Araçlar ve Kullanıcıları

Arşiv.

M. Murtaza Özeren

Öncelikle bu dosya dahilinde sorulara çevirmen kimliğimle bir cevap verdiğimi zikretmek isterim. Sorulara toplu bir şekilde cevap verecek olursam…

Yapay zekâ destekli çeviri araçları öyle bir günde ortaya çıkmadı. Yıllar içerisinde gelişen bir teknolojiden bahsediyoruz. Nitekim çeviribilim bölümlerinde uzun yılladır çeviri motorlarının eğitimi verilir, iş dünyasında da kullanılır. Bugün gündem hâline gelmesinin sebebi büyük firmaların geliştirdikleri araçları ücretsiz ya da cüzi bedellerle kullanıcıların hizmetine sunmuş olması.

Şunu bir çevirmen olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki bilgisayar ve yapay zekâ destekli araçlarla kurgu veya kurgu dışı kitap mükemmelen çevrilebilir (bir yerde kullandığınız aracın kalitesine bakar). Ama şunun altını çizmem gerek: bunlar birer araç ve bu araçların kullananları var. Son zamanlarda yürütülen tartışmalarda en çok ıskalanan meselenin bu araçları kullananlar, yani “çevirmenler” olduğunu görüyorum.

Nasıl ki otomatik vitesli araç kullanmadan önce düz vitesli araç kullanımı için eğitim verilir ve aracın kullanma mantığı öğretilir; aynı şekilde ömründe hiçbir sözlük karıştırmamış, kelimeler arasındaki nüansları bilmeyen, kaynak ve hedef dil arasındaki ilişkileri bilmeyen kimselerin bu araçları kullanmaya ehliyetli olduğunu düşünmüyorum. Dolayısıyla bir “çevirmen”in bu araçları kullanabilmesi için önce rüştünü ispat etmesi gerekiyor.

Peki bu tasdiki kim verecek? Yayın dünyası için konuşuyorsak, artık çeviri editörlerine öncesinden daha fazla iş düşüyor. Editörler önlerine gelen metni tabii ki şöyle bir bakışta makine çıktısı olup olmadığını -bariz hatalar yoksa- anlayamazlar, ancak kaynak dil ile hedef dil arasında titiz okumayla çevirmenden gelen metnin kalitesini çözebilirler. Burada çevirmenlerin akreditasyonu da bir yerde editörler tarafından verilecek.

Okur tarafında ise makine çevirisini, az önce vurguladığım çevirmen faktörünü ortadan kaldırarak, bir yaftalama söz konusu. Okurların burada biraz soğuk kanlı olması gerektiği kanaatindeyim. Bu yaşadıklarımız bir bakıma şuna benziyor: önceden çeşitli kalemlerle kâğıda yazılıyordu, ardından daktilolar çıktı, sonra bilgisayarlarda Word gibi programlar üzerinden, şimdi ise cebimizdeki telefonlar üzerinden metin üretimi yapıyoruz. Şunu ıskalamamak lazım: Yapay zekâ destekli çeviri programları bu denli yaygın olmadan önce de işini nitelikli veya kalitesiz yapan çevirmen/editör/yayınevi yok muydu? Şimdi de var, sadece araçlar değişiyor.

Okurun buradaki görevi dönüt vermesi; okuduğu çevirileri aldığı tada göre nitelendirmesi gerekiyor. Örneğin geçtiğimiz senelerde Osman Akınhay Fransızca bir Milan Kundera biyografisini çeviri motorları aracılığıyla İngilizceye, oradan da Türkçeye çevirdiğini, ardından nitelikli editörlere bu metni okuttuğunu söyleyerek bastı. Görebildiğim kadarıyla kimse bu eseri değerlendirmedi, sadece Osman Bey “linçlendi”. Bu bence yayın ve kültür ortamımız için çok üzücü bir durum.

Hâlihazırda Almanca öğrenmeye çalışıyorum. Bir felsefe metni okuyabilme düzeyine erişme çabam var. Şunu şahsi denemelerim üzerinden söyleyebilirim ki Avrupa dilleri arasında yapay zekâ destekli dil araçları muhteşem kolaylıklar, imkânlar sağlıyor. Bir dili derin oylumlarıyla, nüanslarıyla bilen biri için tarihin hiçbir döneminde olmayan bir imkân sunuyorlar. Hani derler ya “Life is not long enough to learn German” (Hayat Almanca öğrenecek kadar uzun değil) diye, artık rahatlıkla “German is no longer hard enough for a determined person” (Almanca, kararlı bir kimse için artık hiç de zor değil) diyebiliriz.

Sözlerimi de okurlara bir soruyla bitireyim, umarım bana sosyal medya veya mail adresim üzerinden ulaşırlar ve verimli bir tartışma ortamı doğabilir: Kendi ufak deneyimim üzerinden; 15 yıl önce sırf bir tarih felsefesi metni olan A Study of History’yi okumak için İngilizce öğrenen, kırmızı cildiyle o büyük Redhouse sözlüğü geceler boyu kendine yastık yapan, elinden 100’lerce editöryal metin, 10’larca çeviri geçen ben Almanca, Fransızca veya İtalyanca gibi bir Avrupa dilinde yazılmış ve bugüne kadar Türkçeye çevrilmemiş bir metni gelişmiş bir yapay zekâ destekli çeviri aracıyla cümle cümle inceleyerek İngilizceye çevirip buradan da Türkçeye çevirdiğimde nakıs bir metin/iş mi ortaya koymuş olacağım?

Bilhassa okurların amacının bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olması gerektiği kanaatindeyim.

HAYAT
Boşluğun sesi: Nükleer müzik