Mustafa Kara
Mehmet Akif denilince akla gelen ilk şey şüphesiz 1921 tarihli İstiklâl Marşı’mızdır. Daha sonra Mısır’a gidişi ve orada Diyanet İşleri Reisliği için hazırlamayı üstlendiği Kur’an-ı Kerim meâlinin hazin macerası… Bu konularla ilgili son yüzyıl içinde yüzlerce makale ve kitap yazıldığı bilinmektedir. Bunların şimdilik sonuncusu Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Fatma M. Şen ile kaleme aldıkları eserdir:
Akif’ten Emanetler.
Bilindiği gibi Ekmeleddin Bey, Mehmet Akif hastalanıp 1936’da Türkiye’ye dönerken Mealin son şeklini emanet ettiği Mehmet İhsan Efendi’nin oğludur. Dolayısıyla bu eserde Kur’an tercümesinin yazılması ve imha edilmesi ile ilgili ilk defa gün ışığına çıkan bilgi ve belgeler de vardır. Burada, meâlin yazılış macerasının krolonojisi, Akif’in dostlarına yazdığı mektuplardaki bazı ifadeler esas alınarak kısaca sunulacaktır.
Umumî manzara: Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra farklı bir kulvara giren Türkiye Cumhuriyeti’nin, 1924 yılında Halifeliği kaldırması, medreseleri kapatması sebebiyle başından beri var olan muhalif kanat güçlenmiş ve ilk muhalefet partisini 17 Kasım 1924 tarihinde kurmuştu: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası. 1925 yılının ilk ayında patlak veren Şeyh Sait Olayı ise Ankara yönetimini çok zor durumda bırakmıştı. İşte bu gergin günlerde TBMM’de başlayan hayırlı bir faaliyetten bahsedeceğiz.
21 Şubat 1925
Eskişehir Mebusu ulemadan Abdullah Azmi Efendi ve 55 arkadaşı Kur’an-ı Kerim ve bazı İslâmî eserlerin tercümesi için Diyanet İşleri Reisliği bütçesine 20.000 lira tahsis edilmesi ile ilgili önergeyi TBMM’e sundular. Teklif kabul edildi. Teklifte bu mühim işi yapacaklar için yer alan “mütehassıs bir heyet-i ilmiyye” meselesi gündeme geldi. Yapılan istişareler sonucunda karar verildi. Meâli Mehmet Akif Bey, tefsiri Elmalılı Hamdi Efendi yapacak. Akif, ilk zamanlar teklife sıcak bakmadı. “Büyük iş”in altından kalkamayacağını öne sürdü. Onu yakından tanıyan dostları ise teklifte israr ettiler. Sonunda ikna edildi.
26 Ekim 1925
Kur’an-ı Kerim’in tercüme ve tefsiri için Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Mehmet Akif ile Diyanet İşleri Reisliği’ni temsilen Ahmet Hamdi Akseki arasında yapılan 12 maddelik mukavele, İstanbul Beyoğlu 4. Noter’de imzalandı. Noter: Daha sonraki yıllarda Akif ile ilgili kitap yazacak olan Mithat Cemal Kuntay.
30 Ekim 1925
Mehmet Akif’in kadim dostu Abbas Halim Paşa’nın misafiri olarak Mısır’a gidişi. Mısır’da meal çalışmasına başladI.
13 Ocak 1926
Meâl çalışmasının başlaması.
18 Ocak 1926
Fuat Şemsi’ye yazdığı mektupta şiir yazdığını bildirmesinden meâl ile fazla ilgilenemediği hatta unutur gibi olduğu anlaşılıyor: “Bu tercüme işinde ben yükleneceğim vizr u vebal ile kalıyorum… Fuat, dua et te bu yükün altından az vebal ile sıyrılayım.”
25 Ocak 1926
Mahir İz’e, şiire gönlünce zaman ayıramadığından dert yanıyor: “Benimle şairliğimin arasına Kur’an giriyor.”
8 Haziran 1926
Mahir İz’e yazdığı mektupta meâl çalışmalarının dostlarıyla sohbeti dahi engellediğinden bahsediyor: “Kur’an dinlemek a’la, Kur’an okumak iyi, lakin Kur’an yazmak yok mu? İşte o müşkil, daha doğrusu müthiş bir sa’y. Bakalım Allah tevfikini lütuf buyuracak mı?”
6 Ocak 1927
Fuat Şemsi’ye: “Elimdeki tercüme işinden dolayı şiir ile uğraşamıyorum” diyor ve espirisini ilave ediyor: “Cihan edebiyatı kim bilir ne azim hüsrana uğramakta!”
24 Şubat 1927
Mehmet Akif’in Araf Suresi dahil yaptığı meâli tetkik için Elmalılı Hamdi Efendi’ye göndermesi.
30 Haziran 1927
Mahir İz’e: “Sen yanımda olsan çok yardımın dokunacak ama nerede o devlet!”
5 Temmuz 1928
Mahir İz’e gönderilen mektupta 28. cüzde bulunan Mücadele Süresi’nin meâlini yazdığı anlaşılıyor. Yani sona yaklaşıldı.
18 Ağustos 1927
Mahir İz’e: “Ne olduysa bizim şairliğe oldu. Korkuyorum Aruz’u küstüreceğiz.”
17 Aralık 1929
Mahir İz’e: “Tercüme bitti ama tebyizi henüz bitmedi. Bakalım o mu benden evvel bitecek yoksa ben mi ondan evvel biteceğim?”
Aralık 1929
“Ashab’tan sonra en çok onu seviyorum” dediği dostu Babanzâde Ahmet Naim Efendi’ye Akif’in yazdığı mektuptaki dikkat çekici istirhamı şöyle: “…ben de tercümemi beyaza çekiyorum. Bitirince sana göndereceğim. Okursun, yanlışlarını tashih ettikten sonra Hamdi Efendi Hocamıza verirsin. Bir kere de o okur tashih eder. Yapamadım, zaten yapamayacağımı biliyorum.”
5 Aralık 1931
Büyük şairimizin sırdaşı Eşref Edib’e yazılan mektuptan Akif’in meâli Ankara’ya göndermekten vazgeçtiği anlaşılmakta, meâlin de Hamdi Efendi tarafından yapılması teklif edilmektedir. “Kur’an tercümesinin Hamdi Efendi Hoca’ya devri için nasıl bir kağıt yazmak lazımsa yazın da suretini bana gönderin imza edeyim.”
1932 Kesin karar:
Meâl yayınlanmayacak!
Sebep belli: Son yıllarda Türkiye’de öne çıkan Türkçe ezan, Türkçe Kur’an meselesi Akif’i tedirgin etmiştir. Meâl’inin bu işte kullanılmasına gönlü asla razı değildir. Bu konuların detayı için geçen ay rahmetli olan ve İstiklâl Marşı’mızın yazıldığı Taceddin Dergâhı’nın haziresine defnedilen D. Mehmet Doğan’ın Dinî İnkılap Yılı 1932 isimli eserine bakılabilir.
18 Haziran 1936
İstanbul’a hasta olarak dönüş.
27 Aralık 1936
Âlem-i cemale intikal.
Son yıllarda hazırlanan Meâl’den farklı zamanlarda istinsah edilen bazı sureler yayınlanmıştır.