AYŞE OLGUN
Çemberlitaş’tan Sirkeci’ye doğru inerken birkaç kitapçı dükkânıyla duvarda sadece eski tabelaları kalan yayınevlerinin önünden umarsızca geçip gidiyoruz. Bir dönem Türk basın ve yayın tarihinin merkezi olan Babıali’de boşalan binalara her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Yaklaşık 150 yıl boyunca basın ve yayın geçmişine ev sahipliği yapan Babıali’nin kaderine terk edilişinin sessiz tanıklarıyız.
Bugüne kadar Türk yayıncılığının merkezi sayılan Babıali’ye dair birkaç makale, yazı, araştırma, hatıra ve ansiklopedi maddesi dışında elimizde kayda değer hiçbir şeyin olmaması daha da acı.
BABIALİ’NİN DEĞİŞEN KİMLİĞİ
1970’li yıllardan itibaren önce matbaalar, ardından da gazeteler Babıali’yi terk etmeye başladı. Kitabevi ve yayınevleriyse 90’lı yıllardan sonra Kadıköy, Beyoğlu gibi farklı semtlere taşındı ya da kapılarına kilit vurdu. 2000’li yıllara geldiğimizdeyse kitapçıların en büyük rakibi her semtte açılan zincir mağazaları ve internet siteleri oldu. Bu iki sektörle rekabet edemeyen bağımsız kitapçılar birer birer kapanmaya başladı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2017’de düzenlenen 3. Kültür Şurası’yla bir yıl sonra yine aynı bakanlık tarafından gerçekleştirilen 1. İstanbul Şurası’nda Babıali’de kaybolup giden yayıncılık ve kitapçılık meselesi masaya yatırıldı ve alınan kararla burada en azından bir sokağın yeniden hayata geçirilmesi gündeme geldi. İlk adımı Çatalçeşme Sokağı’nda atılan bu projenin yitip giden Babıali hafızasını yeniden canlandırmada ne kadar başarılı olacağını zaman gösterecek.
Biz umudumuzu yitirmeden aynı zamanda geleceğe de bir katkı sunmak gayretiyle bu ay Yeni Şafak Kitap okurları için Babıali’nin cadde ve sokaklarında, yayıncılığa atılmış eski kitapçıları araştırdık ve listelerini oluşturduk. Çünkü bu kitapçıların kuruluş hikâyesinden müdavimlerine, yayıncılık ilkelerinden, bastıkları kitaplara kadar pek çok ayrıntı Türk yayın dünyasının ortak hafızasını oluşturuyor.
KAPALIÇARŞI’DAN FATİH CAMİİ AVLUSUNA
Öncelikle Babıali’nin yayıncılık geçmişini gün yüzüne çıkarmak için Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra yaptırdığı tarihî Kapalıçarşı’ya doğru bir yolculuk yapmak gerekir. Çünkü Babıali’den önce kitap ve yayın dünyasının yeşerdiği merkezleri bilmek önemli.
Osmanlı İstanbul’unda kitap ve kitap ticaretiyle ilgili değerli araştırmalar yapan Prof. Dr. İsmail E. Erünsal, Kapalıçarşı’nın (Bedesten) yapıldığı ilk dönemde sayıları üç beşi geçmese de esnaf arasında sahaflar olduğunu tespit etmiştir. Bu komplekste sahaf esnafıyla ilgili en eski kayıtlarsa Aralık 1519 tarihine ait. Ayasofya Evkafı’nın gelirlerini tespit maksadıyla yangından sonra Bedesten’de yapılan tamiri takiben buradaki kiracılar ve verdikleri kiraları tespiti için düzenlenmiş bir defteri inceleyen Prof. Erünsal, burada Sahaf Edibi, Sahaf Alaaddin ve Sahaf Hüsam adlı üç sahafın ismini tespit etmiş. Ayrıca Fatih Kanunnamesi’nde de sahaf ve mücellitlerden bahsediliyor.
16. yüzyılın ortalarından itibarense eski Kapalıçarşı’nın Halıcılar Caddesi’ne açılan kapısından başlayarak sahafların toplandığı yerin, artık bir sokak hüviyeti kazandığını söyleyebiliriz. Nitekim seyyahların hatıratlarında da İstanbul’un kitaplarla dolu sokaklarından, gemilere yüklenip Avrupa’ya götürülen el yazması eserlerden bahsediliyor. 18. yüzyıla ait belgelerde artık bir “Sahaflar Çarşısı” söz konusudur. Evliya Çelebi sayılarının 300 civarında olduğunu söylese de Erünsal bu sayının abartılı olduğuna dikkat çeker.
Sahaflar Çarşısı dışında kitap satılan bir başka adres Fatih Camii ve civarındaki dükkânlardır. Daha çok dinî içerikli kitapların satıldığı tahmin edilen Fatih Cami avlusunda ayrıca kitap mezatları da yapılmaktaydı.
19. yüzyılda yaşanan büyük yangından sonraysa sahafların Beyazıd Türbesi’nin etrafında dükkân açmalarına izin verilmiş, sahafların bir kısmı tamirden sonra Kapalıçarşı’ya geri dönmüş büyük bir kısmı da yeni mekânlarında kalmıştır.
İLK KİTAPÇILIK SAHAFLARDA BAŞLIYOR
Sahaflıktan kitapçılığa geçiş 18. yüzyılın sonuna doğru başlıyor. 19. yüzyıldaysa matbu eserlerin basımı, okur yazar oranındaki artış, reformlar ve yeni açılan okullarla birlikte sahaflık mesleğinde de hızlı bir değişim gözleniyor. 19. yüzyılın sonuna kadar elyazması kitapları alıp satanlara sahaf denilirken artık pek çok sahaf dükkânında matbu eserlerin de alınıp satılmaya başlandığını görülüyor. Matbu eserlerin sahaflara girmesi aynı zamanda Osmanlı matbaacılığının da geliştiği bir dönemdir. Çünkü Osmanlı matbaacılığının ilk ürünleri 1729’da verilse de ciddi anlamda yayıncılıktan söz etmek için 1870’lere kadar beklemek gerekecektir.
Öte yandan yayıncılık dünyasında sahaflıktan kitapçılığa yönelimde, kültürel anlamda Osmanlı topraklarındaki değişimin de etkisini görüyoruz. Mesela medrese tahsili görmüş geleneksel aydın kesimin merkezi sahafken yurt dışında ya da Batılı okullarda eğitim görmüş modern aydın profili matbu yayın ve kitapçılıkla öne çıkıyor.
Aynı zamanda sahaflıktan kitapçılığa yönelenler arasında adres değiştirerek Babıali Caddesi’ne taşınmalar da başlıyor. Yine Babıali’deki yayıncılığın ilk dönemlerinde Ermeni asıllı vatandaşların öne çıktığını söylemek yerinde bir tespit olur. Daha sonra ise ‘Acem’ diye adlandırılan İranlı Azeri vatandaşlar Babıali’de kitap ve yayıncılık işine yöneliyor. Türklerin Babıali’de ağırlıklı olarak yayıncılık ve kitapçılık işine girmesiyse Cumhuriyet sonrasına rastlar.
Türk yayıncılık, kitapçılık ve basın tarihine baktığımızda ilk dikkatimizi çeken husus şudur: Matbaacılık, yayıncılık ve kitapçılık ilk dönemlerde aynı kişiler tarafından yapılıyor. Yani hem matbaa kurup, hep kitap, dergi basıp hem de kitapçı dükkânı işletmek genellikle aynı binada ve tek kişi tarafından yapılıyor. Bugün de matbaacılık olmasa bile kitapçılık ve yayıncılığı birlikte yürüten pek çok kurum mevcuttur.
BABIALİ’DE İLK MATBAA İLK KİTAPÇI
Tanzimat’tan sonra matbaacılığın geliştiğini söylemiştik. Ancak 1870’e kadar basılan kitapların çoğunun resmi yayınlar, devletin yayınladığı okul kitaplarıyla şahsî basılan kitaplar olduğunu belirtmek gerekir. Babıali’de yayınevi ve kitapçıların oluşmasıysa bu tarihten sonra artmaya başlamıştır. Osmanlılarda matbaacılık üzerine araştırmalarını sürdüren Prof. Dr. Ali Birinci, “Kitapçılık tarihimizde bir isim: Kaspar Efendi” adlı makalesinde 19. yüzyılda faaliyetlerini sürdüren kitapçıların adreslerini şöyle sıralıyor:
“Beyoğlu’nda ve Galata’de ecnebi lisanda kitap basan matbaalar ve satan kitapçılar göz önünde bulundurulmazsa, daha önceleri basma ve satma işleri Simkeşhane (Beyazıd), Kürkçüler Hanı (Mercan Yokuşu), Canlı Han (Asmaaltı), Vezirhanı (Çemberlitaş), Sabuncu Hanı (Beyazıd) Küçük Yeni Han (Çemberlitaş) Aşir Efendi Hanı, Halil Hanı (Alaca Hamam), Küçük Yıldız Han, Yorguyadis Hanı (Bahçekapı), Fatih, Süleymaniye, Eyüp ve Üsküdar gibi mahallelerde bulunan matbaalarda yapılıyordu. Babıali Caddesi’ne bu sıralarda bir matbaa açmak için ilk defa müracaat edenlerden Müderrisden Ahmet Muhtar Efendi’nin ismi bilinmektedir.”
“Bir Yayıncının Portresi: Tüccarzade İbrahim Hilmi Çığıraçan” adlı çalışmaya imza atan Başak Ocak ise Ahmet Mithat’ın (önce Tahtakale’deki evinde açtığı) matbaayı Babıali Caddesi 28 numaraya taşıyan ilk kişi olduğunu söyler. Yine aynı yazar, ikinci yayıncımız Şemsettin Sami’nin 1879’da Mihran Efendi ile “Cep Kütüphanesi” adıyla 30 kitap yayımladığını, bunu Matbaa-i Ebuzziya adıyla Ebuzziya Tevfik’in izlediği bilgisini paylaşıyor.
Bu bilgilerden yola çıktığımızda 1870’lerden itibaren Babıali’de hem matbaa sahibi hem yayıncı hem de kitap satışı yapan kitapçıların görülmeye başladığını söyleyebiliriz.
İRANLI VE ERMENİ KİTAPÇILAR
Eskiden Beyazıd civarındaki tütüncü dükkânlarında, kahvehanelerde ve sahaflarda satılan kitaplar, Sultan II. Abdülhamid döneminde Babıali’de modern bir kimliğe bürünür. 1901’den beri Babıali’de Zaman Kitabevi’ni işleten Misak Balamutoğlu 1963’te Yeni İstiklal gazetesinden Sıtkı Evren’e verdiği röportajda Babıali’nin en eski kitapçılarının çoğunlukla kendisi gibi Kayseri kökenli Ermeniler olduğunu söyleyerek isimlerini şöyle sıralıyor: “Arakel, Cihan Kitabevi’nin sahibi Mihran, Kasbar, Asır Kütüphanesi’nin sahibi Kirkor Ohannes, Şarkiye Kütüphanesi…”
Abdülhamid devrinde kitapçılık işine girip 1963 yılında da halen devam edenleriyse şöyle sıralıyor: “İbrahim Hilmi, Zaman, Gayret, Cihan, Yahudi Kanaat, İranlıların Maarif Kitaphanesi.” Misak Balamutoğlu’nun verdiği bir başka bilgiye göre Maarif, kitapçılığa Beyazıd’da başlamış, Babıali’ye daha sonra geçmiştir.
İlk kitapçılarla ilgili bir başka bilgi kaynağı da 1962’de Münir Süleyman Çabanoğlu’nun hazırladığı Basın Tarihine Dair Bilgiler Hatıralar adlı kitapta yer alan bir röportaj. “Şehir Mektupçusu” Ahmet Rasim’in yaptığı bu röportajda dönemin ünlü kitapçılarından Kirkor Efendi, ilk kitapçının Toros adlı bir kitapçı olduğundan bahseder. O zamanlar İkdam Matbaası’nın olduğu (sonradan Reşid Efendi Hanı olan) hanın karşısında dükkân açan Toros, işleri iyi gitmeyince kitaplarını çuvallara doldurup okka hesabıyla satarak dükkânını kapatmıştır.
MAARİF HÂLÂ AYAKTA
Ali Birinci ise makalesinde “Toros Efendi’ye rağmen Babıali’nin ilk kitapçısı olarak Arakel Efendi zikredilmektedir” der ve ilk kitapçıyla ilgili yaptığı araştırmadan yola çıkarak İstanbul’un en eski kitapçılarından Hacı Kasım Efendi’nin (1841-1932) anılarını kaynak gösterir. Hacı Kasım Efendi’nin İstanbul’a geldiği sene olan 1862’de girdiği kitapçılık âleminden Çemberlitaş’taki Celil Ağa’nın yanı sıra Tönbekücü Hasan Ağa’dan bahsettiğini, 1870’lerden sonra ise Arakel, Karabet, Kaspar gibi isimlerin faaliyete geçtiğini belirten Birinci şöyle devam eder:
“1862’de kitapçılığa Sahaflar Çarşısı’nda kitapçılığa başlayan Hacı Kasım Efendi’nin ilk kitapçı hakkında bir isim vermemesi üzerinde durulması gereken bir husustur. Bu arada kendisinin de ilk olma iddiasında bulunmaması da dikkat çeken bir keyfiyettir. Diğer taraftan Kur’an’ın ilk defa izinsiz olarak Hacı Kasım Efendi tarafından basıldığı anlaşılmaktadır ki bu da kitapçılık tarihinin ilklerinden biri olmaktadır.”
Her meslekte olduğu gibi kitapçılıkta da ilk olanı bulmanın zorluğu ortadadır.
Hem Ali Birinci’nin hem de Misak Balamutoğlu’nun saydığı en eski kitapçılardan biri olan ve bugün hâlâ ayakta kalan tek kitapçının Hacı Kasım’ın, oğlu Naci Kasım’la birlikte kurduğu Maarif Kitapçısı olduğunu söyleyebiliriz. Maarif, günümüzde Babıali’de kitapçılık değil takvim işi yaparak yayıncılık faaliyetlerini sürdürüyor. Aynı ailenin dördüncü kuşak temsilcileri tarafından sürdürülen Maarif Yayınları denince hepimizin aklına ünlü Saatli Maarif Takvimi gelir. Aynı zamanda Babıali’de ilk Müslüman kitapçı olarak da bilinen Hacı Kasım Efendi’nin iki oğlundan biri olan Naci Kasım babasıyla birlikte aynı dükkânda çalışırken diğer oğlu Hüseyin Tutya da Yeni Şark Maarif Kütüphanesi’ni kurar. Yeni Şark Maarif Kütüphanesi 1986’da yayıncılığa ara verir. Yüz yıllık markalarımızdan olan ve hâlen faaliyetini sürdüren Ece Ajandaları’nın ve kapanan Afitap Yayınevi’nin kurucusu Mehmet Sadık Kâğıtçı’nın eşiyse Hacı Kasım Efendi’nin kızıdır.
Matbuat Hatıralarım’da Ahmet İhsan Tokgöz ise Babıali’de hizmet eden en eski kitapçılardan biri olarak Esat Efendi Kütüphanesi’nin adını zikreder. Tokgöz, Babıali’de o dönemde tek Türk kitapçının Esat Efendi Kütüphanesi’nin sahibi olduğunu söyler. Abdülhamid döneminde faaliyetlerine ara verip daha sonraysa Basiretçi Ali Efendi ile ortak olarak yeniden dükkânı açar, ancak iki ortağın da erken yaşta vefatıyla kitapçı dükkânı kapanır.
AKRABA KİTAPÇILAR VE KAYSERİLİLER
Babıali’de, özellikle Cumhuriyet öncesi çok sayıda kitapçı dükkânı Kayseri’den göçüp İstanbul’a gelen Ermenilere aittir. Küçük yaştan itibaren birbirlerinin yanında çırak olarak yetişip piyasaya öyle giriş yapan bu isimlerin çoğu birbiriyle akrabadır.
Babıali’nin en eski ve en ünlü kitapçısı denilince akla gelen ilk isim ise Arakel Tozluyan’dır. Hakkında çok az bilgi olan Arakel’in Afyonkarahisar’dan İstanbul’a geldiği biliniyor. Arakel, Babıali’de İstanbul’a gelip kitapçılık işine başlayan ve bu mesleği tütüncülük ve tönbekicilikten bağımsızlaştırarak sadece kitapçılık yaparak hayatını kazanan dönemin en ünlü yayıncısı olarak ilk önce Galata Köprüsü’nde, 1875’teyse Babıali Caddesi’nde 56 numaralı dükkânı açar. Muallim Naci ile birlikte Talim-i Kıraat ve Mekteb-i Edeb adlı ders kitaplarını bastırır. Türkçe ve Fransızca kitaplara ağırlık veren Arakel Muallim Naci, Ahmed Rasim, Mehmet Tevfik, Halit Ziya, Beşir Fuad gibi isimlerin de yayıncısıdır. Yine dönemin önemli çeviri romanları da burada basılmıştır. Arakel Kütüphanesi aynı zamanda ilk basılı kitapçı kataloğuna da sahiptir. Fiyat politikası yüzünden bir süre sonra iflas eden ve yoksulluk içinde ölen Arakel’in oğlu Leon da bir süre yayıncılık yapmıştır.
KARDEŞLER BABIALİ’DE
1850 doğumlu Karabet Keşişyan 25 yıl boyunca askerî ve mülkî kitap yayıncılığını elinde bulunduran Ermeni bir yayıncıdır. Karabet gibi Kayserili bir diğer Ermeni yayıncı da Kasbar’dır. Hazine-i Fünun mecmuası Müdürü ve Asır Kütüphanesi’nin sahibi Kirkor, Vatan Kütüphanesi’nin sahibi Ohannes Ferid ve Avukat Artin’in ağabeyleri olarak 1875’te Kayseri’den İstanbul’a gelerek yayıncılık hayatına atılır. Önce Beyazıt’ta, ardından Babıali’de kitapçılık işini yapar. Babıali 25 numarada dükkanı, Vezirhan 45 numarada ise matbaası vardır.
Kaspar, Tedrisat Kütüphanesi’ni açarak bir kısmı telif eser olmak üzere 500’ün üzerinde eser yayımlar. Kasbar’ın yanında çalışan Perseh Keşişyan, Kasbar’ın ölümünden sonra onun karısıyla evlenir ve Babıali’de 36 ve 38’de bulunan Tefeyyüz Kütüphenesi’ni kurar. Okul kitapları yanında pek çok eser de yayımlar.
Vatan Kütüphanesi’nin sahibi Ohannes Ferid Zuhur, Umran, Musavver Cihan, Nokta dergilerini matbaasında basar.
Kasbar’ın bir diğer kardeşi Kirkor (Faik) Kayseryan ağabeyi gibi gazete satıcılığıyla başlar, daha sonra Asır Kütüphanesi’ni kurar. Daha sonra da aynı isimle matbaa kurup kitap ve mecmua çıkarır. Aynı zamanda gazeteciliğe atılarak Ermenice Zagik gazetesini yayınlar.
Kirkor’un yanında işe başlayan Ohannes Aznavur ise 1870’de İzmir’de doğar ve 10 yaşındayken İstanbul’a gelir. Kirkor ile 17 yıl çalıştıktan sonra, önce Osmanlı sonra Yeni Osmanlı, en son da Yeni Türkiye adlarını taşıyan kütüphane ve matbaa açar. Abdülhak Hamit, Celal Nuri gibi pek çok ünlü ismin yayıncısı olur.
Mihran Efendi 1870’de Kayseri’de doğar ve küçük yaşta İstanbul’a gelerek bir süre Kasbar Efendi’nin yanında çalıştıktan sonra 1885’de Cihan Kitabevi’ni, 1907’de Cihan Matbaası’nı kurar. 1908 yılındaysa Cihan gazetesini çıkarır. 1936’da vefatından sonra burası kızı tarafından işletilir.
Misak Efendi 1901’de Babıali’de kitapçılığa başlar ve Zaman Kütüphanesi’ni açar. Müzik kitaplarıyla başladığı yayıncılığı daha sonra tarihî, dinî ve bilimsel kitaplarla sürdürür. Ağabeyi Garabet Balamutoğlu, halaoğlu da Kirkor Faik Efendi’dir.
Garabet Balamutoğlu kitapçılığa Kirkor Efendi’nin Asır Kütüphanesi’nde tezgâhtar olarak başlar. Gayret Kütüphanesi’nin sahibi olan Garabet Efendi tasavvuftan anlayan, musikiye meraklı, kanun çalan bir zat olarak tanınır. İlyas Bayar, 1880’de İstanbul’da doğan Yahudi bir kitapçı olarak Kanaat Kitaphanesi’ni açar. 1936’ya kadar 4 bine yakın kitap yayımlar. Kanaat Kitabevi aynı zamanda ilk sözlük basan yayınevi olarak anılır. 2000’li yılların başına kadar da Babıali’de devam eder.
Suhulet Kütüphanesi ve matbaasının sahibi Leon Lütfi, daha sonra Müslüman olarak Semih Lütfü adını alır. Kitapçı dükkânının adı da Semih Lütfü olarak anılır ve yaklaşık 80 yıl bu mesleği sürdürür. 1983’de çıkan bir habere göre 1906 yılında kurulan ve 45 yıl başarıyla işini sürdüren Semih Lütfü Erciyas’ın ölümünden sonra dükkânı eşi Aznif Hanım devralır. Aznif Hanım’ın vefatından sonra ise 1982 yılında kapanır. Aznif Hanım 1982’de vefat etmeden önce binlerce kitabı İl Halk Kütüphanesi’ne bağışlar. Annesinin vefatından sonra ise kızı Armine Erciyas dükkânda kalan kitapları, başta öğrenciler olmak üzere bedava dağıtır ve 1980’li yıllarda bu kitapçı da tarihe karışır. Semih Lütfü yayıncılık dünyasında Necip Fazıl, Nazım Hikmet gibi yazarların ilk kitaplarını basmıştır.
ANKARA CADDESİ VE BABIALİ
Özellikle II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte hareketlenen, Cumhuriyet’in ilanından sonraysa sayıları hızla artan yayınevi, kitapçı, gazete ve dergilerin yer aldığı Babıali, artık Türk basın ve yayın dünyasının kalbi sayılır. Merkeziniyse ilk matbaa ve kitapçıların yerleştiği Babıali Caddesi oluşturur. Reşad Ekrem Koçu İstanbul Ansiklopedisi’nde Babıali’nin en eski kitapçı ve yayıncılarını anlatırken atar damarı olan Babıali Caddesi’nin 1934 yılında yeni sokak ve caddeleri isimlendirmekle sorumlu olan Osman Nuri Ergin tarafından ikiye ayrıldığını, II. Mahmud Türbesi’nden Vilayet binası önüne kadar olan kısmına Babıali, Vilayet önünden Sirkeci’ye inen ikinci kısmına da Ankara Caddesi ismi verildiği bilgisini paylaşıp bu uygulamayı eleştirir. Bu caddedeki en büyük yıkımın 1946 ila 1959 yılları arasında yaşandığını dile getiren Koçu, tarihî kimliğe sahip pek çok kültürel mekânının, çeşmenin, kitabevinin bu dönemde binasını kaybettiğini, bazılarının ise farklı adreslere taşındığını anlatır. Babıali’nin kültür sanat merkezi olan Ankara Caddesi’ni Koçu şu cümlelerle tarif eder:
“Büyükşehrin, dolayısıyla Türkiye’nin fikir ve sanat merkez ve meşheri; İstanbul basınının beşiği, bir politika kanalı; alimler, mütefekkirler, müellifler, muharrirler, artistler güzergahıdır. İstanbul’un büyük tabi kitapçıları, en büyük kırtasiye mağazaları, mücellitleri, klişe atölyeleri, ilanat büro ve şirketleri, gazete ve mecmua idarehaneleri bu caddenin iki kenarı boyunca sıralanmıştır.”
İKBAL KÜTÜPHANESİ VE HİLMİ KİTABEVİ
Babıali’de, özellikle Cumhuriyet’in ilanından sonraki yayıncılarla ilgili çalışmalar yapan isimlerden biri ünlü Turkuaz Sahaf’ın ortaklarından Nedret İşli’dir. Nedret İşli’nin “Babıali’deki Yayıncılar/Kitapçılar’’ üzerine yaptığı çalışmalarından yola çıkarak 1890’lardan sonra sayıları artan Türk kitapçılarla ilgili şu bilgileri paylaşabiliriz.
Türk kitapçılarının başında Servet-i Fünun mecmuasının sahibi ve yayımcısı olan Ahmed İhsan Tokgöz gelir. Arkadaşlarıyla birlikte Alem Matbaası’nı kurar.
O dönemin ünlü kitapçılarından biri de İkbal Kütüphanesi’dir. İkbal’in sahibi Hüseyin Kitapçı, Babıâli’de önce İran kökenli bir kitapçı olan Şems Kütüphanesi’nde belli bir müddet çıraklık yapar, daha sonra kendisi Beyazıt’ta Zafer adıyla bir dükkân açar. Ardından da önce Galata’da, daha sonra Babıali’de İkbal Kütüphanesini işletir. 1970’li yıllara kadar da İkbal Kütüphanesi faaliyetlerini sürdürür.
Bir diğer isim 1896’da kütüphane açan Tüccarzade İbrahim Hilmi Bey’dir. İlk ismi Kitaphane-i İslam ve Askeri olan bu dükkânda yayıncılığa sırasıyla askerî, dinî ve edebî kitaplarla devam eder. Hilmi Kitabevi olarak ünlenen bu dükkân 1963 yılına kadar faaliyetlerini sürdürür. Hüseyin Hilmi Çığıraçan aynı zamanda Ahmed Refik, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi yazarların da yayıncısıdır. Bastığı kitaplarla Türk dünyasına hizmeti geçmiş bir yayıncı olarak anılır. Meslek hayatının 50. Yılı Türk Editörler Derneği tarafından 1946 yılında görkemli bir şekilde kutlanmış, pek çok yazar kendisi hakkında yazı kaleme almıştır.
Ahmet Halit Yaşaroğlu, 1918 yılında Babıali’ye gelip Talebe Defteri İdarehanesi, diğer adıyla Halk Kütüphanesi’ni açar. Hem eşi hem kendisi öğretmendir ama birlikte aynı zamanda kitapçı dükkânını da işletirler. Halit Fahri Ozansoy, Şukufe Nihal, Orhan Seyfi Orhon gibi edebiyatçıların ilk şiir kitaplarını basan Ahmet Halit Yaşaroğlu, 1951 yılından sonra dükkânını oğullarına devreder. Onlar da 1973 yılına kadar yayın faaliyetlerini sürdürür.
1928-1950 YILLARINDA BABIALİ
Cumhuriyet’in ilanından sonra Babıali siyasi kimliğini yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştır. Bu dönemde kurulan ilk yayınevlerinden biri Ahmet Sait Kitabevi’dir. Özellikle 1940’ların en çok okunan yazarlarının kitapları buradan çıkar.
Babıali’nin en büyük sıkıntı yaşadığı dönem olarak 1928 yılının sonlarını gösterebiliriz. Harf İnkılabı’ndan sonra ellerinden kalan eski yazılı kitapları ne yapacağını bilemeyen yayıncılara devlet zararlarını ödeme sözü verir ancak bu ödeme gerçekleşmez. Bir anda sermayeleri sıfıra inen yayıncılar ellerinde kalan kitapları, özellikle ders kitaplarını, ne yapacaklarını bilemezler. Bu dönemde iflas etme noktasına gelen yayıncılar olmuştur. Geriye kalanlar ve yeni açılan yayınevleri ise Latin alfabesiyle yayın hayatına devam eder.
İnönü döneminde azınlıklara uygulanan Varlık Vergisi Ermeni asıllı kitapçıları çok zor duruma düşürür. Bunlardan biri Babıali’nin ilk kitapçılarından olan Cihan Kitabevi’dir. 1943 yılında yazılmış bir mektupta sahibi Mihran Acun’un kızı Aramanuş Acun’a gelen vergi borcu 30 bin lira olduğu bilgisi vardır. Ancak Acun yazdığı bu mektupta devlete ancak bu borcun 1200 lirasını ödeyebileceğini dükkândaki tüm kitapların geliri ve oturduğu ev dahil 8 bin lira etmeyeceğini bildirir.
Cumhuriyet’ten sonra, özellikle 1930’lu yıllardan itibaren kitabevi olarak hizmet vermese de sadece yayıncılık yapan pek çok yeni yayınevi kurulur. Bunların arasında 1920’lerde Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon’un kurduğu Akbaba dergisi ve yayınevi ile 1930’larda Varlık dergisi etrafında kurulan ve halen faaliyetlerini sürdüren Varlık Yayınları’nı sayabiliriz. Bir başka dergi etrafında şekillenen yayınevi de Asar-ı İlmiye Kütüphanesi’ni kuran Eşref Edip’tir. Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad tecrübelerinden sonra 1925’te faaliyete geçen Asar-ı İlmiye’de Mehmed Akif Ersoy, Tahir Olgun, İsmail Hami Danişmend’in eserleri basılır. Hatta 70 fasikül olarak çıkan ve Danişmend tarafından hazırlanan İslam Türk Ansiklopedisi de neşredilir.
Hâlâ faaliyette olan ve 1900’lü yılların başında kurulan en eski kitapçı dükkânları arasında sayacağımız iki isim önemlidir: İnkılap ve Remzi kitabevleri. İnkılap Kitabevi’nin kurucusu Garbis Fikri Bey o dönemin pek çok kitapçısı gibi Kayseri’de doğar, okumaya İstanbul’a gelir. 1930’da bir arkadaşıyla birlikte Cumhuriyet Kütüphanesi’ni kurar ama burayı iki yıl sonra arkadaşına devreder. Ardından Ankara Caddesi’nde İnkılap Kitabevi’ni, 1962’deyse Aka Eren adlı başka bir yayıncıyla birleşip İnkılap ve Aka Kitabevi’ni açar. 1971 yılında Garbis Fikri vefat eder. 1984’ta ise Aka ile ayrılırlar. Garbis Fikri’den sonra oğlu Nazar Fikri ve şimdi ise onun oğlu Arman Fikri İnkılap Kitabevi’nin faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor.
Bugün hala yayıncılığa devam eden Remzi Kitabevi’nin kurucusu Remzi Bengi’dir(1907-1978). Remzi Kitabevi 1927 yılında Beyazıt’ta başlar. Yayınevi olarak ilk kitabı Ömer Seyfettin’in “Yüksek Ökçeler” adlı eseridir. 1929 sonlarında Ankara Caddesi 93 numarada Babıali’de faaliyetlerini sürdürür. Adını Ömer Seyfettin kitaplarıyla duyursa da Türk edebiyatının önde gelen pek çok yazarının kitabını ilk kez Türk okuruyla o buluşturmuştur. Remzi’nin kitaplarını bastığı yazarlar arasında Nâzım Hikmet, Hasan Âli Yücel, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Mustafa Nihat Özön, Hasan Ali Ediz, Falih Rıfkı Atay, Suut Kemal Yetkin, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Tarık Buğra gibi isimleri saymak mümkün. Remzi Kitabevi yayınladığı telif eserler dışında Latin alfabesine geçtikten sonra dünya yazarlarından çeviri dizisi oluşturan ilk yayınevi olarak sitesinde kendini tarif eder. Kuruluşundan bu yana başlık olarak yaklaşık 4 bin kitap yayınlamış olan Remzi Kitabevi bugün, Remzi Bengi’nin, 1965 yılında yayıncılığa başlayan damadı Erol Erduran ile torunları Ömer Erduran ve Ahmet Erduran tarafından yönetiliyor.
TASAVVUF KİTAPLARI
1950’lerden itibaren dinî alanda da kitabevleri ağırlıklı olarak yayınlar yapmaya başlar. Babıali’nin ilk kitapçıları arasında saydığımız ve daha önce tasavvuftan ve musiki bilgisi olduğundan bahsettiğimiz Garabet Balamutoğlu tarafından Gayret Kitabevi yayınları arasında İslam felsefesi ve tasavvuf alanında önemli kitaplar bu yıllarda çıkar. Aralarında Muhyiddin Arabi, Abdülkadir Geylani, İmam Gazali, Ahmed Rufai, Bahauddin Nakşibendi gibi isimlere ait kitaplardır bunlar. 1950’lerde faaliyete geçen edebiyat, sanat, kültür alanında faaliyetlerini sürdüren ve bugün hala ayakta olan yayın ve kitabevleri arasında ise İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları’nı, Türkiye İş Bankası Yayınları’nı, Altın Kitaplar’ı sayabiliriz.
İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ’NDE ANKARA CADDESİ
1943 ile 1973 yılları arasında Reşad Ekrem Koçu’nun çıkardığı İstanbul Ansiklopedisi’ni açıp 1960’larda Ankara Caddesi’nde teker teker adresleri verilen yayıncı ve kitapçı dükkânlarından en ünlü olanlara şöyle bir göz atalım: “…62 Numarada Babıali’nin en eski müesseselerinden Hilmi Kitabevi vardır. Mülk sahibi İbrahim Hilmi’dir. 63 numara Halk Mücelledhanesidir ve 1953 yılından beri burada hizmet vermektedir. 64 Numarada Cihan Kütüphanesi vardır sahibi Aramanus hanımdır. 68 Numarada 1928 yılında açılmış Asri Mücellidhane vardır. Sahibi Cemal Tekeş’tir. 70 Numara Ölmez Eserler Yayınevi’nindir. 1939’da kurulmuş buraya 1943’te gelmiştir. Daha evvel aynı adreste Halk Kitabevi bulunmaktaydı. 72 Numarada Ülkü Kitab ve Yayınevi bulunmaktadır. Bilhassa çocuk kitap ve mecmuaları ile memlekete büyük hizmetlerde bulunmuştur. 80/1 Kayahan bir kat üzeridir. Necmettin Kitap Yayma odası, Varlık Mecmuası idaresi bulunmaktadır. Varlık mecmuası idaresini Ankara’dan buraya 1946 Eylül ayında nakletmiştir. 82’de Güven Mücellidhanesi bulunur. Sahibi Yorgo İskafi’dir. Babası Babıali’nin en eski mücellidlerinden biridir. 90 numarada Meserret Oteli ve altında kıraathanesi vardır. Bu otelin yerinde vaktiyle küçük köhne dükkanlar vardı hepsi büyük tüccar Ahud Efendi tarafından satın alınıp yıkılarak bu otel yapılmıştır. 98-100-102 numaralar Tan Matbaasının bulunduğu bu meşhur bina eski Sabah gazetesinin sahibi Mihran Efendi tarafından yaptırılmıştır. 103 numara Ankara Caddesinin en büyük kütüphanelerinden Kanaat Kütüphanesi vardır. Sahibi Elyas Bahar’dır ancak artık oğlu Yakub tarafından idare edilmektedir. 157 numarada İstanbul’un en eski en büyük müesselelerinden İkbal Kütüphanesi vardır. Sahibi Hüseyin bey 1943’te ölünce Bay Osman adında bir zata devren satılmıştır.”
ALTMIŞLARA DAMGA VURAN ADRESLER
Babıali’de altmış ve yetmişlerde yeni açılan kitapçılardan ziyade yeni yayınevlerinden bahsetmek daha doğru olacaktır. 1960’larda sağ ve muhafazakâr camianın yayınevlerinin ilk ayak sesleri duyulur. Bu yayınevleri Babıali’ndeki kitap yayıncılık geleneğini de sürdürür. Bu yıllardaki yükselişi halkın dinî konulardaki kitaplara gösterdiği ilgiye bağlayabiliriz. 1959 yılının sonunda bir grup muhafazakâr iş adamı tarafından Ali Fuad Başgil’in başkanlığında kurduğu Sönmez Neşriyat’, Abdullah Işıklar’ın kurduğu Abdullah Işıklar Kitabevi’ni, Sezai Karakoç’un kurduğu Diriliş Yayınları’nı, İsmail Dayı tarafından kurulan Yağmur Yayınları’nı, Mehmet Şevki Eygi tarafından kurulan Bedir Yayınları’nı, İsmail Özdoğan’ın sahibi olduğu Enderun Kitabevi’ni, Mümin Çevik’in kurduğu Üçdal Yayınevi’ni ve Kadir Mısıroğlu’nun kurduğu Sebil Yayınevini sayabiliriz. Ancak dinî yayıncılığın ilk kitabevleri Babıali’de açılsa da 1960’ların ortalarından itibaren Beyazıt’taki Beyaz Saray Çarşısı’nda faaliyetlerini sürdüren bu kitapçılar, 2000’lerden bu yana da Vezneciler’de bulunan Yümni Kitapçılar Çarşısı’ndadırlar.
Altmış ve yetmişlerde adını duyuran ve bugün hala yayıncılığa devam eden belli başlı kitapçı ve yayıncılar arasında şunları sayabiliriz: Tekin Yayınevi(1962), Cem Yayınları(1964), Ötüken Yayınları(1964) Sebil Yayınevi (1964), Toker Yayınları (1966), Çağrı Yayınları (1968), E Yayınları(1968), Kubbealtı Yayınları (1970), Büyük Doğu Yayınları (1973), Boğaziçi Yayınları (1974), Damla Yayınevi (1974), Dergâh Yayınları (1977), Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları (1978) , Say (1979)
ASKERİ DARBE, SEKSEN VE DOKSANLAR
Babıali’de yayıncılık dünyasında bir başka değişim ise 12 Eylül askeri darbesinden sonra yaşanır. Özelikle sol ve milliyetçi yayınevleri darbe sonrası teker teker kapanmaya başlar. Ellerindeki kitaplar yasaklı listesine alınır. Depolarına sık sık baskın yapılır. Devletin el koyduğu binlerce yasaklı kitap SEKA’ya gönderilir. Maddi imkansızlık içine düşen sol ve milliyetçi yayıncı ve kitapçılar kapılarına kilit vurur. Ellerindeki kitapları yok pahasına elden çıkarırlar. Bu kitapları alıp Beyazıt Meydanı’nda satıp kendine sermaye edinen ve bu sermayeyle yeni yayınevleri kuran sağ ve soldan yeni yayıncılar çıkar. Ayrıca kapanan yayınevlerinin kitaplarını bastığı büyük yazarlar da daha farklı yayınevlerine giderler ve sektörde seksen sonrası yeni büyük yayınevleri ortaya çıkar.
Özellikle seksenlerin ortalarına doğru Babıali’de yeni bir hareketlilik başlar. Yeni açılan yayınevlerinin yanında ağırlıklı olarak kitapçılar da vardır. 1980 ve 1990’larda Babıali’de kurulan ve bugün hala daha devam eden yayınevleri arasında ise öne çıkanları şöyle sıralayabiliriz: Erkam, Beyan, Pınar, Timaş, İnsan, Alfa, Bağlam, İletişim, Ayrıntı, Sel, İşaret, Kitabevi, Şule, Hayat, İz…
2000’LER: GÖÇ ZAMANI
Babıali’de faaliyetlerini sürdüren kitapçıların sayısı 2000’lere gelindiğinde hızla düşmeye başladı. Bugün Sirkeci’den Vilayet önüne çıkarken kitapçılıktan kırtasiyeciliğe dönmüş dükkânlarla karşılaşıyoruz. Aslında ortaya çıkarmaya çalıştığımız Babıali’nin 150 yıllık tarihinde, bugün hala yayıncılığına devam eden kitapçı, matbaa ve yayınevlerini listelemekti. Ancak yayınevi, kitabevi ve matbaacılık olarak nesilden nesile devam eden isimler maalesef yok denecek kadar az. Ya siyasi ya maddi gerekçelerden dolayı pek çok yayınevi ikinci kuşağa bile aktarılmadan kapısına kilit vurduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan Babıali’de kapanan kitapçıların, yayıncıların yerine bugün yenileri de eklenmiyor. Son beş yıldır sayıları hızla artan yayınevlerinin Babıali’yle bağlantısı yok. Eskiler de başkai adreslerde faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bugün Babıali sadece kitapçılarını ve yayıncılarını değil canlı hafızasını da kaybediyor. Boş binalar ise otel olacakları günleri bekliyor. Bir zamanlar kültür sanat dünyasının buluşma adresi olan Babıali artık hiç olmadığı kadar sessiz ve kimsesiz.