Başta Ortadoğu coğrafyası olmak üzere, Asya'da toplanmış haldeki Müslüman topluluklar, bunların tarihleri, toplumsal değişimler ve kültürel özellikleri hakkında kendisine kadar gelen hemen bütün oryantalist tezlerin hatalarını ve çarpık yanlarını da ortaya koyarak bütünüyle yeni ve öncü incelemeler yapan Rus tarihçi V.V. (Wilhelm) Barthold'un 1918 yılında yayınlamış olduğu' Müslüman Kültürü' adlı çalışması Fatih Karakaya' nın titiz çevirisiyle Ayrıntı Yayınları'nın her ay birkaç kitap daha ekleyerek genişlettiği 'İdea-Ayrıntı'dizisi kapsamında geçtiğimiz ay yayınlandı.
Vasiliy Vladimiroviç (Wilhelm) Barthold'un neredeyse 100 yıl önce yazmış olduğu ve sınırlı sayıdaki Barthold uzmanlarının bileceği gibi, bir kitap olmaktan çok oylumlu bir makalesi olarak tarif edebileceğimiz 'Müslüman Kültürü' adlı bu çalışma, tarih yazımı çerçevesinde tam bir dönüm noktası ve düşünsel bir kilometre taşı olması bir yana, tıpkı 1932 yılında yapılan İngilizce çevirisine kısa ama bir o kadar da özlü bir önsöz yazan Hasan Sühreverdi'nin deyimiyle; en değerli özelliklerinden biri de, her türlü övgü ve yerginin ötesindeki ağırbaşlı nesnelliği olan bir çalışma. O kadar ki dünya çapında bir Oryantalist olarak bilinse bile Barthold'u kadim Oryatalist bakışın çarpılığından kurtaran ve bundan da öte bu çarpıklığı düzeltme adına onurlu bir çabanın sahibi haline getiren bir kısa çalışmadan söz ediyoruz…
100 YIL ÖNCESİNDEN ÖNEMLİ TESPİT
Bu da onu tıpkı F. Braudel'in 'Annales Okulu' bünyesindetarihi yeniden yorumlarken yapmış olduğu gibi; önde ve üstte duranlardan çok arkada ve en altta duranların tarihini öne çıkarmasına benzer biçimde; tarih, tarih yazımı, kültür, coğrafya, kültürel coğrafya ve kültür tarihi ekseninde genişleyen, çok disiplinli olduğu kadar da ölçülü ve ufuk açıcı bir yöntemsel bütünlüğün öncülerinden biri haline getiriyor.
Barthold' u okurken öncelikle ilmin orta yerinden ışıyan bir tutkunun öne çıkardığı halisane bir sorunsallaştırma kaygısı çekiyor dikkatimizi. Her şeyden önce kaba Oryantalist algının söylediğinin tam aksine İslam'ın bir şeklide egemen olduğu coğrafyalarda hiçbir olayın, hiçbir değişimin, gelişimin, yenileşme ya da gerilemenin tek bir etkene indirgenemeyeceğine yönelik düşündürücü bir tespitle karşılaşıyoruz onu okurken.Fatih Karakaya'nın salt bir çevirmen olmaktan öte konuyla yakından ilgili bir çabanın sahibi olarak titiz bir çevirisini sunduğu kitapta Barthold' un tam 100 yıl önce görmüş olduğu pek çok detayın bugün bile egemen haldeki Oryantalisrt bakış sahiplerince farkına varılmamış oluşu ise hayli düşündürücü bir noktaya taşıyor okuru.
Bu bağlamda sözgelimi, İslam coğrafyasının önemli bir kısmında yaşanagelen ve kimilerince gerçek kimilerince de yalancı bir bahar olarak yüzeysel biçimde yorumlanıp adlandırılan sürece yönelik onca eksik yorumlama çabasına bakarak bile bunu görmek mümkün.
Gerek geçmişte ve gerekse bugün için Müslümanlık, İslam, İslam Medeniyeti, İslam Kültürü ve Müslümanların gündelik hayatları konusunda söylenen doğru ya da yanlış onca yazınsal ve söylemsel birikimi bir yanda tutarak baktığımızda, Barthold'un bu çalışmasından çıkarabileceğimiz en önemli hususun bir yöntemsel derinlik olduğunu söylememiz gerekiyor. Zira bu gün için bile içinden çıkılamaz bir kısır döngü niteliğindeki bu çarpık olduğu kadar da ezberlenmiş yığının tam aksine Barthold'un çalışmasını biricik kılan çok özel bir 'Sorunsallaştırma' kaygısıyla tanışıyoruz onu okurken.
İşte bu emek, özveri ve birikime dayalı sorunsallaştırma arzusu dolayısıyla da Barthold'un kimi öncülerden farklı biçimde onların basite indirgeyerek ele aldığı hemen her şeyi ciddi bir sorunlaştırma ve böylece –olduğu gibi anlamaya - ve çözümlemeye çalıştığını gözlemliyoruz.
Sözgelimi, İslam tarihi içinde olagelen her türden tarihsel olay, gelişim, dönüşüm ve değişimin en basitinden tek bir nedene – islam'a- indirgenemeyeceği ve böylece açıklanamayacağı yönündeki metodik bakış açısına dikkat çekmek gerekiyor. Bu bağlamda Barthold'un çalışmasını oldukça özet ama bir o kadar da geniş bir noktadan yola çıkararak Müslümanlar ve Moğollar hâkimiyetinde gerçekleşen hem tarihsel hem de sosyo-kültürel değişim ve dönüşümlere yönelik yorumlarıyla birlikte, topyekün İslâm tarihinden öte İslam'ın yaşandığı bir çok toplumun tarihine yönelik yorumlarıyla da oldukça dikkat çekici ve açınlayıcı tezlere ulaştığını görüyoruz.
BARTHOLD KÜTÜPHANELERİ KARIŞTIRMIŞ
O kadar ki, hem Batı'da hem de Doğu'da bilinen nice hikâyenin, nice karakterin yer aldığı bir bütünlük içinde olagelen her şeyin yaşandığı coğrafi ve jeopolitik gerçekliklerin, mekan ve doğa tasvirlerinin, gündelik hayatın ustalıkla işlendiği ve yorumlandığı dikkatli bir bakışın eşliğinde Halifeliğin ilk zamanlarından İslami yükselişin görece zayıfladığı sürece kadar pek çok şeyi kendi gerçekliği içinde seyrettiğimiz kısa ama ağır bir belgeselle baş başa kalıyoruz.
Oluşturduğu bu belgesel yapıt içinde bize edebiyattan, sanattan, mimariden örnekler sunuyor Barthold. Sözgelimi bir yandan bir ezber olarak tüketegeldiğimiz 'Moğol İstilası'na yönelik basit kabulü sorunsallaştırırken öte yandan öve öve bitirilemeyen Batı'lı uygarlık birikiminin hiçte altında kalamayacak hatta birçok alanda onu aşacak biçimdeki bir Doğu'lu- İslam- kültürel birikiminden söz edebiliyor.
Moğolların, ismaililerin, Şiilerin ve Şia Kültünün, Mezhebi hallerin, Takiyyenin ve Batı etkisinden çok kendi içsel nedenleriyle zayıflayan bir Müslüman tarihi iç gerçekliğinin altını çizen Barthold'ün özellikle yazılı kültürel birikime örnek teşkil edecek nitelikte 18. Ve 19. Yüzyıllardaki İstanbul kütüphanelerini Avrupa ve Moskova kütüphaneleriyle karşılaştırarak Batıdakilerden zengin bir İslami yazınsal birikimin altını çizmiş oluşu ise hayli önem taşıyor.
Velhasıl Babür'den bir aktarımla şöyle bir alıntı yapıyor Barthold; 'Şayet baban iyi kanun koymuşsa onu koru; eğer kötüyse daha iyilerle değiştir'
Kitabın Künyesi:
Müslüman Kültürü
V. V. Barthold
Çeviren: M. Fatih Karakaya
Ayrıntı Yayınları
2013
96 sayfa