla birlikte mebusluk makamının kimi tanınmayan kişilerin sonraki hayatlarında nasıl yıldızlarını parlattığı, bazılarının ise sahip oldukları itibarı nasıl kaybettikleri bu bölümde ele alınmaktadır.

Eserin son bölümde yazar mebusluk imajını ve mebusların birbiriyle ilişkisini irdeliyor. Halkın gözünde ve padişahın nezdinde meclis ile mebusların yerine değinen yazar, yerli ve yabancı basın üzerinden bu imajı değerlendirmektedir. Bu bağlamda Osmanlı mebuslarının yurt dışındaki etki ve imajlarını da göz ardı etmemiştir.

Arşiv kaynakları, meclis zabıtları, dönemin yerli ve yabancı basını ile sonradan yapılan araştırmalardan hareketle hazırlanan Osmanlı’nın İlk Mebusları, bir dönem değerlendirmesi yaptığı gibi Osmanlı’daki seçimlere dair bazı ön kabullerin yanıltıcı olduğunu ortaya koymaktadır. Kitapta mecliste müzakere edilen kanunlar, hazırlanan bütçeler ve meclisin denetimi gibi meseleler ayrıntılı olarak incelenmektedir. Ayrıca mebusluk bilinci üzerinde oldukça detaylı bir şekilde durulmaktadır. Sanılanın aksine bu ilk meclisin bir “Evet Efendim Meclisi” olmadığı bürokrasiyi ve hatta padişahı sorgulayan bir yapıda olduğu vurgulanıyor. II. Abdülhamid’in mecliste oluşan sert muhalefete karşılık meclisi tatil ettiği tarihe kadarki I. Meşrutiyet döneminin mebuslarını ve siyasi faaliyetlerini merkeze alan kitap, mebusları ön plana çıkararak onların gerek halk nezdindeki ve gerekse yabancıların gözlemlerindeki imajlarına yer vermesi hasebiyle literatüre önemli bir katkı sunuyor.